Müceddidin vazifesi vefat edince biter !
⏱ Okuma Süresi 3 dk•Yayınlanma Cuma, Kasım 23 2018
Hocaefendi ve Cemaatinin vazifesi bitmiş mi yoksa artarak devam mı ediyor?”

CEMİL TOKPINAR - TR724.COM
Yıl 1930… Altı asırlık koca çınar olan Osmanlının yıkılması üzerine hem onun mirasına konan hem de onu reddeden yeni Türkiye’de peş peşe yapılan inkılaplarla millet ve bilhassa gelecek nesiller dininden, ahlâkından, maneviyattan koparılıp dünyevî bir sistemin temelleri atılıyordu. O yıllarda Barla’ya sürgün edilen ve milletin imanına hizmet için Risale-i Nur eserlerini yazmaya başlayan Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri, çok kısa zamanda Isparta ve çevresinde tanınmaya başlar. Buram buram iman ve İslâm hakikatlerini işlediği Risale-i Nur parçalarını yazıp çevresine ulaştırırken, çok ağır takibat ve mahrumiyet yaşamakta, korkunç bir gurbet ve yalnızlık çekmektedir.
Üstad Çam Dağı’nda aylardır tek başına ibadet, tefekkür, zikir ve dua ile birlikte Risale-i Nur hizmetine odaklandığı günlerde yaşadığı gurbeti Mektubat isimli eserinin 6. Mektub’unda pek acıklı bir surette anlatır. Hani hatırlarsınız, şöyle feryat ettiği mektup:
“Yâ Rab! Garibem, bîkesem, zaîfem, nâtüvanem, alîlem, âcizem, ihtiyarem,
Bî-ihtiyarem, el’aman gûyem, afv-cûyem, meded-hâhem zidergâhet İlahî!”
İşte bu mektubun sonunda aklına bir soru gelir ve onu talebelerine yazar:
“Madem ben garibim ve gurbetteyim ve gurbete gideceğim; acaba şu misafirhanedeki vazifem bitmiş midir? Tâ ki ‘sizleri ve Sözler’i tevkil etsem ve bütün bütün alakamı kessem’ fikri hatırıma geldi. Onun için sizden sormuştum ki: ‘Acaba yazılan Sözler kâfi midir, noksanı var mı? Yani, vazifem bitmiş midir? Tâ ki rahat-ı kalble kendimi nurlu, zevkli, hakikî bir gurbete atıp, dünyayı unutup, Mevlâna Celaleddin’in dediği gibi,
Bu haberler de ilginizi çekebilir

Kemal Gülen

HARUN TOKAK
Esra Büyükcombak

Numan Yılmaz







