[Muvaffakiyet Allah'tandır] İnşallah emekler zayi olmayacaktır

"Şu an dünyâda her türlü mahrumiyete rağmen dâvâsını temsil eden, granit gibi sapasağlam, diklenmeden ama geri adım da atmadan yerinde dik durarak, Hakk’ı temsil eden gönül erlerinin ve ruh mimarlarının hakları, emekleri; -inşallah- orada zâyi olmayacaktır."

SHABER3.COM

Mehmet Ali Şengül | samanyoluhaber.com
Muvaffakiyet Allah'tandır

Sonsuz kudret ve hikmet sahibi Allah (cc), kâinatı yaratıp sistemleri kurduktan, dünyayı da canlıların yaşamasına müsâit hâle getirdikten sonra, bütün icraâtını sebepler dairesinde yürütmektedir.
    
Cenâb-ı Allah, yarattığı bütün varlıkları hep çekirdek halinde yaratmak sûretiyle, kudretini ve hikmetini göstermekte ve böylece bizlere de yapacağımız işler mevzuunda rehberlik yapmaktadır. Bütün canlıları spermden, meyveleri de küçük bir çekirdekten yaratarak icraâtını devam ettirmektedir.
    
İlk yaratılıştan bugüne kadar devam eden peygamberler zincirini Hz.Âdem‘den (as), Efendiler Efendisi Hz. Muhammed‘e (sav) kadar Allah devam ettirmiştir. Hâtem’ün Nebî olan Nebîler Sultanı Efendimiz‘in(sav) mesajı âlemşümul olduğu, hükmü de kıyâmete kadar devam edeceği için, Allah-u Zülcelâl peygamberliği sona erdirmiştir ve kıyâmete kadar peygamber göndermeyecektir.
     
Allah (cc), Efendimiz’den (sav) sonra İslâm dâvâsını, yüzyılda bir gönderdiği mücedditlerle devam ettirmiş, bundan sonra da kıyâmete kadar devam ettirecektir.
    
-Allah ecdadımızdan râzı olsun- Onlar; Kur'an ruhunu, İslâm'ın aydınlık iklimini o günden günümüze kadar, her türlü engelleri aşarak, sıkıntılara katlanarak, gerektiğinde canlarını siper ederek günümüze kadar getirmişler ve bizlere emânet etmişlerdir.
    
Asrımızın çilekeşi Üstad hazretleri, her türlü sıkıntı, çile ve ızdıraplara göğüs gererek,küfre ve zulme meydan okuyarak, gece-gündüz küfür ve dalâlet içinde boğulan insanlığın kurtuluşu adına, -aynıseleflerigibi-mahrûmiyetler ve sıkıntılar içinde dişini sıkıp sabrederek, ‚Îman ve Kurân dâvâsı‘na hizmet etmiştir.
     
Yarım asır evvel bir cami harîminde Hocaefendi'nin başlattığı ve bugün dünyanın büyük çoğunluğunda hayr-ül halef nesillerin yetişmesi, sulhun ve huzurun gerçekleşmesi adına kalplerde fütuhatlar gerçekleştiren ‘Hizmet hareketi‘ de, bugünlere kolay gelmemiştir.
    
Sadece inandığı için hâlâ dünyâda eşine az rastlanan bir zulümle boğuşmalarına rağmen, milyonlarca hâdim-i îman ve Kur'an; hiç bir beklenti içinde bulunmadan, insanların âhiret hayatını kurtarabilmek ve bu vesîle ile Allah'ın rızâsını kazanabilmek için, gece-gündüz çırpınmışlar ve çırpınmaktadırlar.
    
Bugün milyarlarca insan; niçin yaratıldığını, vazîfesinin ne olduğunu, nasıl bir sorumluluk taşıdığını dahi bilmemektedir. İşte bu muhtaç gönüllere hakikatleri ulaştırma, insanları birbiriyle kaynaştırıp kardeş yapma yolunda bütün gayretlerini sarfeden hasbîler, gönül mimarları; aynı zamanda insanı yaratan, kâinatın mutlak hâkimi ve sâhibi bulunan Allah'ı tanıtıp sevdirme yolunda gayret göstermektedirler.
   
İnsan; çok sevdiği, ayrılmak istemediği dünyâya vedâ edip, kabir tünelinden geçerek, kıyâmete kadar kalacağı yer olarak, ya cennet bahçelerinden bir bahçe veya cehennem çukurlarından bir çukurla karşılaşacak, berzah âleminde sorgulanacak ve hak ettiği muâmeleler ile karşılaşacaktır.
   
Şu an dünyâda her türlü mahrumiyete rağmen dâvâsını temsil eden, granit gibi sapasağlam, diklenmeden ama geri adım da atmadan yerinde dik durarak, Hakk’ı temsil eden gönül erlerinin ve ruh mimarlarının hakları, emekleri; -inşallah- orada zâyi olmayacaktır.
    
İnsan; zayıftır, bazen başarı ve muvaffâkiyetleri kendinden bilme gibi zaafları, hastalıkları olabilir. Bu insanın yapısında, karakterinde vardır. Halbuki Cenâb-ı Allah Nisâ sûresi 79. âyette: “Sana iyilikten (hasenâttan) ne isâbet ederse, işte o Allah’tandır. Ve sana kötülükten (seyyiâttan) ne isâbet ederse, o taktirde o, kendi nefsindendir“ buyuruyor.
      
Cenâb-ı Hakk Tevbe sûresi 25 ve 26. Âyetlerde; “Şu kesindir ki Allah size bir çok savaş yerlerinde yardım etti, Huneyn günü de... O gün sayıca çokluğunuz sizi böbürlendirmiş ama bu, size fayda etmemişti. Olanca genişliğine rağmen, dünya başınıza dar gelmişti. Sonra da bozguna uğrayarak düşmana arka çevirip kaçmaya başlamıştınız. Sonra Allah, Resûlü‘nün ve mü‘minlerin üzerlerine sekinetini, güven veren rahmetini indirmiş, sizin göremediğiniz ordular göndermişti de, Kendisini tanımayan o kâfirleri azaba uğratmıştı. İşte kâfirlerin cezası budur!“ buyurmaktadır.
     
Bütün varlığı hikmetle yaratan, sisteme, düzene koyan Kudret-i Sonsuz Allah'ın, mezkur sûrede beyan ettiği gibi her şeyi yapan, evirip çeviren O’dur. Buna rağmen bugün dünyânın bir çok yerinde Allah'ın lütfettiği hizmetlerde, ‘bizim de bir payımız, hakkımız var‘ deyip, makam, itibar, işe vaziyet etme ve öne geçme gibi mülâhaza ve düşünceler içindeysek, hatta hayallerimizden bile geçiyorsa; Cenâb-ı Hakk âhiret hayâtımızı lekeleyecek bu türlü eksiklerimizi dahi tamir etmek ve mülkün gerçek sâhibi Kendisi olduğunu hatırlatmak maksadıyla, altından kalkamayacağınız zorluklarla bizleri ikâz buyurdu. Zâlimleri musallat etmenin yanında, kapımızı çalmadan, haber bile vermeden, hayatımıza mal olan ‘Corona virüsü‘nü  gönderdi.
   
Allah (cc), dünyânın fâni şeylerine bel bağlamamızı istemediği için, bizim de elimizden bir çok imkanlarımızı aldı ve bizi de sıkıntılara soktu. Netice de dünyâyı bütün genişliğine rağmen, -aynen Huneyn de olduğu gibi- bize de dar etti.
    
Allah Resulü (sav) Bedir'de daraldığı bir anda; “Allah'ım zafer vaadini gerçekleştir. Bu cemaat helak olursa artık yeryüzünde Sana ibâdet edecek kimse kalmayacak!“ (Buhâri) diye dua etmişti. Cenâb-ı Allah da, lütfedip müminleri muzaffer etmiş, kafirleri de görünmeyen ordularla ters yüz ederek, azaba uğratmıştı.
    
Bizler de aczimizi, zaafımızı, fakrımızı itiraf eder; hâlimizi Rabbimize arz ederek: “Allah'ım zillet ve sefâlet içinde asırlardır ayaklar altında ezilen ümmet-i Muhammed‘i (sav) yeniden ihya etme gayreti içinde çırpınan şu gönül erlerini, ruh mimarlarını yok edersen, senin dâvana sahip çıkacak kimse kalmayacak!“ diyerek yalvarıp, yakarmalıyız. İşte o zaman, Allah'ın inâyeti bizimle beraber olacaktır. Bunda hiç şüphe etmemeliyiz.
     
“Allah müttakilerle beraberdir!“ (9/123); “Allah sabredenlerle beraberdir!“ (2/153); “Allah sabredenleri sever.“ (3/146) Allah, bizden hoşnut ve râzı ise, dünya kimin olursa olsun, önemli değil. ‘Çıktık bu yola, söz verdik Allah'a! Asla dönmeyeceğiz!‘ Allah döndürmesin. Âmin. 

ÖNE ÇIKAN HABERLER