Okuyorum peki anlıyor muyum?

Okuma Süresi 12 dkYayınlanma Pazar, Aralık 28 2025
Okuyorum peki anlıyor muyum?

Günlük hayatın gürültüsü ve koşuşturmacasında bunaldıkça, sessiz bir bucak, tenha bir koy arama ihtiyacı hissederiz. Özellikle bir mefkûre uğruna her türlü olumsuzluğa katlananlar, zaman zaman kendilerini bir mekâna çekerek derin bir nefes almak, ruhunu ve bedenini yeniden şarj etmek isterler. Bu amaçla, belli dönemlerde kitap okuma programları düzenlenir; sayfa hedefleri belirlenir, kitap listeleri hazırlanır ve kimi zaman birlikte okuma halkaları kurulur.

Programlar başlar, kitaplar açılır; bazen birkaç sayfa ilerledikten sonra durup kalınır. Göz satırlardadır ama zihnin bir kısmı başka yerlere gider. Sayfayı kapatırken içimizden şu cümle geçer: “Anlamıyorum.” Çoğu zaman bu cümle, okumanın da sonu olur. Oysa belki de asıl mesele, anlamamak değil; anlamadığımız yerde vazgeçmeye alışmış olmamızdır. Aslında okuma, çoğu zaman kolay ilerleyen bir yol değildir. Özellikle derinlik isteyen metinlerde duraklamak, zorlanmak ve “anlamıyorum” hissiyle karşılaşmak kaçınılmazdır. Bu anlar okumanın zayıf noktaları değil; bilakis en verimli duraklarıdır. Çünkü kitapla gerçek temas, tam da anlamak için çaba gösterilen bu eşiklerde başlar. Belki de bu noktada kendimize şu soruyu sormamız gerekir: Okuduğumuzu anlamadığımızda ne yaptık? Bıraktık mı, yoksa biraz daha sabredip devam mı ettik? Zira okuma sebat isteyen uzun soluklu bir yolculuktur.

Okumak ve Anlamak Aynı Şey Değildir

Psikoloji ve nörobilim, okuma ile anlamayı birbirinden ayırır. Okumak, gözün yaptığı bir eylem olabilir; anlamak ise zihnin aktif katılımını gerektirir. Dikkat, tekrar ve bağ kurma olmadan okunan bilgi yüzeyde kalır. Üstelik yeni ve karmaşık metinlerde “anlamadım” hissi son derece doğaldır. Beyin, ilk karşılaşmada her şeyi kavrayamaz.Öğrenme, çoğu zaman okumadan sonra ve gecikmeli gerçekleşir. Bugün anlaşılmayan bir metin, günler sonra başka bir bilgiyle birleşip anlam kazanabilir. Sinir ağları tekrarlarla güçlenir. Bu yüzden ilk okumada yaşanan zorlanma, zihnin kapalı olduğu anlamına değil; yeni bir alana adım attığına işaret eder. Anlamadığımız bir metin karşısında sabretmek ve üzerinde kafa yormak, okumanın değerini artırır ve zihnin esnekliğini güçlendirir.

Anlamamak Öğrenmenin Bir Aşamasıdır

Teknoloji dolu hayat bize hızı öğretti. Hızlı okuma, hızlı tüketme, hızlı geçme… Anlamadığımız yerde durmak anlamaya çalışmak yerine, çoğu zaman okumayı bırakıyoruz. Oysa biraz yavaşlamak, aynı satırı bir kez daha okumak, hatta anlamadan okumaya devam etmek bile zihinsel bir hazırlık hâlidir. Her okuma hemen sonuç vermek zorunda değildir. Anlamamak, okuma yolculuğunun doğal bir durağıdır. Zihin, anlamadan önce metinle tanışmaya ve alışmaya ihtiyaç duyar. Israr ise bu sürecin en güvenilir yol göstericisidir.

Araştırmalar, özellikle keyfi okumada kaygı verici bir düşüş olduğunu gösteriyor. Örneğin, 2003 ve 2023 yılları arasındaki bir çalışmada, yetişkinlerin günlük olarak keyif için okuma oranının yaklaşık yüzde 40 azaldığı saptandı. Bu durum, yalnızca kitap okuma alışkanlığını değil, zihnin derinleşmesine ve metinle daha uzun süreli temas kurmasına izin veren okuma sürelerini de olumsuz etkiliyor. İnsanlar kitapları açıyor ama okuduğunu sindirmek, üzerinde düşünmek için zaman ayırmak giderek zorlaşıyor. Bu da okuduğunu anlama becerisini doğrudan etkiliyor.

 

Kitapla Canlanmak

 

Bilimsel araştırmalar okuma motivasyonu ile okuduğunu anlama arasındaki güçlü ilişkiyi ortaya koyuyor.

Örneğin bir çalışma okumaya gerçekten istekli öğrencilerin,  okuduğunu anlama başarısının da belirgin şekilde arttığını gösteriyor. Okuma programları sadece bir ritim kazandırmakla kalmamalı, aynı zamanda bu motivasyonu besleyecek içerik ve paylaşımlara da yer vermeli. Okuduğunu anlama, yalnızca kelimeleri takip etmekten öte, bilişsel yük, odaklanma ve anlamlandırma süreçlerini de içerir. Bu yüzden başlangıçlarda zorlanmak doğaldır.

Ayrıca, kağıda dokunmadan, ekran üzerinden okumanın derin anlamaya ulaşmada basılı metne yani kitaba kıyasla daha az etkili olduğuna dair araştırmalar da var. Bu da bize, yalnızca metne bakmanın değil, onunla etkileşim kurmanın önemli olduğunu hatırlatıyor.

Okuma, yalnızca zihnimizi derin düşüncelere taşıyan bir eylem değildir; aynı zamanda beynimizi canlı tutan bir egzersizdir. Araştırmalar, düzenli okumanın yaşla birlikte gelen hafıza kaybını yavaşlattığını ve demans riskinin azalmasına katkı sağladığını gösteriyor. Her sayfa, zihnimizi esnek tutan bir kilometre taşı gibidir; dolayısıyla kitaplar, yaş aldıkça daha da değerli birer zihinsel koruma aracına dönüşür.

 

Sonuç olarak birlikte kitap okuma etkinlikleri, okuma alışkanlığını güçlendirmek, motivasyonu artırmak ve birbirimizi teşvik etmek için de büyük önem taşır. Hedefler belirlemek, sürece yön verir ve istikrar sağlar; teşvikler ise okuma eylemini sürdürmede itici bir güç olur.

Bu programlarda bizi Rabbimize ulaştıracak, hedeflerimize bağlayacak, kâinatın sırlarını keşfetmemize ve en karanlık noktalarda bile sürçmeden yürüyebilmemize vesile olacak kitaplarla buluşmamız temennisiyle…

 

Yazıyı dinlemek isterseniz:

 

 

 

https://open.spotify.com/episode/1CPpBpVhHUPa9cXy8P21HR?si=s75545EUQFu5jJft72FcYg

 

 

[email protected] X:@esrabc

Bu haberler de ilginizi çekebilir