Şiddetli fırtınalar, hortumlar karşısında ne yapmalı?

Fethullah Gülen Hocaefendi'nin yeni sohbeti Herkul.org ve sosyal medya hesaplarında yayımlandı. 'DERİN MÜSLÜMANLIĞA İHTİYAÇ VAR!..' başlıklı yeni sohbette, yaşanan süreçte karşılaşılan "Şiddetli fırtınalar, birbirini takip eden tsunamiler, hortumlar karşısında ne yapmalı?" sorusuna cevap olacak kulluk vazifelerini Hocaefendi anlatıyor...

Bamteli: DERİN MÜSLÜMANLIĞA İHTİYAÇ VAR!..

Bamteli: DERİN MÜSLÜMANLIĞA İHTİYAÇ VAR!..

“Eğer Cenâb-ı Hakk’ın kahrından korkuyorsan dinde sâbit-kadem ol, ağaçlar şiddetli rüzgârlara karşı köklerini bulundukları yerde daha bir sağlamlaştırırlar.”

Bizim, daha çok, “geceleri ihya etme”ye ihtiyacımız var. O’nunla (celle celâluhu) halvete ihtiyacımız var. Karşısında dururken, ciddî, kalb uyanıklığı içinde bulunmaya ihtiyacımız var. Çok iyi bildiğiniz “ihsan” manası açısından kulluğu devam ettirmeye ihtiyacımız var. Çok muhtacız; eskilerin ifadesiyle, eşedd-i ihtiyaç ile muhtacız.

Bu esen şiddetli fırtınalar karşısında, birbirini takip eden tsunamiler karşısında, hortumlar karşısında, koca çınarların bile mukavemet edemeyip devrilmeleri karşısında, bence Cenâb-ı Hakk’ın emirlerine daha fazla, daha sıkıca sarılmaya ihtiyaç var. Büyük bir zatın dediği gibi, “Eğer Allah’ın gazabından korkuyorsan, emirlerine sımsıkı sarıl! Ağaçlar, değişik fırtınalar karşısında, devrilmemek için, yerin derinliklerine doğru sürekli kök salar dururlar!” Onun için kökleri suya yakın olan ağaçlar, fazla derinlere doğru kök salmadığından -buradaki ağaçlar gibi- çok küçük bir fırtınada hemen devrilirler. İşte böyle, derinlere doğru kök salan ağaçlar gibi, dinî emirlerde sürekli derinleşmeye bakmak lazım. Çünkü çok kimsenin düşmanca, zalimce, haince, derinlemesine üzerinize geldiği bir dönemde, şayet siz aynı derinlikle onlara karşı durmazsanız, dik durmazsanız, dik durmanızı devam ettirmezseniz, hafizanallah, o fırtınalar alır sizi götürür; ağaçların başında hazan yemiş yapraklar gibi savrulur gidersiniz.

Cenâb-ı Hak, bu güne kadar muhafaza buyurmuştur; bundan sonra da muhafaza buyursun! Bu hal, bu keyfiyet, bu tavır, bu davranış, bu gaye-i hayal devam ettiği ve onda sâbit-kadem olunduğu sürece -inşaallah- Cenâb-ı Hakk’a atılmış her adım, adımlarla mukabele görür; yürüme, koşma ile mukabele görür. Mukabeledir bunlar. Siz, “bir” damla bir şey yaparsanız, O (celle celâluhu), “on” yapar, “yüz” yapar, ihlasınıza, niyetinizdeki samimiyetinize göre.

Bu açıdan da bir taraftan kullukta derinleşmeye, bir taraftan da derinleşmeye gerçek kıymetini kazandıracak olan “ihlas”a ve “samimiyet”e çok önem vermek lazım. “Bir zerre ihlaslı amel, batmanlarla hâlis olmayana müreccahtır.” diyor Hazreti Üstad ısrarla. İtiraz edilmeyecek bir şeydir. “Amelinizde rıza-i İlâhî olmalı. Eğer O razı olsa, bütün dünya küsse ehemmiyeti yok. Eğer O kabul etse, bütün halk reddetse tesiri yok. O razı olduktan ve kabul ettikten sonra, isterse ve hikmeti iktiza ederse, sizler istemek talebinde olmadığınız halde, halklara da kabul ettirir, onları da razı eder. Onun için, bu hizmette, doğrudan doğruya, yalnız Cenâb-ı Hakk’ın rızasını esas maksat yapmak gerektir.” Madem öyle bir teminat, öyle bir garanti var, o mevzuda bir taraftan “amelde ciddiyet”, hiç aksatmama; diğer yandan ihlas ve samimiyet…

Devamı: 
<< Önceki Haber Şiddetli fırtınalar, hortumlar karşısında ne yapmalı? Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER