Mültecilerin çileli yolculuğu (Tematik)

Mültecilerin çileli yolculuğu (Tematik)

Yola çıkma sebepleri farklı olsa da ulaşmak istedikleri yer aynı: Avrupa! Barış, ekmek ve hürriyet yolunda kesişme noktaları Türkiye birçoğunun.. İnsan tacirlerine büyük paralar ödeyerek Ege kıyılarından Yunan adalarına çoluk çocuk, genç yaşlı demeden ölümüne bir deniz yolculuğu yapıyorlar.

Zaman Gazetesi Fotoğraf Editörü Selahattin Sevi; Asya, Ortadoğu ve Afrikamültecilerin Türkiye'den çıktıkları çileli yolculuğun 10 gününe eşlik etti.

20 günden 40 güne kadar süren Türkiye'den Avrupa'ya yapılan çileli bir yolculuk... İstanköy sahillerinde sabaha karşı yankılanan 'Artık özgürüm' çığlıklarından 'Hürriyet isterim, bir de çocuk' özlemlerine kadar daha iyi bir hayat isteyen mültecilerin binlerce kilometre süren yolculuğu... Uzak ülkelerden meçhul yeni vatanlarına devam eden hüzünlü seferlerinde yeni yüzyılın muhacirleri, Bodrum'dan İstanköy'e, Selanik'ten Belgrad'a ve Budapeşte'ye kadar Avrupa'nın kapısını çalıyor.

Savaşlardan, katliamlardan, baskılardan, açlıktan yoksulluktan kaçan insanların yeni bir hayat umudu onları yollara düşüren… Asya'dan, Ortadoğu'dan ve Afrika'dan Avrupa'ya doğru yola çıkan göçmenlerin yeni bir hayat için umuda yolculuğu devam ediyor. Ölümü göze alarak çıktıkları yolda en tehlikeli güzergâh Ege Denizi. Türkiye kıyılarından daha çok Kos (İstanköy) ve Midilli'ye şişme botlarla ve can güvenlikleri olmadan denizyolunu tercih ediyor umut yolcuları. Sağ salim Yunan adalarına çıktıklarında en zorlu ve tehlikeli etabı da geride bırakmış oluyorlar.

Bodrum'dan 23 kişi ile bindikleri şişme bot için eşi ile birlikte insan tacirlerine 1400 dolar veren Huda Matar (24), Kos sahilinde gözyaşlarını silerken denizde geçirdikleri korku dolu saatleri yeniden hatırlıyor. Botları alabora olduğu için Türk sahil güvenlik birimleri tarafından karaya çıkarılan Şamlı Huda Matar ve Halepli eşi Mamun, "Geri dönemezdik. Çünkü dönecek bir ülkemiz kalmamıştı. Fakat bir daha denemek mi, tövbe…" diyor akıcı Türkçesiyle... Türkiye'nin güzel ama mülteciler için yaşaması zor bir ülke olduğunu belirten Matar, "Ne kanun var ne kural. Resmi nikâhımızı bile yapamadık eşimle. Bankada hesap açmak istesek 6 bin dolar yatırmamızı söylüyorlar. Mülteciler o kadar zengin insanlar mı?" diye soruyor.

Yunanistan'ın Kos Adası Polis Merkezi'nin önünden yolcu iskelesine uzanan bir kilometrelik sahilin bir kısmı patlamış botlar, yana yatmış tekneler, can yelekleri, elbiseler ve ayakkabılarla dolu. Sahil boyunca uzanan kıyıda ise çadırlar ve yorgun bekleyen mülteciler var.

Asya'dan ve Ortadoğu'dan gelen mülteciler Yunan adalarına ayak basar basmaz etrafı gözlemliyor. 18 yaşındaki Pakistanlı Ayşe Kamil gibi. Eşi ve bir arkadaşıyla tarihi Osmanlı çeşmesinin karşısındaki bankta otururken Türkiye'den mi geldiniz, diyor. Sonra da başlıyor anlatmaya: "Burada insanlar insan gibi yaşıyor. 8 saat çalışıyor. Dinleniyor, eğleniyor."

Türkiye'de ise 12 saat çalışmasına rağmen eşi ile birlikte ellerine geçen para 1900 liraymış. Bir ayakkabı fabrikasında çalışan Ayşe, "Bana yüz lira daha fazla veriyorlardı, ben ne de olsa tecrübeliyim" derken, annesini ve ağabeyini Türkiye'de bıraktığını anlatıyor. Atina feribotuna binmek için sabırsızlanıyorlar.

Kos'ta Yunanistan hükümeti polis merkezinde mültecilerin kaydını yapıyor ve feribotlarla Atina'ya gönderiyor. Adada kaldıkları süre zarfında mültecilerin bütün ihtiyaçları uluslararası yardım gönüllüleri ve ada halkının yardımlarıyla gideriliyor. Mültecilere yardım için yarışan halk, hiçbir şey bulamasa dahi pazardan ve manavdan aldıkları elmaları, muzları ihtiyaç sahiplerine dağıtıyor. Mahallelerindeki yeni veya kullanılmış eşyaları da arabalarının bagajlarına yükleyerek kısa süreli misafirlerinin iyi duygularla adadan ayrılması için hizmetlerine sunuyorlar.

SUSUN YAZLIKÇILAR UYUYOR!

Türkiye'nin en önemli tatil ve eğlence merkezi Bodrum'dan Kos'a olan mesafe bazı yerlerde birkaç kilometre. Hızlı feribotlarla karşılıklı yapılan seferlerde yolculuk süresi 25 dakika ile 45 dakika arasında değişiyor. Şişme botlara kapasitesinden fazla yolcu ile binerek Kos'a çıkan mültecilerin zorlu deniz yolculuğu hava şartlarına göre bazen 4-5 saat, bazen daha fazla sürüyor. Karaya çıktıklarında sevinç çığlığı ile yorgunluklarını unutuyorlar. Daha önce sabaha karşı ve gün ağarırken karaya çıkan mülteciler, yoğun güvenlik önlemleri sebebiyle geceyi tercih ediyor. Sahile yaklaşırken motoru durdurup kürek çekerek geliyor. İki botla gelen 50 kişilik İranlı grup 'freedom' çığlıkları atarken, sahilde bulunan yazlık ve otellerin görevlileri susun işareti yapıyor: Yazlıkçılar uyuyor!

Sadece 2015 yılında Avrupa'ya mülteci olarak sığınanların sayısı 500 bine yakın. Bu rakamın 200 bini Suriyeli. Türkiye üzerinden yola çıkan mülteciler, sırasıyla Yunanistan, Makedonya, Sırbistan, Macaristan, Hırvatistan ve Slovenya yolunu izliyor.

Türkiye'nin Ege kıyılarından Yunan adalarına ulaşan mülteciler daha sonra başkent Atina'ya ulaşıyor. Yolcu gemisi ve feribotlarla Atina'ya ulaşan umut yolcuları, ilk fırsatta kendilerini Kuzey Yunanistan'da, Makedonya sınırında İdomeni geçiş kapısında buluyor. Mülteciler, elinde pasaportu ve vizesi olan sıradan yolcuların geçtiği gümrük kapısını kullanamıyor. Belirlenen toplanma merkezinde kayıtları yapılıyor, kendileri için özel olarak açılan koridordan komşu ülke polisine teslim ediliyor.

İranlı Leyla Sarayi, öğretmen olan eşiyle birlikte çıkmış umut yolculuğuna. "Hürriyetimiz için yola çıktık." diyor. Gitmek istedikleri Almanya'ya vardıklarında hayalini kurdukları şeyler çok olmadığını özetliyor Sarayi: "İş olsun, hürriyet olsun, bir de çocuğumuz olsun!" O gözyaşlarını silerken eşi elinde ip ve iğneyle diktiği yırtılan çantasını bırakıp eşini teselli ediyor.

MAKEDONYA-ÜSKÜP HATTINDAN ACI VATANA VE SEVDİKLERİNE TELEFON: İYİYİZ, SAĞIZ!
Denizden ulaştıkları ve kara sınırını geride bıraktıkları Yunanistan'a veda ettikten sonra mültecilerin ilk istasyonu Makedonya'nın Gevgelija sınır kasabası. Başkent Üsküp'e 2 saat mesafedeki kasabada dikkati çeken ilk şey her yerde diş doktoru ilanlarının olması. Balkanlar'ın en önemli diş fakültelerinden biri burada olduğu için insanlar ucuz diş tedavileri için bu sınır kentini seçiyor. Bu yüzden oteller ve diğer sosyal imkânlar çok fazla... Fakat mülteciler için değil! Onları sınırı geçer geçmez sigara ve su satmak isteyen ve polislerle köşe kapmaca oynayan satıcılar karşılıyor önce. Bir kilometrelik bir yürüyüşten sonra ise tren yolunun kenarında kurulan geçici ikmal merkezi. Bu merkeze gelenlere önce yiyecek paketleri, soğuk geçecek gece için battaniyeler, giysi eksiği olanlar için kıyafetler veriliyor. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'nin kurduğu çadırlarda ise en çok prizlere rağbet ediliyor. Herkes telefonunu şarj edip bir an önce geride bıraktıklarında 'sağız ve yoldayız' mesajı ulaştırıyor.

Gece iki tarafı açık geniş çadırlarda aileler bir tarafa, genç ve bekâr olanlar bir başka tarafa olmak üzere dinlenmeye geçiliyor. Balkan soğukları iyiden iyiye kendini hissettiriyor. Çocuk ağlamaları uzun geçen geceleri bölüyor. Uyku düzeni bozulan çocuklar ise kendileri için oluşturulan oyun çadırında yerlerini alıyor. Yaz aylarının sona ermesi, mülteci geçişlerini daha da artırıyor. Yaklaşan kış ayları ile birlikte mültecileri daha zor bir yol ve daha zor bir hayat bekliyor.

Uluslararası Göç Örgütü (IOM) Yunanistan'a ulaşmak ve oradan Avrupa'ya gitmek isteyen mültecilerden sadece 224 Suriyelinin Ege Denizi'nde boğularak can verdiğini açıkladı resmi verilerle... Avrupa'ya Akdeniz'de umut yolculuğuna ölümü göze alarak çıkan ve hayatını kaybedenlerin sayısı gerçekte daha korkunç: 2 bin 224 ölü. Bütün dünya genelinde ise sularda boğulan mülteci sayısı 3 bin 840. Yaklaşık 500 bin mülteci ise zorlu etapları geçerek muradına erdi ve Avrupa ülkelerine sığındı şimdiye dek. Bu mültecilerin yarıya yakını, yani 200 bini Suriyeli.

Sırbistan'da mülteciler için oluşturulan Makedonya sınırı yakınlarındaki Preşovo kampı ise aşırı yoğunluktan iş yapılamaz hale gelmiş. Bir andan binlerce mültecinin yığıldığı kampta kayıt işlemlerini sadece birkaç görevli yapıyor. İşlemler uzadıkça mültecilerin sabrı taşıyor.

Kampa gelenlerin kayıtları yapılıyor, parmak izleri alınıyor, geçici geçiş izni için bir belge veriliyor. Tuvalet ve yıkanma ihtiyaçlarını gideren, karnını doyuran mülteciler kafilelerle tekrar yola düşerek Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'nin kiraladıkları otobüslerle veya ücretini kendilerinin verdiği taşıtlarla Belgrat üzerinden Hırvatistan kapısına dayanıyor.

Sırbistan'a ulaşan çok az mülteci başkent Belgrat üzerinden gidiyor. Doğrudan Hırvatistan sınır kapılarını zorluyor.

DUYUYOR MUSUN ANNE!

Sırbistan-Hırvatistan arasındaki Sid şehri yakınlarındaki Berkasovo sınır kapısında ne bir kulübe var ne de görevli. Uluslararası yardım gönüllüleri ve Facebook üzerinden örgütlenen Çek Cumhuriyeti vatandaşı gençler mültecilere su, yiyecek, giyecek vererek Hırvat polisine teslim ediyorlar. Polisler ise ikişerli sıraya dizdikleri mültecileri yaklaşık üç kilometre kat edecekleri diğer polis noktasını ve nihayetinde ulaşacakları mülteci kampını işaret ediyor. Kafileler halinde mısır tarlalarından, tarım arazilerinde yol alan sayıları yüzü bulan kafileler sabahın erken saatlerinden geç vakte kadar yürüyorlar.

Son kafileyi yola Kamışlılı Kürt müzisyen Muhammed Hesso'nun duygu dolu şarkısı uğurluyor: Duyuyor musun Anne!

MOHAÇ'TA DİKENLİ TELLER

Hırvatistan'daki kamplar diğer ülkelerdeki kamplara göre yüksek güvenlikli. Kamp içine gazeteciler alınmıyor. Benzer kayıt işlemlerinden sonra yine güvenlik çemberi içinde kamp yakınlarındaki Tovarnik kasabasında bulunan tren istasyonundan vagonlara bindirilen mülteciler Avusturya veya Macaristan'ın yolunu tutuyor. 5 saattir istasyonda aç ve susuz olarak bekleyen mülteciler çaresizliklerini haykırıyor.

Kırmızı montu, koltuk değneği ile mültecilere yiyecek ve içecek uzatan kişinin ünlü Suriyeli besteci Malek Jandali olması herkesi şaşırtıyor.

DOKTOR, MÜZİSYEN, FİZİKÇİ… ONLAR İNSAN!
Jandali, ikinci kez mültecilere moral vermek için yollara düşmüş. 2012'de Suriye'de mülteci kamplarını ziyaret etmiş. Hırvatistan'da küçük bir sınır kapısında beş saattir tren içinde bekleyen ve sabırları taşan özel yolculara moral aşılıyor. Talepleri alıyor, uluslararası yardım kuruluşu yetkililerine iletiyor. "Bu trende olan insanlar benim ailem. Benim kardeşlerim, kız kardeşlerim." diyor ve ekliyor: "Bu trende doktorlar, fizikçiler, müzisyenler var, gazeteciler var! Fakat biz bu insanlara kısaca mülteci deyip geçiyoruz. Onlar insan!"

Mültecileri Avrupa içlerine doğru artık trenlerle yol alıyor. Sıradaki kapı ise Macaristan. Sınır kapıları sessiz ve sakin. Bölgeye konuşlanan tanklar ve askeri birlikler alınan güvenlik önlemleri hakkında yeteri kadar ipucu veriyor. Mohaç ovasına doğru ise başka bir telaş var: Tarihi savaşlara sahne olan ve basit taşlarla Hırvatistan'dan ayrılan sınırda hummalı bir çalışma var. Dikenli tel ören Macar askerler, sıkı gümrük rejimi uygulama tehdidinde bulunan Almanya, artan aşırı milliyetçi dalgalar Doğu'dan Batı'ya akan mülteci nehrine bir set olabilir mi? Doğu'dan batıya uzanan umut yolculuğunda mültecilerin işi her zamankinden zor olacak. CİHAN
<< Önceki Haber Mültecilerin çileli yolculuğu (Tematik) Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER