[Prof.Dr. Osman Şahin] İslâm’da dinden dönme ve mürted 3

Samanyoluhaber.com yazarı Prof.Dr. Osman Şahin'in ' İslami Hükümlerdeki Tam isbabet ' başlıklı serinin dördüncü yazısını kaleme aldı

SHABER3.COM

PROF.DR. OSMAN ŞAHİN 

İSLÂMİ HÜKÜMLERDEKİ TAM İSABET 4 

Önceki yazıda, M. Fethullah Gülen Hocaefendi’nin, "Mürtedin hakk-ı hayatı yoktur" hükmünün fıkıh alimlerinin büyük kısmı tarafından itikadi bir suça verilen bir ceza olarak değil de siyasi bir suça verilen bir ceza olarak kabul edildiği ile ilgili önemli tespitlerini ele almıştık. 


Ali Bulaç’ın irtidat ve mürtedler konusunu çok detaylı ele aldığı yazı serisinden, bir hadisi şerifte geçen “…dininden dönüp cemaatten ayrılan kişi..” ibaresinin bu noktaya delil olarak getirildiği  "Asrın Getirdiği Tereddütler-4” kitabındaki (1992)  "Dinde Zorlama Yoktur" Âyetini İzah Eder misiniz? başlıklı yazısında, bu tarz hükümlerin, serbest iradeleriyle dine girenlere ait olduğunu, bu hükümleri kabul ederek İslâm’a girdiklerini ifade etmektedirler. “Bu kabîl dinin caydırıcı bazı hükümleri, hiçbir zaman dinde zorlama değildir ve sayılmamalıdır da. Bu gibi hükümler, serbest iradeleriyle dine girenlere aittir ki, onlar da zaten bu hükümleri kabul etmekle İslâm’a girmişlerdir. Meselâ, bir insan, İslâm dininden irtidat ederse ona mürted denir ve verilen süre içinde tevbe etmezse öldürülür. Bu tamamen daha önce yapılmış bir akde muhalefetin cezasıdır. Ve tamamen sistemin muhafazasıyla alâkalıdır. Devlet, belli bir sistemle idare edilir. Her ferdin hevesi esas alınacak olursa devlet idaresinden söz etmek mümkün olmaz. Onun içindir ki bütün Müslümanların hukukunu muhafaza bakımından, İslâm, mürtede hayat hakkı tanımamıştır.”


Ayrıca, genelde dinden dönenlerin toplumdan tecrid edilerek hapsedildiklerine, şüphelerinin giderilmesine ve aynı zamanda bu küfürlerinin toplumdaki diğer fertlere sirayet etmemesine çalışıldığını ve bunun da normal karşılanması gerektiğini söylemektedirler. Ayrıca çoğu zaman bu dinden dönenlere dokunulmadığını ve nazar-ı müsamaha ile karşılandıkları dönemlerin de bulunduğu da ayrıca belirtilmektedir.


Bediüzzaman Hazretleri ve Hocaefendi (önceki yazılardaki konuyla ilgili açıklamalara da bakılabilir) her ikisi de mürdetlerin topluma verecekleri büyük zararlara ve hatta devleti yıkma noktasına getirebilecek bir takım potansiyel tehlikelere ve bu tehlikelerin söz konusu olduğu durumlarda bu zararları bertaraf etmeye yönelik cezaların takdir edildiğine dikkat çekmektedirler.  


Ali Bulaç’ın Hazret-i Bediüzzaman’ın görüşlerini de ele aldığı "Ölüm Cezasından Yana Olanlar" başlıklı yazısında da aynı tespitin yapıldığını görüyoruz: “Bu gerekçe bize gösteriyor ki, Said Nursi için irtidat bireysel bir inanç değişikliğinden çok toplumsal hayata, barışa getireceği zararlar önem kazanmaktadır. Mefhum-u muhaliften hareket edecek olursak, eğer mürtede ağır cezalar takdir edilmişse, bunun gerekçesi toplumsal barış, huzur, uyum ve güvenliğin tehdit altına girmesidir.” 


Diğer taraftan, günümüzde, İslam’ın hakiki manada yaşandığı ve temsil edildiği, İslam’ın kurallarının tam anlamıyla uygulandığı bir devlet ve coğrafya bulunmadığından, bu hüküm ile ilgili hususlar hakkında bir gündem söz konusu değildir. 

Ayrıca, yeterince İslâm’ın tam temsili ve hakiki manada yaşayan insanlar olmadığından ve İslâm bütün güzellikleriyle bilinmediğinden ve hatta yanlış bilindiğinden dolayı İslâm’dan dönenler için -ister itikâdi ister siyasi olsun- yukarıda ifade edilen hususlar geçerli değillerdir.
 



<< Önceki Haber [Prof.Dr. Osman Şahin] İslâm’da dinden dönme ve mürted 3 Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER