Nazlı Ilıcak: Şimdi anlıyor musunuz IŞİD neden elini kolunu sallayarak Türkiye’de at koşturuyor?

Nazlı Ilıcak: Şimdi anlıyor musunuz IŞİD neden elini kolunu sallayarak Türkiye’de at koşturuyor?

Katliamın acı bilançosu yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Ağır yaralılarla birlikte ölü sayısının 100’ü aşması kuvvetle muhtemel. Türkiye’nin tarihinde ilk defa bu çapta bir facia yaşandı. Aslında istihbaratın çok daha dikkatli davranması gerekirdi. Ama MİT’in bu kadar siyasallaştığı, Terör ve İstihbarat Şubesi polislerinin darmadağın edildiği, suç algısının, terörist diye anılan Cemaat’e ya da teröre destek verdiği ileri sürülen Aydın Doğan’a kaydığı bir ortamda, başka ne beklersiniz?



Ahmet Davutoğlu, meseleye hâkim değil. Meselâ, yaralıları hastanede ziyarete gidiyor ama yanlış hasta yakınıyla konuşuyor ya da “Suruç katliamı aydınlansın” diyenlere, “Faili yakaladık” cevabını veriyor. Oysa fail Şeyh Abdurrahman Alagöz canlı bomba ve olay mahallinde hayatını kaybediyor. Bizim “aydınlanmadı” derken kastımız, arka plandaki kirli eller. Acaba, o ölen kişinin ilişkilerini tespit amacıyla teknik takip yapıldı mı? Yapıldığına dair bir emare yok. Zira Suruç canlı bombacısı Şeyh Abdurrahman Alagöz’ün ağabeyinin Ankara’daki hadiseye karıştığı, hatta canlı bombanın o olduğu ileri sürülüyor. Bugüne kadar doğru dürüst takip edilseydi, bir ilişkiler ağı ortaya çıkabilirdi. Bir bakıyorsunuz, patlama olmuş, insanlar hayatını kaybetmiş, IŞİD’e operasyon düzenleniyor; bazı gözaltılar var. Keşke operasyonları daha önce yapsaydınız. Zira bugünküler göstermelik gibi duruyor.
Dostlar alışverişte görsün.

Yolsuzluk ya da MİT TIR’larında veyahut Selâm Tevhid operasyonunda hiçbir iddiayı üzerlerine almadıkları gibi şimdi de bu facianın baş aktörlerinin kendileri olduğunu kabul etmeye yanaşmıyorlar.
100 kişi ölmüş, İçişleri Bakanı Selami Altınok, “Güvenlik zaafı yok” diyor. Ya güvenlik zaafı olsaydı!

Bir de AK Parti sempatizanlarının, yandaş ve yardakçılarının “Bugün birlik, beraberlik ve bütünleşme günü” demelerine hayret ediyorum. Tayyip Erdoğan değil miydi, sabahtan akşama ona buna hakaret eden? Müthiş bir nefret söylemi kullanan? Ayırımcılık yapan? Cadı avının baş mimarı o değil miydi? İnsanlar parça parça oldu. Herkes birbirine diş biliyor. Hele kin kusan AKTrol avenesi…
Şimdi çıkmış birlik ve beraberlikten söz ediyorsunuz… Birdenbire melek çehresi takınmanızın sebebi, hükümetin ihmallerinin, hatalarının tartışılmaması. “Gün birlik ve beraberlik günü… Kimse kimseye sorumluluk yüklemeye çalışmasın. Kimse kimseyi suçlamasın…”

Mesele, bu terör eylemini kim icra etti meselesi değil. Biz sahneye koyanları arıyoruz. Bunun arkasındaki kastı, ihmali ve kötü niyeti tespit etmeye çabalıyoruz…
 
Zaaf yokmuş!!!
 
Şanlıurfa Suruç’ta 34 kişinin ölümüyle neticelenen patlamadan sonra (20 Temmuz 2015), canlı bomba Şeyh Abdurrahman Alagöz’ün, HDP’nin Diyarbakır mitingindeki bombacıyla ilişkileri ortaya çıkmıştı. Gazetelere yansıyan haberlerde, canlı bomba Abdurrahman Alagöz’ün, Diyarbakır HDP mitingine bombayı yerleştiren Orhan Gönder ile aynı dönemde IŞİD’e katıldığı ve birbirlerini tanıdıkları ileri sürülmüştü. Her ikisi de Adıyamanlı; her ikisi de IŞİD yapılanmasının gerçekleştirildiği iddia edilen “İslam Çayevi” müdavimlerinden ve IŞİD’e yakın “Dokumacılar” grubundan denilmişti.
Abdurrahman Alagöz’ün, tıpkı Orhan Gönder gibi ismi, “terör nitelikli kayıp şahıs” olarak resmi belgelerde yer alıyordu. Zira baba Zeynel Abidin Alagöz, polise giderek, oğlundan aylardır haber gelmediğini belirtmişti. Ankara’daki canlı bombalardan biri olduğu düşünülen Abdurrahman Alagöz’ün ağabeyi de “terör nitelikli kayıp şahıslar” arasında. Suruç’un üzerinden 3 ay geçti. Nasıl oluyor da kayıp şahıslara ulaşılamıyor? Aslında ulaşılsa dahi, pek bir şey fark etmiyor. Zira Diyarbakır’daki patlamanın sorumlusu olarak yakalanan Orhan Gönder, HDP’nin mitinginden 2 gün önce, otelde polis tarafından basılmıştı. Hakkında sadece asker kaçağı olduğu gerekçesiyle tutanak tutuldu. O da gitti 2 gün sonra Diyarbakır’daki bombayı patlattı.

İçişleri Bakanı hâlâ “İstihbarat zaafı yok” demeye devam etsin…
 
Kumpas çöktü
 
El Nusra, IŞİD, El-Kaide' class='textetiket' title='El Kaide haberleri'>El Kaide, hepsi aynı çanaktan besleniyor. Buna rağmen, El Kaide ile ilişkili olduğu bilinen Tahşiye’ye karşı 2010 yılında bir operasyon yapılması, günümüzde “kumpas” olarak değerlendirildi. Davanın bir numaralı sanığı Mehmet Doğan serbest bırakılırken, bu operasyonu yapanlar suçlu ilân edildiler. Sözde polisler, Gülen’in talimatıyla Tahşiyeciler’i yakalamış! Tahşiye davaBakırköy 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülüyor. Mahkemenin talebi üzerine, MİT’ten cevap geldi. MİT, Tahşiye grubunun takip edildiği, Mehmet Doğan’ın El Kaide lideri Bin Ladin ile bağlantılı olduğu, onu “Mehdi Komutan” şeklinde adlandırdığı bilgisini mahkemeye ulaştırdı. Hani Mehmet Doğan kendi halinde bir insandı? Hani kumpas kurbanıydı? O zaman niçin MİT onu takip etti; raporlar düzenledi? Bu düzmece dava yüzünden, unutmayalım ki, Hidayet Karaca cezaevinde yatıyor. Ekrem Dumanlı da aynı *dosyasının şüphelisi. Ali Fuat Yılmazer, Tahşiyeciler’i izlediği için, bir defa da Tahşiye davasından tutuklandı.

Şimdi anlıyor musunuz IŞİD neden elini kolunu sallayarak Türkiye’de at koşturuyor?

YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ
<< Önceki Haber Nazlı Ilıcak: Şimdi anlıyor musunuz IŞİD neden elini... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER