Silah tutan eldeki eldivenin rengi

Ama kimse, bilmiyorduk, görmedik, duymadık, farkında değildik, haberi yapılmadı, seyrettiğimiz kanallar bize başka türlü gösterdi filan demesin. Vatan Şaşmaz’ı vuran silahı tutan eldeki eldivenin rengine kadar her şeyi biliyorsunuz!

Vatan Şaşmaz ölüme böyle gitti

SİLAHI TUTAN ELDEKİ ELDİVENİN RENGİ
 
Her şey gözümüzün önünde oluyor ve herkes hemen her şeyin farkında, diye boşa söylemiyorum.

Geçen Pazar akşamı, Vatan Şaşmaz’ın öldürüldüğü haberleri düştü Twitter’a.

Twitter, o dakikadan itibaren adeta “cinayet bürosu” gibi çalıştı.

Beraber oturduğumuz arkadaşlara, “merak etmeyin birkaç saate olay tüm boyutlarıyla aydınlatılır” dediğimi hatırlıyorum.

Niye?

Birincisi, zararsız bir konu.

İkincisi, ilgili ilgisiz yığınla insan olaya dalacak, teyitli/teyitsiz bilgi ve görseller dolaşıma sokulacak.

Üçüncüsü, çöpler kısa sürede ayıklanıp neyin ne olduğu ortaya çıkacak.

Dördüncüsü, epey süredir Twitter’a sadece “genel izleyici” modunda takılan isimler bile, ahkâm kesmeye başlayacak.

Beşincisi, Türkiye gibi kapalı ve baskıcı rejimlerde gazeteler, “Cihannüma mahallesindeki beş yıldızlı otel” gibi kalıpları bırakamadılar bir türlü. Hangi otel olduğunu anlamak için bakılacak tek yer de belliydi: Twitter. Oraya bakan da bir daha internet sitelerine itibar etmedi zaten.


***

Türkiye’de Twitter neden Batı ülkelerinden daha güçlü?

İşte bu yüzden.

Serbest medya olsa, gerek kalmayacak.

Batı’da hür basın olduğu için, cep telefonunda Twitter’a takılan görmedim bugüne kadar.

Sadece, terör hadisesi gibi büyük bir hadise yaşandığında, “olay yerinden bildiren var mı” diye bakılıyor, o kadar.

Batı’da Facebook ve Instagram daha yaygın. Kullanıcılar da amacına uygun olarak arkadaşlarıyla paylaşım ve iletişimde kullanıyorlar, çoğunlukla.

 ***

Ülkedeki ikinci “zararsız” hadise Murat Başoğlu vak’ası.

Samimiyet ötesi görüntülendiği kadın, öz yeğeni çıkmış.

Bakın ülke gazetelerine, Vatan Şaşmaz olayına kadar günlerce bu manşetlerdeydi.

Şaşmaz olayı, Başoğlu’nu rahatlattı.

İkisi de aynı kuşak, benzer biçimde şöhret olmuş, aynı işi yapan isimler.
 
***

İddialar doğruysa, birinin öz yeğeni ile ilişkisine “ensest” diye tepki gösterenlere bakıyorsunuz, onca taciz ve çocuğa tecavüz vak’asına seyirci kalmışlar.

Niye?

Kendi kamplarından ya ondan.

Psikolojik bir savaş götürüyorlar ve bu savaşta kendi ahlaksızlığını görmeyeceksin! Kural bu.

Tıpkı, CHP kampındaki alkol olayı gibi.



***

CHP, Adalet Kurultayı yaptı. Konuşulan ne: Birkaçının içtiği bira.

12 maddelik kamp kuralları belli, broşüre dahi konmuş.

Ayrıca, içenler kamptan ve partiden atılmış.

Yetmiyor.

Yandaşlar, “CHP faturayı sadece üç partiliye kesti” diye manşet atıyor.

Partili Cumhurbaşkanı, Hükümet Sözcüsü, vesaire. Bulmuşlar bir zayıf nokta, oradan çakıyorlar.

Bugün sokağa çıkın “CHP kampı” diye sorun vatandaşa, çoğu “kampta içtiler, alem yaptılar” diyecek.

Propaganda borazanları buna çalışıyorken başka türlüsü de mümkün değil.

 ***

CHP Lideri’nin kapanış konuşmasına bakıyorsunuz.

“Düzen değişmeli”, “Tarafsız yargı inşa edilmeli”, “Vekiller gazeteciler serbest bırakılmalı”, “Camiye kışlaya siyaset sokulmamalı” filan.

Anca, “-meli, -malı”.

Ülkede rejim öyle bir noktayı tuttu ki, artık yazarların bile böyle cümle kurması abesle iştigal.

Seçimle değişecek bir iktidar yok ortada. “AKP Konya’yı kaybediyor” diyen birine, “Abartmayın Konya bir yere gitmez” diye cevap veren bir rektör var! Üniversite rektörü.

Siyaset her yere girmiş, kendinden olmayanı şeytanlaştırıp, tuttuğunu içeri atan, içeri sığmayanı da kapı dışarı eden bir politika güdüyor.

Bugün ülkede yığınla insan, sabah kabusla uyanıyor, sonra çevresine bakıp “polis kapımı çalmadı” diye şükrediyor.

Kalan yığınların ise ilk kontrol ettiği “yeni KHK çıktı mı”, buna bakmak oluyor.

 ***

Cezaevi nüfusu 224 bin.

Kapasitenin üstündeki 22 bin kişi yerde yatıyor.

Kimin umurunda!

Benim memleketim Tarsus, en ağır işkence Tarsus cezaevinde, yakınlarımın haberi yok.

Ama mikrofonu uzatsan, “Vatan Şaşmaz” desen, 10 dakika konuşurlar.

Neymiş mesela, tabanca otel güvenliğini nasıl aşarmış?

Birincisi, her otelin girişinde arama yok.

İkincisi, yığınla 5 yıldızlı otel sayarım, aracınızla otoparka girip doğrudan katınıza çıkarsınız.

Ama bunları çok iyi bilebilecek durumdaki gazeteciler dahi, konu üzerinde tepinmeyi pek seviyorlar.

Ayrıca, otel girişinde arama Türkiye’ye özgü bir uygulama. Batı’da yok bu. İstisnalar olabilir, genel durum bu.

Hem kime ne anlatıyorsun! Düşene vurmayanı taşlıyorlar orada. Öyle bir sistem işte.

 ***

Hiçbir mesele OHAL kalkmadan çözülemez.

Saray, isteği medyayı, istediği derneği, birliği, dilediği partiyi kapatıp, üyelerini içeri tıkabilir.

Buna engel olacak/olabilecek mekanizma yok maalesef.

Hüküm kesin ve OHAL sürdükçe, bu iktidar devam ettikçe dönüşü yok.

Ve bunu artık herkes biliyor.

Tatilde dahi, şezlonguna uzanmış, Vatan Şaşmaz/Murat Başoğlu haberlerini ıcığı cıcığına kadar okuyan halkın, bilmemesi mümkün de değil.

Nereden mi biliyorum, şuradan:

Vatan Şaşmaz’ın Instagram’a koyduğu son fotoğraf, bu yazının yazıldığı dakikalarda 137 bin 544 beğeni almıştı. Altında da 33 bin 95 yorum vardı.

 ***

Bugün ülkede gayrı resmi rakamlarla 10 milyon işsiz var.

Bu rakam, Portekiz, Yunanistan, Belçika, Macaristan’ın nüfusuna denk.

İsveç, Bulgaristan, İsrail, İsviçre gibi ülkelerin nüfusundan fazla.

Danimarka, Finlandiya, Norveç ve İrlanda’nın iki katı.

Lakin halk, “Tuvalete gidişin bedeli 1 milyondu yaaa, nerelerden nerelere” laflarıyla avutuluyor.

Avunan avunsun.

Ama kimse, bilmiyorduk, görmedik, duymadık, farkında değildik, haberi yapılmadı, seyrettiğimiz kanallar bize başka türlü gösterdi filan demesin.


Tarık Toros tr724 
<< Önceki Haber Silah tutan eldeki eldivenin rengi Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER