Peygamber Mesleği Olarak Rehberlik ve Rehberler

Samanyoluhaber.com yazarı Prof. Dr. Osman Şahin 'Peygamber Mesleği Olarak Rehberlik ve Rehberler' yazısının ikincisini kaleme aldı

SHABER3.COM

PROF. DR. OSMAN ŞAHİN

Himmet Kahramanları ve Rehberler

Maddi ve manevi fedakarlıklarda bulunup da hizmet etmeyi tercih eden rehberlerin, peygamberlik davasını yüklendiklerini ve peygamber varisleri arasında yer alabileceklerini hatırda tutmaları gerekir ki, karşılaştıkları zorluklar karşısında yılmasınlar, kuvvey-i mâneviyeleri yıkılmasın ve aşkla ve şevkle kendilerinden öncekilerin yaptıkları gibi hizmetlerine devam edebilsinler: “Zaten, dünden bugüne bu kudsî vazifeye dilbeste olan fedakârlar, mukaddes mefkure adına bir işin ucundan tutmak için el uzatırken karşılarında kendilerine de bir el uzandığını düşünmüş, böylece hem himmet etmiş hem de himmet dilemişlerdir. Kendi kurtuluşlarını başkalarını kurtarmaya bağlamış ve böyle bir yolda yürürken gerekirse canlarını feda etmeye bile razı oldukları gibi maddî-manevî her türlü füyûzat hislerinden feragatta bulunmayı da daha baştan kabul etmişlerdir.” (Himmet: Teveccüh, İnfak ve Gayret)

İman ve Kur’an hizmetine kendini adamak büyük ölçüde fedakarlıklar gerektirse de netice itibarıyla en büyük kazanımları da beraberinde getirmektedir: “Bu meselenin önemli bir buudu da şudur ki; arz etmeye çalıştığım çerçevede iman ve Kur’an hizmetine himmette bulunmak insanı değerler üstü değerlere ulaştırır. Çünkü, Hazreti Üstad’ın da işaret ettiği gibi, “Bir insanın kıymeti himmeti nispetindedir. Kimin himmeti milleti ise, o kimse tek başıyla küçük bir millettir.” Aksine, hep “nefsî, nefsî” diyen, sürekli şahsî menfaatlerini düşünen ve milletin istikbaliyle alâkalı hiçbir planı, projesi ya da derdi olmayan bin adam, sadece bir adam hükmündedir. Evet, kimin himmeti yalnızca nefsi ise, o kimse insan bile sayılamayacak bir derekeye düşmüş demektir. Zira, insan fıtraten medenî olarak yaratılmıştır; o tabiatı itibarıyla, kendi cinsinden olanları da düşünüp onlarla beraber yaşamaya mecburdur.

Cenâb-ı Allah’a sonsuz hamd ü senalar olsun ki, günümüz de himmeti milleti olan insanlardan nasipsiz değildir. Bugün de, himmet çağlayanları, ilahi lütuflarla desteklene desteklene bir ummana doğru gürül gürül akmaktadır. Bu devrin himmet erleri de çeşit çeşit olumsuz hadiselere rağmen, kaderî programların kendilerine yüklediği misyonu temsile çalışmaktadırlar.” (Himmet: Teveccüh, İnfak ve Gayret)

Her şeye rağmen adanmış ruhlar bütün bu engellerin üstesinden Allah’ın izni ve inayetiyle gelecekler ve yollarına aşk ve şevkle devam edeceklerdir: “İnancım o ki, bütün bu manilere rağmen, adanmış ruhlar şimdiye kadar olduğu gibi, bundan sonra da “Himmetü’r-rical, taklau’l-cibal – Yiğitlerin himmeti dağları yerinden söker.” (Ubeydullah-ı Ahrâr) ? anlayışıyla hareket edecek ve bütün samimiyetleriyle Cenâb-ı Hakk’ın inâyetine sığınıp sorumlulukları istikametinde dönüp arkalarına bakmadan yürüyeceklerdir. Allah’ın rızasını “olmazsa olmaz” bir esas kabul ederek onun dışındaki bütün değerlere karşı kapanacak ve Hazreti Mahbûb’a kavuşma iştiyakıyla, O’na tahsîs-i nazar ederek yollarına devam edeceklerdir ve bileceklerdir ki, himmet ettikleri ölçüde himmet görecekler; başkalarına el uzatma gayreti içinde bulundukları nispette de kendilerine ötelerden bir el uzanacaktır.” (Himmet: Teveccüh, İnfak ve Gayret)

Zaten, Allah (CC) dinine yardımcı olanlara sahip çıkacağını ayetlerde haber vermektedir. Din-i mübîn-i İslam’ın boyunduruğunun yere konduğu bu zaman diliminde bu işe omuz verenleri her tarafın günah bataklığı haline geldiği bu zamanda günahlara karşı, Allah’ın (CC) hususi bir koruması söz konusudur: “Allah'ın (celle celâluhu) dinine omuz veren ve onun yücelmesini hayatına gaye edinen insanlar, bu ahid ve sözlerinde durdukları müddetçe: "Siz Bana verdiğiniz sözde durun ki Ben de sözümü yerine getireyim."(2/40) ilâhî düsturu muvacehesinde bir muameleye tâbi tutulacak ve Cenâb-ı Hak tarafından korunacaklardır. Zira Cenâb-ı Hak, ayrı bir yerde de "Siz Allah'ın dinine yardımcı olursanız, Allah da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit kılar, sizi kaydırmaz."(47/7) buyurmaktadır.

İşte bu türlü teminatla –inşâallah– ihlâs ve samimiyet içinde, Kur'ân ve iman hizmetinde bulunanlar, büyük günahlara girmez; hatta bazen küçüğünden de korunurlar. Fakat onlar hakkındaki teminat, şart ve takdire bağlıdır. Hiçbir kimse hakkında (peygamberlerin dışında) kesin teminat olduğu söylenemez. Ancak, bu türlü koruma ve muhafaza etmeler birer vak'a hâline gelirse, şahıslar hakkındaki ismet tasdiki ancak o zaman olur... Ve biz o zaman; "Falan şahsı Cenâb-ı Hak, günaha girmekten korudu, muhafaza buyurdu." deriz. Evet, enbiyânın dışındakiler için istikbale ait teminat yoktur. Peygamberlere gelince onların korunmaları, mazi ve istikbal, bütün zaman dilimlerini kuşatmıştır.” (Peygamberler Dışında İsmet) 

Allah’ın (CC) kendi davasına sahip çıkan kahramanlara hem bu dünyada hem de ukbada daha nice nice hazırladığı lütufları vardır ki, bunlar yanında, başlarına gelenler ve çektikleri sıkıntılar çok hafif kalmaktadır: “Şu bir gerçek ki, hangi devir olursa olsun, bir insan, bütün hissiyat ve samimiyetiyle, Cenab-ı Hakk’ın dinine yardıma koşuyorsa, Allah da onu hiçbir zaman hızlan ve hüsrana maruz bırakmaz. Nitekim “Eğer siz Allah’ın dinine destek olursanız, O da size yardım eder.” (Muhammed, 47/7) ayet-i kerimesi de bu hakikati ifade etmektedir. Siz hiçbir şey olmasanız da bir müezzin gibi insanları Hz. Muhammed camisine ve cemaatine davet ederken, o camiye gelen kimseleri Allah sofrasız ve ziyafetsiz bırakmaz. 

Sizin hazinenizde bir şey ve kalbinizde derman olmasa da, bu işin gerçek sahibi Hz. Allah, sadık bendelerine, onlara teveccüh eden kimselerin yanında mahcup düşürmemek için, hazine-i hassasından Hz. Mesih’e inen sofralar gibi hususi sofralar indirebilir. Allah, kendisine sâdıkâne bende olanları hiçbir zaman hızlan içinde bırakmamış ve bırakmayacaktır da. Binaenaleyh ister dün, isterse bugün Allah kendi kapısına teveccüh eden herkese, rahmetinin enginlikleriyle onların imdatlarına koşmuş ve onları göz görmedik lütuflarla serfiraz kılmıştır.”  (Cehenneme Yuvarlanan Taşlar) 

Günümüzde, tiranların ve diktatörlerin sınır tanımaz zulümleri, dinin parlak yüzüne yanlış ve çirkin temsilleri yoluyla kara çalmaları, iman ve Kur’an hizmetine yönelik büyük saldırıların neticesinde, yeniden boyunduruğun yere konduğu bir zaman dilimine girilmiştir. İnsî ve cinnî şeytanlar bunları kullanarak insanları din, iman ve Kur’an’dan uzaklaştırmaktadırlar. 

Zaten, içinde bulunulan çağ insanı maneviyattan uzaklaştıran ve nefsin arzuladığı çok cazip şeylerle dopdolu olduğu için, değil sadece sıradan insanları, ahireti bilen insanları bile yoldan çıkarabilmektedir.  Bu zamanda, herkesin, Allah’ın kendilerine verdiği her türlü imkânları din, iman ve Kur’an yolunda seferber etmelerine çok şiddetle ihtiyaç vardır. Bu sorumluluğun farkında olanlardan malı olanlar malları ile, ilmi olanlar ilimleriyle vs., “Kendilerine ihsan ettiğimiz nimetlerden infak ederler” ayetindeki ilahi emri yerine getirmelidirler. 

Hele gençler! Hele gençler!

Gençler her zaman böyle davalarda motor görevi görmektedirler. Onlar, daha enerjik ve aksiyoner olmaları, şartlanmışlıklar ve öğrenilmiş acizlik problemlerinin olmaması, dünyanın fitne ve belaları karşısında pörsümemiş olmaları, ülfet ve ünsiyet gibi hastalıklardan daha uzak olmaları, günahların tahriplerinden daha az etkilenmiş olmaları, içinde bulundukları gençliğin ihtiyaçları ve yapılarını daha iyi bilmeleri gibi nedenlerden dolayı icra ve yürütmede daha üretken, daha verimli ve daha başarılı olurlar.

Gençler olmadan hizmetlerin yapılabilmesi mümkün değildir. Günümüz Hizmet Hareketi’nde, yapılması gereken hizmetleri yapabilmeleri için gençlere her zamankinden daha çok ihtiyaç duyulmaktadır. 
Fedakarlıkları da en önemli bir vasıfları olan, hizmetlerde koşturabilecek ve rehberlik yapabilecek gençlerin ömürlerinin en enerjik, en verimli ve en üretken olabilecekleri bu zaman bölümünün bir kısmını, Allah’ın en önemli kulları olan peygamberlerine yaptırdığı bu işlere himmet etmeleri gerekmektedir.

Gençler, bu himmet edilen yılları, insanlığa karşı bir vefa, dünya ve ebedi ahiret hayatları adına en önemli bir yatırım, Allah’ın verdiği nimetlerin şükrü ve onları bekleyen tehlikelere karşı en önemli bir korunma vesilesi olarak görmelidirler. Bu himmet edilen zaman dilimini, gelecekle alakalı kariyer planlamaları içerisinde bir yere oturtmalı, hesaplarını ona göre yapmalı ve ona göre adımlar atmalıdırlar.    

<< Önceki Haber Peygamber Mesleği Olarak Rehberlik ve Rehberler Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER