Sana fare emanet edilmezken İsmi Azam neyine!
⏱ Okuma Süresi 3 dk•Yayınlanma Perşembe, Mayıs 29 2025
Samanyoluhaber.com yazarlarından Safvet Senih 'Sana fare emanet edilmezken İsmi Azam neyine!' başlıklı yazısında Mısır’ın maneviyat büyüklerinden Zünnûn-u Mısrî'nin hayatından bir kesitle önemli bir uyarıda bulundu.

Mısır’ın maneviyat büyüklerinden Zünnûn-u Mısrî, İslam’ın örnek simalardan biridir. Hayatı boyunca İslâmî fazilet ve meziyetlerin tatbik ve takipçisi olmuştur. Nefsine karşı büyük cihadında elbette pek büyük mânevî ikrâm ve sırlara nâil ve mazhar olmuştur. Ama bunları, nefsiyle gerçek mücahedeyi yapmamış olanlara açmamış, hatta ısrarla isteyenlere vermemiştir.
Yusuf bin Hüseyin, bu hususta yaşadığı bir hadiseyi şöyle anlatıyor:
“Ben tam bir sene Zünnûn Hazretlerine hizmet ettim. Sene sonunda kendisine dedim ki: “Yâ Üstad, sizden hizmetim müddetinde hiçbir talebim olmadı. Şimdi ise bir istirhamım olacak, lütfen beni reddetmeyiniz.
Üstad merakla talebimi söylememi bekliyordu. Dedim ki: “Siz, İSM-İ ÂZAMI biliyormuşsunuz, bana da öğretmenizi istirham ediyorum. Bütün sene hiç ayrılmadan ettiğim hizmetimin gayesi budur. Sizden bundan başka istirhamım yok.” Zünnûn Hazretleri tebessüm edip gitti bir cevap vermedi. Böylece tam altı ay geçti. Ben yine niyetimde ısrarlı idim. Israrını sezmiş olacak ki, beni huzuruna çağırıp şöyle dedi: “Ağzını bağladığım şu testiyi al ve Fustat’ta bir dostum var, ona götür. İçindeki hediyeyi mutlaka ona ulaştır. Gerçi o beni bir senedir hiç aramıyor, ama ben vefa gösterip, hediyemi ona göndermiş olayım.”
Ben ağzı bezle bağlanmış olan testiyi alıp yola koyuldum. Yolda şeytan zihnime vesvese vermeye başladı. “Ey Yusuf, Zünnûn’a bir senedir hizmet ettin, yetmedi, altı ay daha hizmet ettim yine yetmedi, bir suâlin cevabına lâyık olamadın. Hediye götürdüğün anda ise, bir senedir hiç buralara bile uğramadığı halde buna rağmen Üstad ona hediye gönderiyor, acaba çok kıymetli bir hediye mi ki? O adam böyle kıymetli bir hediyeye lâyık mı ki?.”
Yusuf bin Hüseyin, bu hususta yaşadığı bir hadiseyi şöyle anlatıyor:
“Ben tam bir sene Zünnûn Hazretlerine hizmet ettim. Sene sonunda kendisine dedim ki: “Yâ Üstad, sizden hizmetim müddetinde hiçbir talebim olmadı. Şimdi ise bir istirhamım olacak, lütfen beni reddetmeyiniz.
Üstad merakla talebimi söylememi bekliyordu. Dedim ki: “Siz, İSM-İ ÂZAMI biliyormuşsunuz, bana da öğretmenizi istirham ediyorum. Bütün sene hiç ayrılmadan ettiğim hizmetimin gayesi budur. Sizden bundan başka istirhamım yok.” Zünnûn Hazretleri tebessüm edip gitti bir cevap vermedi. Böylece tam altı ay geçti. Ben yine niyetimde ısrarlı idim. Israrını sezmiş olacak ki, beni huzuruna çağırıp şöyle dedi: “Ağzını bağladığım şu testiyi al ve Fustat’ta bir dostum var, ona götür. İçindeki hediyeyi mutlaka ona ulaştır. Gerçi o beni bir senedir hiç aramıyor, ama ben vefa gösterip, hediyemi ona göndermiş olayım.”
Ben ağzı bezle bağlanmış olan testiyi alıp yola koyuldum. Yolda şeytan zihnime vesvese vermeye başladı. “Ey Yusuf, Zünnûn’a bir senedir hizmet ettin, yetmedi, altı ay daha hizmet ettim yine yetmedi, bir suâlin cevabına lâyık olamadın. Hediye götürdüğün anda ise, bir senedir hiç buralara bile uğramadığı halde buna rağmen Üstad ona hediye gönderiyor, acaba çok kıymetli bir hediye mi ki? O adam böyle kıymetli bir hediyeye lâyık mı ki?.”
Bu haberler de ilginizi çekebilir

Kemal Gülen

HARUN TOKAK
Esra Büyükcombak

Numan Yılmaz







