Acıbadem Bursa Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Dr. Mahmut Çakmak, toplum içinde yaygın olan genel kanının aksine, kolesterolün tamamen zararlı bir şey olmadığını belirtti. Karaciğer tarafından üretilen, birçok hücre ve hücre içi yapının bileşiminde yer alan kolesterolün sindirime yardımcı olduğunu, hormonların yapısında ve diğer vücut fonksiyonlarında önemli rol oynadığını ifade eden Çakmak, kolesterolün olmaması halinde sinir sisteminin fonksiyonunu yapamayacağını, sindirimde çok önemli olan safra asitleri üretilemeyeceğini ve tüm hormonal dengenin bozulacağını vurguladı. Çakmak, sağlıklı yaşam için gerekli kolesterolün neredeyse tamamının vücut tarafından üretildiğini, bunun dışında alınan birçok besinin de kolesterol içerdiğini ifade etti. Kolesterolün et, süt, tereyağı gibi tüm hayvansal besinlerde bulunduğuna, buna karşın bitkisel besin ve yağlarda yer almadığına değinen Çakmak, ''Ne kadar çok hayvansal ve kızartılmış gıda alırsak o kadar fazla kolesterol alırız. Kan kolesterol düzeyleri yükseldiğinde ise başta kalp hastalıkları olmak üzere birçok sağlık problemi ile karşı karşıya kalırız'' dedi. Kolesterolün farklı alt grupları bulunduğuna, bunlar arasında toplumda en yaygın kullanılan adlarıyla ''İyi huylu (HDL)'' ve ''Kötü huylu (LDL)'' kolesterolün bilindiğine işaret eden Çakmak, kanda proteini taşıyan LDL kolesterolün yükselmesinin kalp-damar hastalıklarına yakalanmayı veya mevcut hastalığın ilerlemesini hızlandırdığını bildirdi. Çakmak, LDL kolesterolün damarların iç çeperine oturarak ''plak'' denilen oluşumları başlattığının, plakların ise zaman içinde damarlarda ciddi tıkanıklara neden olduğunun altını çizerek, şunları kaydetti: ''Bu durumdan yalnızca kalp değil, beyin ve böbrek gibi organların damarları da aynı şekilde etkilenir. Bu da kalpte krize, beyinde felce, böbrekte ise dirençli hipertansiyon veya yetmezliğe yol açabilir. Yapılan çalışmalar açıkça göstermiştir ki kötü huylu olarak bilinen LDL kolesterol, kalp ve damar hastalıklarının ortaya çıkmasında önemli risk faktörlerinden biridir. Bu nedenle tedavinin hedefi LDL kolesterolün normal seviyelere indirilmesi esasına dayanır.'' Çakmak, HDL kolesterolün ise LDL kolesterolün tam tersi yönünde çalışarak, kolesterolü damar çeperinden tekrar karaciğere taşıma işini yaptığına işaret etti. Yüksek HDL kolesterolün kalp-damar hastalıklarından koruyucu özellik taşıdığına işaret eden Çakmak, sigaranın HDL kolesterol oranını azalttığını, sporun ise artırdığını söyledi. Çakmak, şöyle konuştu: ''Kolesterol düzeyleri 20 yaşından itibaren orta yaşlara kadar her 5 yılda bir ölçülmelidir. Genellikle total kolesterol için üst sınır 200 mg/dl, LDL kolesterol için üst sınır 130 mg/dl olarak kabul edilir. Sigara içen ya da geçmişinde bir kalp hastalığı hikayesi bulunan kişilerin, LDL kolesterol düzeyi 160 ve daha yukarı seviyelerde ise artık sağlıkları için bazı şeyleri değiştirmelerinin zamanı gelmiş demektir. Ilımlı egzersizler ve diyetle kolesterol düzeyinde yaklaşık yüzde 15'lik bir azalma olabilir. Şunu unutmamak gerekir; kolesteroldeki her yüzde 1'lik düşüş kalp krizi riskini yüzde 2 azaltır.'' Kolesterol yüksekliğinin sadece orta yaşlarda ve ''Boğazına düşkünlerde'' görülmediğini, çevresel ve genetik faktörlerin de önemli olduğunu belirten Çakmak, şişmanlığın yanı sıra yaşam tarzı, sigara kullanımı, yaş, yüksek tansiyon, diyabet, bazı böbrek ve tiroit hastalıkları gibi faktörlerin de yüksek kolesterol açısından risk olduklarını ifade etti. Çakmak, kolesterolü yüksek olan kişilerin öncelikle mutlaka doktora başvurmalarını önerirken, şunları kaydetti: ''Tedavide birinci basamak diyet, diyetin özü de kolesterolden zengin, yani doymuş yağ oranı fazla olan hayvansal gıdalardan uzak durmaktır. Soya yağı, zeytinyağı, pamuk, mısır, fındık gibi bitkisel yağlar kullanılabilir. Tek başına diyet ile kan yağları istenilen düzeye indirilemezse veya daha fazla risk faktörü varsa ilaç tedavisine başlanır.''