Ru'yet-i Hilal (Hilalin Görülmesi) Meselesi - 1

Okuma Süresi 3 dkYayınlanma Çarşamba, Mayıs 1 2019
Hilalin görülmesi meselesi modern dünyada Müslümanların üzerinde en çok konuştuğu konuların başında gelirken bu konuya akademik bir bakış açısı getiren samanyoluhaber.com yazarı Dr. Ahmet Yılmaz, konuya ilişkin yazı serisine başladı.
Ahmet Yılmaz / samanyoluhaber.com
Ru'yet-i Hilal (Hilalin Görülmesi) Meselesi - 1

Allah’ın vazetmiş olduğu kevnî kanunlar mucibince ay, yerkürenin farklı noktalarında farklı saat dilimlerinde doğmakta ve batmaktadır. İbn Âbidîn (ö. 1252/1836) bu realiteyi şöyle dillendirmektedir: “İki belde arasında belli bir uzaklık söz konusu olduğu ve bu beldelerden birisinde hilalin diğerinden farklı olarak falanca gece tulû‘ edeceği anlamında ihtilâf-ı metâli‘ tartışma götürmez bir olgudur.” (Bkz. İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr ‘ale’d-Dürri’l-Muhtâr, II, 393).

Hilâl, kavuşum olayının gerçekleşmesiyle birlikte güneşin batımının akabinde batı ufkunda ortaya çıkmaktadır. Güneş yeryüzünün tamamında aynı anda batmadığı için de hilâlin görülebilme zamanı bir beldeden diğerine değişkenlik göstermektedir. Hilâl, ru’yetin ilk gerçekleştiği yerden itibaren batıya doğru ilerleyerek değişmektedir. Hilâlin dünyanın değişik yerlerinde değişik zaman dilimlerinde görülmesi olayı, söz konusu farklılık sebebiyle ihtilâf-ı metâli‘ olarak isimlendirilmiştir (Bkz. İrfan Yücel, “Hilâl”, DİA, XVIII, 3).
Yukarıda vurgulandığı üzere ayın her gün bir öncekine göre daha geç doğup daha geç battığı bilinmektedir. Öyle ki bir süre sonra güneşten daha geç batmaya başlamaktadır. Teknik olarak güneş ile ay arasındaki değişken açı, ayın yüzeyine yansıyan ışığın dünya yüzeyinden görünmesi yani ru’yet için yeterli boyuta ulaştığında ay, güneş battıktan sonra, batı ufkunda hilâl biçiminde görülmeye başlamaktadır. Hilâlin batı ufkunda ru’yetiyle önceki ay sona ermekte ve yeni kamerî ay başlamış olmaktadır. Buna göre hilâlin görüldüğü gece yeni giren kamerî aya aittir. Sonuç olarak ihtilâf-ı metâli‘in güneşin, ayın ve yerkürenin hareketlerinden kaynaklanan âşikâr, kozmik, belirli, gözlemlenebilir ve inkâr edilemez bir olgu olduğu açıktır (Bkz. Sâyis, “Bahsü tevhîdi bidâyâti’ş-şühûri’l-kameriyye”, Mecelletü’l-fıkhi’l-İslâmî, sayı:

Bu haberler de ilginizi çekebilir