Nazlı Ilıcak: Basın tarihine geçecek kara bir gün

Nazlı Ilıcak: Basın tarihine geçecek kara bir gün

Akın İpek, benim patronum… Bir çalışanın, patronu övmesi doğru olmaz. Ama bugün farklı bir gün…
Kaç zamandır, dik duruşu dolayısıyla “Adam gibi adamsın Akın İpek” cümlesi dilimin ucuna kadar geliyordu fakat yanlış anlaşılır diye vazgeçiyordum. Ama bugün, onun, bütün şirketlerine, hukuk tanımaz bir tavırla el konulduğu gün. Basın tarihine geçecek kara bir gün. Tayyip Erdoğan yandaşlarının, medya dahil bütün şirketlere kayyum olarak atandığı bir gün. Ne Anayasa, ne hukuk… Askeri dönemlerde bile eşine rastlanmayan bir hukuksuzluk. Özel sektör malının gasp edilmesi, muhalefet yapan medyaların üzerine çöreklenilmesi. Susan bir Türkiye isteniyor. Ama Akın İpek, susmuyor. Dik durdu ve dik durmaya devam ediyor. “Yalanın, iftiranın, rüşvetin içinde olduğu bir Havuz’a girmektense, varlıksız bir insan olmayı tercih ederim” diyor.

Arkadaşlar, bugünler gelir geçer. Hakkaniyete uygun doğru davranışlar sergilerseniz, bunlar birer şeref nişanı olarak yakanıza asılır. Haksızlık yapanlar, iftira atanlar, sürü psikolojisi içinde sağa sola saldıranlar, devekuşu gibi başlarını kuma gömenler, bu vahim gelişmeler karşısında suskun kalanlar, yarınki nesiller tarafından sorgulanacak. Kimi, medya çöplüğüne atılacak, kimi, kendi çıkarını düşünüp 3 maymunu oynadığı için çok ağır bir biçimde eleştirilecek.

Akın İpek ve sevgili annesi Melek İpek…

Bugün kâbus gibi üzerimize çöken gelişmeler, aslında ailenize itibar kazandırdı. Akın İpek’in satın alınamayacak bir patron olduğunu gösterdi. Bu dik duruş, sizlere yönelen okların bumerang gibi geri dönüp, hesap verme korkusuyla kasılan malûm suratlara tokat gibi çarpmasını sağladı. Onlar darmadağın oldular. Ahiretlerini karartmaları bir yana, pek yakında dünyalarını da kararttıklarına hep birlikte şahit olacağız.

Cihaner’in zihniyeti ve CHP

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Koza Grubu’na kayyum atanması ve medyanın ele geçirilmesi operasyonuna karşı üzüntülerini beyan etmek üzere gazetemizi ziyarete geldi. Yanında Sezgin Tanrıkulu vardı. Sezgin Tanrıkulu, gene bir başka CHP milletvekili Barış Yarkadaş’la birlikte Kanaltürk ve BUGÜN TV’nin ortak yayınına katıldı. Her iki milletvekili, haksızlığa karşı öfkelerini haykırırken, samimiyetleri beni duygulandırdı. CHP Milletvekili Mahmut Tanal’ın da herkesin derdine koştuğunu, haksız yere cezaevine konulan polislere, savcı ve hâkimlere sahip çıktığını biliyoruz.
Buna mukabil, Erzincan eski savcısı, CHP Milletvekili İlhan Cihaner, Ankara Cumhuriyet Savcılığı’nın Koza İpek Grubu’na, -terör örgütüne destek olmak suçlamasıyla- kayyum atamasını hukuka uygun buluyor. Her ne kadar kararı görmeden kesin bir şey söyleyemeyeceğini beyan etse de, hukuksuzluğa itiraz etmesi bir yana, desteklediği açıkça belli. Bu tavrın, sadece kuyruk acısıyla izahı mümkün değil. Belli angajmanları olduğu düşüncesindeyim. Vicdanına göre değil, peşin hükümlerine göre kanaat belirtiyor. Diyor ki: “MGK’nın deyimiyle Fethullah Gülen terör örgütünün bir suç yapılanması olduğuna karar veriyorsanız, o şirketlerin de o yapılanmayla ilişkilerini belirlemişseniz, bu tarz tedbirlere başvurulabilir.”

Bir savcı, sözde bir hukuk adamı, Cemaat’e “terör örgütü” demek için MGK kararını yeterli görüyor. Yazıklar olsun!!!

Cihaner’e göre, Fethullah Gülen yapısının bir suç örgütü olduğuna dair güçlü emareler, bulgular varmış. Bunu da söylüyor. Sadece kanun dışı dinlemeler bile, belli bir organik yapı içerisinde bu gruba mal edilebilirmiş!

Neymiş bu güçlü emareler, bulgular? Bir tanesi bile elimizde yok. Yasa dışı denilen dinlemelerin pek çoğunun hâkim kararıyla gerçekleştiğini, üstelik, gazetelerde çarşaf çarşaf yayınlanan isimlerin “hedef şahıslar” olmadığı, sadece hedef şahıslarla konuştukları için tesadüfen dolaylı olarak dinlendikleri ortaya çıktı. Kaldı ki, o dinlemelerin Gülen Cemaati’yle bir irtibatı da kurulamadı. Bir takım insanlara “Cemaatçi” yaftası yapıştırdılar… Polis, savcı, hâkim, gazeteci fark etmiyor… Kim ayaklarına bastıysa, kim “Gözünün üzerinde kaşın var” dediyse, hepsini cezaevine tıktılar.

CHP’nin sorunu Cihaner gibi insanlar. Bir tarafta Kürt sorununa uzlaşmacı yaklaşım, hak ve hürriyetler konusunda özen, diğer yanda ulusalcı, ayırımcı ve adaletsiz bir zihniyet. İnsanların niçin CHP’ye oy atmaya eli varmıyor, şimdi anladınız mı? Yukarıda sıraladığım cümleleri, İlhan Cihaner değil, pekâlâ Cem Küçük de sarf edebilirdi. Kafa aynı kafa. Peşin hükümlü, kutuplaştırıcı, düşman yaratan ve yarattığı düşmanı yerle bir etmeye gayret eden Ortaçağ kafası.

Susma

1 Kasım’da seçim var. Bu sıradan bir seçim değil. Seçimle gelen bir iktidarın, faşist yöntemlerle işbaşında kalma çabalarına şahit oluyoruz. Ahlâk sükût etmiş, hukuk ayaklar altında. İşte bu düzeni bir oy bile değiştirebilir. Bu yüzden, “Benim oyumun ne faydası olabilir” diye düşünmeyiniz.
Vatandaşlık görevini yerine getiriniz.

Seçimde hile olabilir mi? Olabilir… Sandığa sahip çıkınız. Oyunuzun takipçisi olunuz.

YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ
<< Önceki Haber Nazlı Ilıcak: Basın tarihine geçecek kara bir gün Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER