[Safvet Senih] Açılacak çığırlar fıtratla çatışmamalıdır

Cenab-ı Hak buyuruyor ki: “Allah’a dayanıp güvenene Allah, buyruğunu elbette yerine getirir. Gerçekten Allah herşey için bir ölçü, her iş için bir vâde belirlemiştir.” (Talak Suresi, 65/3)

SHABER3.COM

SAFVET SENİH- SAMANYOLUHABER.COM 

Cenab-ı Hak buyuruyor ki:  “Allah’a  dayanıp güvenene Allah, buyruğunu elbette yerine getirir. Gerçekten Allah herşey için bir ölçü, her iş için bir vâde belirlemiştir.”  (Talak  Suresi, 65/3)

Üstad Bediüzzaman Hazretleri bu âyetin içtimâî hayata bakan cihetini şöyle izah ediyor:  “İnsanlığın ictimâî hayatında BİR  ÇIĞIR  AÇAN,  eğer kainatta ki, fıtrat kanununa uygun hareket etmezse, hayırlı işlerde ve terakkî de (ilerleme ve yükselmede)  başarılı olamaz. Bütün hareketi şer ve tahrip hesabına geçer. Madem fıtrat kanununa hareket tatbik etmeye  mecburiyet var; elbette insan fıtratını değiştirmek ve insanlık nev’inin yaratılışındaki  esas hikmeti kaldırmakla, mutlak eşitlik kanunu tatbik edilebilir. Evet ben, neseben ve hayatça avam (halk)  tabakasındanım. Meşrep olarak ve fikren HUKUKTA   EŞİTLİK  mesleğini  kabul edenlerdenim. Ve şefkat yönünden ve İslamiyetten gelen adâlet sırrı ile, burjuva denilen üst tabakanın istibdat ve tahakkümlerine karşı eskiden beri muhalefetle çalışanlardanım. Onun için bütün kuvvetimle tam adâlet lehinde, zulüm ve zorbalığın, tahakküm ve istibdadın aleyhindeyim.

“Fakat insan nev’inin fıtratı ve hikmet sırrı, mutlak eşitlik kanununa zıttır. Çünkü herşeyi hikmetle Yaratan Cenab-ı Hak, o çok mükemmel kudret ve hikmetini göstermek için, az bir şeyden çok mahsulat aldırır ve bir sayfada çok kitapları yazdırır. Ve bir şey ile çok vazifeleri yaptırdığı gibi, insan nevi ile de binlerce nevin vazifelerini gördürür.

“İşte o muazzam sırdandır ki, Cenab-ı Hak, insan nev’ini  binler nevileri sünbül verecek ve hayvanatın sâir binler nevileri kadar tabakalar gösterecek bir fıtratta yaratmıştır. Diğer hayvanlar gibi fizikî güçlerine, duygularına had konulmamış; serbest bırakıp hadsiz makamlarda gezecek istidat ve kabiliyetler verdiğinden, bir nev’  iken binler nev’ hükmüne geçtiği içindir ki, Arzın halifesi ve kainatın neticesi ve canlı varlıkların sultanı hükmüne geçmiştir.
“İşte insan nev’inin çeşitliliğinin en mühim mayası ve zenbereği, müsabaka ile, HAKİKΠ ÎMÂNΠ FAZİLETTİR. Fazileti kaldırmak, insanlığın mahiyetinin, değiştirilmesiyle, aklın söndürülmesiyle, kalbin öldürülmesiyle, ruhun mahvedilmesiyle  olabilir. Evet şu hürriyet perdesi altında, müthiş bir istibdadı taşıyan şu asrın gaddar yüzüne çarpılmaya, lâyık iken ve halbuki o tokada müstehak olmayan gayet mühim bir Zâtın (Sultan II. Abdülhamid’in),  yanlış olarak yüzüne savrulan kâmilâne şu sözün:
“Ne mümkün zulm ile, bîdâd ile imhâyı hürriyet!
“Çalış idraki kaldır, muktedirsen âdemiyetten!” sözünün yerine, bu asrın yüzüne çarpmak için ben de derim:
“Ne mümkün zulm ile, bîdâd ile, imhâ-yı hakikat!
“Çalış kalbi kaldır, muktedirsen âdemiyetten!”  Veyahut
“Ne mümkün zulm ile, bîdâd ile imha-yı fazilet!
“Çalış vicdanı kaldır, muktedirsen  âdemiyetten!”
“Evet imanlı FAZİLET, tahakküme vesile olmadığı gibi, istibdâda da sebep olamaz. Tahakküm ve zorbalık, faziletsizliktir. Ve bilhassa ehl-i faziletin en mühim meşrebi, acz, fakr ve tevazu ile insanlığın ictimaî hayatına karışmamak tarzındadır. “Lillâhi’l-hamd’ bu meşrep üstünde hayatımız gitmiş ve gidiyor. Ben kendimde fazilet var diye övünme suretinde dâva etmiyorum. Fakat İlahî nimeti tahdis (anlatma)  suretinde, şükretmek niyetiyle diyorum ki, Cenab-ı Hak, fazl u keremiyle, imanî ve Kur’anî ilimlere çalışmak ve anlamak faziletini ihsan etmiştir.”  (Yirmi İkinci  Lem’a, İkinci İşaret)
ÖNE ÇIKAN HABERLER