'Milyonların mağduriyetine hala yobazca ve ideolojik yaklaşıyorsunuz'

Artık iyiden iyiye toplumun her kesimi tarafından hissedilen baskı ortamında dahi birileri gelen canavarın kendilerine dokunmayacağını düşünüyor. Akademisyen Mahmut Akpınar 'kendini savunurken bile zulme payanda olanları' yazdı

SHABER3.COM

KENDİNİ SAVUNURKEN BİLE ZULME PAYANDA OLMAK 

23 Temmuz 2016 Cumartesi günü yayımlanan 667 sayılı KHK’yı inceliyorum. Kapatılan okullar bakmakla bitmiyor. Hepsi Türkiye’nin yüz akı olmuş. Türkiye’nin her yerine yayılmış. Hakkâri’den Edirne’ye kadar Anadolu çocuklarına ışık olmuş. Ulusal ve uluslararası sayısız ödüller kazanmış. Her yıl Türkiye dereceleri çıkarmış. Her siyasi partiye oy veren insanların çocuklarını yazdırmak için referanslar aradığı, kapısında kuyruk olduğu okullar. İnsanların evinde yetiştirmeye vakit bulamadığı çocuklarını “Bunlara güvenebiliriz” diyerek eliyle getirip teslim ettiği okullar. Kırk yıldır eğitim verdiği halde yüz kızartıcı bir vakanın rastlanmadığı okullar…

Tam 1200 okul, yüzlerce pansiyon bir KHK ile kapatıldı, mal varlıklarına el kondu. Öğretmenleri işsiz kaldı. Yetmedi bu öğretmenler ‘terörist’ denilerek her gün yüzer, beş yüzer tutuklanıyor. Kadın erkek Anadolu’nun yetiştirdiği mümtaz eğitim kadrosu “İslamcı” iktidar eliyle ve “Müslümanım” diyenlerin alkışları arasında zindanlara tıkılıyor. Tamamı öğretmenlerden eğitimcilerden ve onlara destek vermek için sarma saran, kermes düzenleyen hanımlardan oluşan 17 bin kadın hapiste. 600’ün üzerinde bebek anneleriyle beraber zindanda yaşamaya mahkûm edilmiş durumda.

15 tane üniversite aynı KHK ile kapatıldı. 60 binden fazla öğrenci ne yapacağını, nereye başvuracağını şaşırdı. Yaklaşık 8 bin akademisyen işinden atıldı, yarısı hapislere dolduruldu. Bazılarına kitap-kalem dahi vermiyorlar. Bir yakın arkadaşıma 3 ağır ‘suçtan’ dolayı 7 yıla hükmetmiş AKP yargıçları. Suçları: 1-Yasayla kurulmuş bir vakıf üniversitesinde çalışmak, 2- Çocuğunu MEB denetiminde faaliyet gösteren bir okula vermek, 3- Erdoğan ile Gül’ün bizzat açılışında bulunduğu bir bankaya para yatırmak! Ne ağır ve taşınmaz suçlar değil mi?

Bu ülkede ders kitaplarına seviye getiren, MEB’in ısrarla tavsiye ettiği ve piyasanın beğenisini kazanıp yüzde 50’sini elinde tutan ders kitapları, kültür kitapları basan yayınevleri vardı. Bunlardan 29 tanesi kapatıldı veya kayyım marifetiyle üzerine çöküldü. 15 Temmuz öncesine kadar her evde bulunan, herkesin elinde olan ve içinde şiddete, hakarete rastlanmayan bu kitaplar bir gecede “zararlı” ilan edilerek suç unsuru sayıldı. 1,130 kütüphaneye talimat gönderilip bu yayınevlerinin kitapları imha edildi. İnsanlar 1980 darbesi sonrası rastlamadığımız bir endişeyle evindeki “zararlı kitapları” atma derdine düştü. Günlerce çöpler atılmış kitaplarla doldu taştı, pek çoğunu yaktılar. Zira birinin evinde bu kitaplardan bulunursa “terörist” ilan edilmek için yeterliydi. Beraber çalıştığımız bir akademisyen arkadaşım bu “zararlı” kitapları uzaklaştırmak isterken komşusu tarafından ihbar edildi ve karınca incitmez bu arkadaşım sadece bu nedenle 10 aydır hapiste.

Bir kesime toptan soykırım uygulandı. Bütün kurumları kapatıldı. Milyonlarca insan etiketlenerek peşinen “suçlu” ilan edildi ve yığınlara hedef yapıldı. Bu süreçte Hapiste kendi başına doğum yapan kadınlar oldu. Hırsızlar, tecavüzcüler, adi suçlular eğitimli insanlara yer açılsın diye cezaevlerinden boşaltıldı ve yerlerine gazeteciler, öğretmenler, akademisyenler, esnaflar kondu. Hiçbirinin daha önce sabıkası yoktu. Ama AKP devrinde bir gecede hepsi “terörist” oldular.

Herkes “nasıl olsa bana dokunmaz, bana sıra gelmez” dedi ve insan olanın hazmedemeyeceği ağır zulümlere kulak tıkadı, göz yumdu. Zulüm ejdarha gibi önüne geleni yuttu, ideoloji-renk seçmez oldu. Şimdi muhalif solcular da aynı çarkın dişlileri tarafından eziliyor. Onların gazetelerini hem de “F..Ö” den basıyor, akademisyenlerini atıyor, yazarlarını-düşünürlerini tutukluyorlar. “Yesinler birbirlerini” diye göz yumdukları ejderha onların bahçesine dadandı ve her gün onlardan da götürüyor. Hala pek çok solcu yazar-çizer savunmayı “F..Ö”, “Cemaat” üzerinden yapıyor. “O Cemaat’ten değildi!”, “Cemaatçileri salıyor bizi alıyorlar!” vs diyor.

Bu solculara soruyorum:

Yeni doğum yapmış kadın ve bebeği Cemaat’tense hapse atılmayı hak ediyor mu?

85 yaşında bastonla yürüyemeyen bir dede, tekerlekli sandalyedeki nine Cemaat’tense “darbe” den içeri atılabilir mi?

17 bin kadın ve 650 çocuk Cemaat’ten olduğu için hapislerde çürümeye layık mı?

Dünya çapında büyük başarılar elde etmiş 1,200 tane okul sizin ideolojinize uymadığı için bir gecede kapatılabilir mi?

Bakkalından sanayicisine helal kazancıyla sermaye biriktirmiş esnafın malına Cemaat’tense çökülebilir mi?

Aşçısından, temizlik işçisine öğretmenden akademisyene bir sürü emekçi bir gecede işinden oldu. Onlar müstahaktılar ama sizin gibi düşünenlere dokunulunca mı zulüm başladı?

Kendinizi savunurken bile zulme payanda oluyor, iktidarın/zalimin ürettiği kavramları kullanıyorsunuz. Haliniz bir mahalle kabadayısı karşısında korkudan: “Valla abi ben yapmadım, ben onlardan değilim, beni değil onu döv” diye başkasını hedef gösteren tırsak ve fırsatçı sokak çocuklarını andırıyor. Yaşanan ağır zulümlere, işkence altında ölümlere, milyonların mağduriyetine hala yobazca ve ideolojik yaklaşıyorsunuz. Sizin insan hakları, emek, hukuk, adalet, evrensel değerler üzerinize söyleyecek sözünüz yok mu?

Maalesef ülkede solcu emeğe-hakka saygı duymaz. Milliyetçi memleket satılırken uyur. Dindar dinini 3-5 kuruşa satar. Liberaller özgürlükleri savunmaktan korkar.

AKP iktidarı ve Erdoğan son dönemde ülkeye çok büyük zarar verdi. Ama asıl ülkenin vicdanını tüketti, yok etti. Farklı husumetleri, tarafgirlikleri kullanarak vicdanların harekete geçmesini engelledi.

Vicdanını yitirmiş bir ülkeye kim nasıl yardım edebilir ki?

Mahmut Akpınar / Tr724
ÖNE ÇIKAN HABERLER