Pınar Türenç: Gazeteciler çıkana kadar nöbet bitmeyecek

Pınar Türenç: Gazeteciler çıkana kadar nöbet bitmeyecek

Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, tutuklu gazeteciler dışarı çıkana kadar 'umut' nöbetinin bitmeyeceğini söyledi. Türenç, "Gazeteciler içeride olan gazetecilerin yanındadır. Onları umutla bekliyoruz ve bu yanlıştan da dönülecektir. Haber yapıldığı için tutuklanmanın kabul edildiği başka bir demokratik ülkenin olduğunu duymadık, görmedik, bilmiyoruz. Bu Türkiye'ye özgü bir konum aslında. Bu dışarıda kalanlara gözdağı vermektir." dedi.

Silivri Cezaevi önündeki 'umut' nöbetini Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, gazeteci Nedim Şener ile Basın Konseyi Yüksek Kurul Üyesi ve Türkiye Barolar Birliği 2. Başkanı Başar Yaltı sürdürdü. Nöbet çizelgesini her gün titizlikle yaptıklarını belirten Pınar Türenç, "Türkiye'nin çeşitli yerlerinde gazeteciler bize başvuruyor. Silivri kapısındaki 'umut' nöbetine başlama nedenimiz onlara 'biz umutluyuz, sakın umudunuzu yitirmeyin' demek amacıylaydı. Onlar çıkıncaya kadar, serbest kalıncaya kadar bu nöbete devam edeceğiz." diye konuştu.

Tutuklu gazeteciler için kaleme aldığı, "Sakın umudunuzu yitirmeyin. Kış ayazı kapınızın altından üflemeye başladı. Bu toplama kampının kalın beton duvarlarından soğuk güneş avlunuza girmiyor. Bir insan sinse mahrum bırakıldınız." şeklinden başlayan yazısını okuyan Türenç, şöyle devam etti: "Gazeteciler içeride olan gazetecilerin yanındadır. Onları umutla bekliyoruz ve bu yanlıştan da dönülecektir. Haber yapıldığı için tutuklanmanın kabul edildiği başka bir demokratik ülkenin olduğunu duymadık, görmedik, bilmiyoruz. Bu Türkiye'ye özgü bir konum aslında. Bu dışarıda kalanlara gözdağı vermektir. Yazmayın, adımınızı ona göre atın, daha fazla ileriye gitmeyin demektir. Bunun farkındayız ama yılmayacağız. Susmayacağız, direnmeye devam edeceğiz. Bütün gerçekleri sonuna kadar söylemek bizim vazifemiz. Gazeteci gerçeğin peşinde koşan insandır. Gazeteci gerçeği yazmakla yükümlüdür. Bu sorumluğu yerine getirmeyenler gazeteci değildir."

BAŞAR YALTI: DARBE ANAYASASI, 'BASIN HÜRDÜR SANSÜR EDİLEMEZ' DER

Türkiye Barolar Birliği adına nöbete geldiğini belirten avukat Başar Yaltı da "Bizim görevimiz hukuku, demokrasiyi, insan haklarını savunmak. Halkın haber alma, bilgilenme hakkının önündeki en büyük engel sansürdür. Gazetecilere yapılan haksız muamelelerdir. Biz gazetecilerin yanında olmak zorundayız. Gazetecilere yapılan bu haksız muamelelerin tümünü kınıyoruz. Bunların topluma yöneltilmiş bir tehdit olduğunu, toplumun bilgilenme hakkını, demokratik haklarının engellendiğini ve bu amaçla yapıldığını da siyasal iktidarın bir hedefi olarak bunu ortaya koyduğunu görüyoruz. Korku ve tehdit algısı yaratmak için gazeteciler üzerinden şimdi bu yapılıyor." dedi.

12 Eylül'ün getirdiği 1982 Anayasası'nda, 'basın hürdür, sansür edilemez' ibaresini hatırlatan Yaltı, "Basın yayın araçlarına el konulamaz, denilmektedir ama bütün bunlar yapılmaktadır." diye konuştu.

NEDİM ŞENER: KİTABIMDA BÜLENT DEMİREL'E HAKSIZLIK YAPMIŞIM

Gazeteci Nedim Şener, cezaevinde yazdığı kitabı Can Dündar, Erdem Gül ve cezaevi müdürüne hediye edeceğini söyledi. Şener, "Burada Silivri anılarımı da paylaştığım için onlara faydası olur diye düşünüyorum." dedi.

Şener, 'Kırmızı Cuma' isimli kitabında, Hrant Dink cinayetiyle ilgili eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer'in ifadesi yerine yardımcısı Bülent Demirel'in ifadesini yanlışlıkla kullandığını söylemişti. Bunla ilgili soruya cevap veren Şener, şöyle konuştu: "Orada Bülent Demirel'e haksızlık yapmışım. Bülent Demirel, kendini savunmak için Hrant Dink'in öldürüleceğine dair raporu görüp imzalayan isim yani, görevini yapan isim. Oysa ben bunu Ali Fuat Yılmazer'in yapmış gibi şey yaptım. İsim karışıklığından dolayı olmuş. Bülent Demirel'in aslında savunmasını ben Ali Fuat Yılmazer'in savunması olarak görmüşüm ama aslında bu zaten tartışılan bir konu değil. Ali Fuat Yılmazer'in Dink cinayetiyle ilgili olarak onaylanan iddianamede daha net göreceğiz. C5 şubeyi illegal olarak kurmasından başlayarak ölümünde göz yumması, ölümünden sonra cinayetle ilgili delil karartmaya kadar varan birçok suçlaması var. Bunu ben değil, şu anda beraber tutuklu olduğu Muhittin Zenit bile savcılığa verdiği ifadelerde söylüyor."

Tartışmaların bittiğini söyleyen Şener, "Bundan sonra iddianamenin içeriğini tartışacağız. Şu andaki İstihbara Daire Başkanı Engin Dinç'i bir dakika dahi orada tutmamalılar. Hrant Dink öldürülmüş bir gazeteci. Cinayetten sorumlu 20 – 25 tane istihbaratçı şu anda sanık konumunda. Bunlardan biri de Engin Dinç'tir. Hemen görevden alınması gerekiyor. Dink cinayetinin sanığını istihbarat dair başkanı olarak tutamazsınız. Nasıl tutuklu olan insanlar varsa onlarla beraber yargılanacak konumdadır. Türkiye Cumhuriyeti'nin en onurlu savcılarından Gökalp Kökçü, hiç birini ayırmadan 25 kişiyi istisnasız sanık yapmıştır. Artık namusluğum diyen, hukuk peşinde gazeteciyim diyen insanların geçmişte yapılan bütün tartışmaları bir tarafa bırakarak iddianameyi tartışması ve yargılamanın sonucunu beklemesi gerekiyor." ifadelerini kullandı.
CİHAN
<< Önceki Haber Pınar Türenç: Gazeteciler çıkana kadar nöbet bitmeyecek Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER