Meral Akşener’in Ekmeleddin Hoca’dan alması gereken ders

Altılı Masa’daki aday krizi ara bir formül ile aşıldı ancak henüz ortada cevabını arayan birçok soru var.

Meral Akşener’in Ekmeleddin Hoca’dan alması gereken ders

SAMANYOLUHABER.COM- ANALİZ 

Altılı Masa’daki aday krizi ara bir formül ile aşıldı ancak henüz ortada cevabını arayan birçok soru var. Bu soruların başında, Altılı Masa’nın HDP ile nasıl bir ilişki ve etkileşim içinde olacağı geliyor. Kemal Kılıçdaroğlu, 14 Mart’ta HDP’yi ziyaret edecek, bu güzel bir gelişme. Ancak Meral Akşener’in HDP’ye dair tutumu, en az Kılıçdaroğlu’nun yaklaşımı kadar önemli ve seçim sonuçları nezdinde de etkili.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, milyonlarca insanın yüreğini ağzına getiren ve umutlarını yerle bir eden masayı devirme hamlesinin ardından, Salı akşamı Haber Türk’te Fatih Altaylı’nın konuğu oldu ve önemli açıklamalar yaptı. En çok dikkat çeken sözleri, HDP ile ilgili olanlardı.

Kemal Kılıçdaroğlu'nun HDP ile görüşmesini değerlendiren Akşener, "CHP, HDP ile görüşebilir bu net. Ama bize asla getiremez" dedi. "Bakanlık gibi alışveriş olması mümkün değil" ifadelerini de kullandı. Kendi partisi açısından HDP’ye kapıları tamamen kapattı. Bununla da yetinmedi, Kılıçdaroğlu’nun HDP’nin taleplerini Altılı Masa’ya getiremeyeceğini söyledi.

Üzülerek ifade etmek gerekir ki, HDP ve seçmeni açısından son derece onur kırıcı bir durum bu yaklaşım. “Kılıçdaroğlu oy isteyebilir, HDP seçmeni de oy verebilir ama bir şey isteyemez!” İnsafla, ilkesellikle ve siyasi ahlakla bağdaşmıyor bu sözler. En hafifinden “nobran” bir tutum olduğunu ifade etmek mecburiyetindeyim.

Akşener’in sözlerine, Edirne Cezaevinde olan HDP’nin eski eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, açık bir mektup yayınlayarak cevap verdi ve son derece önemli sorular yöneltti. 

Demirtaş, gayet saygılı ve nazik bir üslup kullandı ve Akşener’e şöyle hitap etti: “Siz Millet İttifakının bir parçası olarak kendi ittifakınızdaki partilerle bile kıran kırana bir müzakere yürüttünüz. Size hak olan müzakere siyaseti, HDP için neden bir hak değil? HDP seçmenini ikinci sınıf yurttaş, iradesiz vatandaş olarak görmediğinizden eminim. O halde HDP'nin, oy vereceği Cumhurbaşkanı adayı ile müzakere yapmasının nasıl bir sakıncası olabilir?”

Evet, Demirtaş’ın da işaret ettiği gibi, Akşener müttefik olduğu Altılı Masa liderleri ile çok sert bir müzakere yürüttü. Masayı tekmeleyip terk ederken ağır sözler söyledi ve ithamlarda bulundu. Nihayetinde masaya dönmek için bir şart koştu ve o şartı da kabul edildi. Ki o şartın kabulü için ortalığı yangın yerine çevirmeye gerek yoktu ya, o da ayrı bir mesele.

Akşener ve İYİ Parti’ye hak olan, neden HDP’ye ve seçmenine haram oluyor? Akşener “kendi seçmeni adına” bir şeyler isteyebiliyor, Altılı Masa liderleriyle müzakere edebiliyor da, HDP neden milyonlarca seçmeni adına bir şey talep edemiyor? HDP yönetimi bakanlık vesaire gibi bir taleplerinin olmadığını, isteklerinin demokratikleşme temelli olduğunu da defalarca deklare etti. 

Bu daha neyin hırçınlığı, burnundan kıl aldırmazlığı böyle? 

Akşener, Erdoğan’ın eline önemli koz veren tutumunun yanlışlığını kabul babında, “Bir daha masadan asla kalkmayacağım, bir daha asla böyle bir gerilim yaratmayacağım” dedi, söz verdi. Ancak bu söz vermişliğine rağmen, rijit tavrını HDP ile ilişkiler boyutunda neden devam ettiriyor?

Oysa ki, 2014 yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçiminde destek verdiği Ekmeleddin İhsanoğlu kadar anlayışlı ve kendisiyle barışık olabilse, sorun çözülecek. İhsanoğlu seçim sürecinde, rakipleri Erdoğan ve Selahattin Demirtaş’ın kampanyasına biner lira bağış yapmıştı. 

Demirtaş bu bağışın ardından, İhsanoğlu’na hitaben, “Hocam zahmet etmişsiniz, teşekkür ederim, yalnız öbüründe çok var ondan, hepsini bana yatırabilirsiniz, rahat olun” şeklinde tweet attı. İhsanoğlu da Demirtaş’a “Bu ülkeye sevgi, saygı, dirlik birlik tohumları ekmek için çabalıyoruz. Sevgi en büyük zenginliktir aziz kardeşim” sözleriyle karşılık verdi. Son derece nazik ve esprili bir diyalog içinde oldular.

Akşener, Haber Türk’teki programda bu hadiseye işaret ederek “Ekmeleddin İhsanoğlu, cumhurbaşkanı adayı olduğunda Erdoğan ve Selahattin Demirtaş'ın kampanyalarına yardım yaptı” dedi ve “Bakın 2014'te MHP'nin adayı Selahattin Demirtaş'ın kampanyasına yardım yapmışsa, sembolik de olsa, buna Sayın Bahçeli başta olmak üzere herkes saygı duymuşsa, Ekmeleddin İhsanoğlu MHP'den birinci sırada milletvekili adayı yapılmışsa iki defa burada bir şey var demektir. Bugün niye böyle?” şeklindeki sorusunu yöneltti.

Evet sayın Akşener, sorduğunuz soruya kendiniz cevap vermek durumundasınız. Bahçeli bile Cumhurbaşkanlığına aday gösterdiği İhsanoğlu’nun Demirtaş’a bağış yapmasına ve “Aziz kardeşim” şeklinde hitap etmesine saygı duymuşsa, siz bugün neden aynı saygıyı ve anlayışı göstermiyorsunuz?

Demirtaş’ın 2015 yılında genel seçimler öncesinde Erdoğan’a, “Seni başkan yaptırmayacağız” demesi nedeniyle hapse atıldığını biliyorsunuz. “Başkan yaptıracağız” deseydi, bugün Bahçeli’nin yerinde Demirtaş olacaktı, bunu da biliyorsunuz. 

Erdoğan’ın eyalet ve federasyon sistemleriyle ilgili sözlerini ve o süreçte yaşanan hadiseleri hatırlıyorsunuz. HDP, diktatörlüğe giden yoldaki en önemli kilometre taşı olan Erdoğan’ın başkanlığına “Evet” deseydi, hem siyaseten ve hem de makam olarak istediği bir çok şeyi alabilirdi, bunu da biliyorsunuz.

Hakkını teslim etmek kabilinden söylüyorum; HDP, Türkiye’nin genel demokratikleşmesini değil de dar grup menfaatini tercih etseydi, bugün Türkiye’deki siyasi tablo çok farklı olurdu. Siz de muhtemelen Bahçeli’nin liderliğindeki MHP’de, muhalefet milletvekili olarak görev yapmaya devam ederdiniz. 

Evet, siz de Erdoğan’ın davetlerini kabul etseydiniz, bugün Bahçeli gibi, devlette makam ve nüfuz sahibi olabilirdiniz. Benzer duruş ortaya koymanız, HDP’ye empati yapmanızı neden kolaylaştırmıyor? 

En azından HDP’nin bu duruşuna saygı duymanız ve takdir etmeniz gerekmez mi?

Eğer demokrasiden dem vuruyorsanız, HDP seçmeninin temel haklar ve demokrasi taleplerine saygı duymak mecburiyetindesiniz. HDP’ye kapıları kapatmak demek, Erdoğan’a sarayın kapılarını bir kez daha açmak demektir. Türkiye’nin Erdoğan diktasından kurtulmasını gerçekten istiyorsanız, tutumunuzu bir an evvel gözden geçirmeniz ve değiştirmeniz gerekir.
 
Ayrıca, temel haklar asla ve kat’â pazarlık konusu olamaz, lütfen bunu da hatırınızdan çıkarmayın. 
  

<< Önceki Haber Meral Akşener’in Ekmeleddin Hoca’dan alması gereken ders Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER