[Safvet Senih yazdı] Kainatla bütünleşme

İnsanın da ibadet, zikir ve dua ile aynı frekansta rezonansa katılıp kainatla bütünleşmesi gerekmektedir…

SHABER3.COM

Safvet  Senih  - Samanyoluhaber.com 

Kur’an-ı Kerim, bazı âyetlerle kainatı bir kışla gibi ele alıyor: “Göklerin ve yerin orduları, askerleri, memurları Allah’ındır.” (Fetih Suresi, 48/7)  Bazı âyetler ile de bir mescid gibi: “Allah’ı tesbih etmeyen, O’nu noksan sıfatlardan ve kusurlardan tenzih etmeyen hiçbir şey yoktur.  (  İsra  Suresi  44. ayet)   “Ve kuşlar da, tesbihlerini ve salatlarını ve  dualarını, gerçekten bilmektedirler.” (  Nur  Suresi, 41.  âyet )  Atom  zerrelerinden güneş sistemlerine, nebâtattan hayvanata kadar herşey hem  ibadetini yapar hem de İlâhî emirlere itaat etmeye hazır bir asker ve bir memurdur.  Atom zerreleri nice harika sanatlara vesile olur; bir sinek Nemrutu öldürür, bir mikrop bir cebbarı kabre gömer, karıncalar Firavunun sarayını yıkar, küçük incir tohumu  koca bir incir ağacını omuzda taşır… Bütün kainat bir ibadet, bir dua korosu gibi; çeşitli seslerin âhengi içinde İlahî zikirle dem tutmaktadır. Yani bütün kainat, bir ibadet atmosferinde ihtizaz halindedir. İnsanın da ibadet, zikir ve dua ile  aynı frekansta rezonansa katılıp kainatla bütünleşmesi gerekmektedir…

Meleklerin bir kısmı sadece ayakta, bir kısmı sadece  rükûda, bir kısmı sadece secdede, bir kısmı da sadece  oturarak huşû halinde ibadet etmektedir. Bazı melekler sadece Sübhanallah diyerek, bazıları, sadece Elhamdülillah diyerek, bazıları da sadece  Allahü Ekber diyerek zikretmektedir. İnsan ise bunların hepsini namazda ifâ etmektedir. Ağaçlar ayakta gibi, dört ayaklılar rükuda gibi, sürüngenler secdede gibi, dağlar oturuyor gibi ibadet halindedir.

İbadetler değişmeyen saatlere göre değil; güneşin hareketlerine  göre edâ edilir. Yani güneş doğmadan birkaç saat önce Sabah; güneş tam tepede iken Öğle; güneşin gölgesi bir veya  iki misli olunca İkindi; güneş batınca Akşam; güneş battıktan sonra ufuktaki sarı ve kırmızı renkler kaybolunca Yatsı namazının vakti girmiş olur.

Onun için Üstad Beziüzzaman Hazretleri, Dokuzuncu Söz’ün Üçüncü Nükte’sinde der ki: “Nasıl ki, İNSAN, şu büyük âlemin bir misail-i musağğarıdır (küçültülmüş bir misali, minyatür bir kainattır), Fatiha Suresi, şu Kur’an-ı Azîmü’ş-şânın nurlu bir timsâlidir. NAMAZ dahi bütün ibadetlerin türlerini içinde bulunduran nurânî bir fihristedir. Sınıf sınıf, türlü türlü bütün mahlukatın ve çeşit çeşit bütün varlıkların renk renk ibadetlerini işaret eden mukaddes bir haritadır.”

“Dördüncü Nükte: (…)  Fecir (Sabah namazının)  vakti; güneş doğuncaya kadar ilk bahar zamanına, hem insanın anne karnına düştüğü zamana, hem göklerin ve yerin altı gün (devir) yaratılışından birinci gününe benzer, hatırlatır. Ve onlardaki İlahî icraat ve tasarrufları hatıra getirir.

Zuhur (öğlen) zamanı ise; yaz mevsiminin ortasına, hem gençlik kemâline, hem dünyanın ömründeki insanın yaratılış devrine benzer ve işaret eder. Ve onlardaki, İlâhî Rahmetin tecellilerini ve İlâhî nimetlerin feyizlerini hatırlatır.

Mağrip (akşam) zamanı ise, güz mevsiminin âhirinde pek çok mahlûkatın batıp gidişini, hem insanın vefatını, hem dünyanın kıyametin başlangıcındaki harabiyetini ihtar ederek, Allah’ın celâli tecellilerini anlatıp insanları gaflet uykusundan uyandırır, ikâz eder.

“İşrâ (yatsı)  vakti ise, karanlıklar âlemi, gündüz âleminin bütün eserlerini, izlerini, siyah kefeni ile örtmesini, hem kışın beyaz kefeni ile ölmüş yerin yüzünü örtmesini, hem vefat etmiş insanın iz ve eserlerinin kalanları dahi vefat edip unutma perdesi altına girmesini, hem bu imtihan dünyası olan dünyanın bütün bütün kapanmasını ihtâr ederek Kahhar-ı Zülcelâl olan Cenab-ı Hakkın celâlli  icraat ve tasarruflarını ilan eder.

Gece vakti ise, hem kışı, hem kabri, hem berzah âlemini anlatıp insan ruhunun Rahmet-i Rahman’a ne derece muhtaç olduğunu insana hatırlatır.

“Ve gecede TEHECCÜD ise, kabir gecesinde ve berzah karanlığında ne kadar lüzumlu bir ışık olduğunu bildirir ikaz eder. Ve bütün bu ınkılaplar içinde nimetlerin hakiki sahibi Cenab-ı Hakkın nihayetsiz nimetlerini ihtar ederek, ne derece hamdetmeye, övmeye ve şükretmeye müstehak olduğunu ilan eder.

“İkinci SABAH ise; Kıyametteki haşir sabahını ihtar eder. Evet şu gecenin sabahı  ve şu kışın baharı ne kadar makul, lâzım ve katî ise; haşrin sabahı da, berzahın baharı da o katiyettedir…”

Evet, namaz kainatla bir bütünleşmedir, kainatı bütün devirleriyle bir kucaklamadır. Kıymetini çok iyi bilmemiz lâzımdır…

<< Önceki Haber [Safvet Senih yazdı] Kainatla bütünleşme Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER