Sistemli ve bilinçli hareket 4: Etraflıca ele almadan olmaz

Okuma Süresi 13 dkYayınlanma Cuma, Aralık 26 2025

İnsanların güneşleri konumunda olan peygamberlerin hayatlarının gayesi insanlara Hak ve hakikati anlatmak olmuştur. Dolayısıyla yeryüzünde bundan daha önemli bir iş ve görev yoktur. Bu en kıymetli işi yaparken sistemli ve planlı hareket edilmesi ve günümüz dünyasına en uygun ve en geçerli olan metot ve yöntemlerin kullanılması gerekir.

Ayrıca bu tebliğ (anlatma) ve temsil (yaşayarak gösterme) vazifesi sadece belli insanlara mahsus bir iş değildir. Bu, hakikate uyanmış her bir insana yüklenmiş ve içinde bulunduğu şartlar her neye elveriyorsa onları değerlendirmek suretiyle yerine getirilmesi gereken farzlar üstü (ötesi) bir sorumluluktur.

Bu iş için illaki bir sistem dahilinde bazı hizmetlerde görevlendirilmek gerekmez. Herhangi bir resmi veya gayri resmi vazife verilsin veya verilmesin herkes bulunduğu şartları, imkânları ve ortamları değerlendirerek üstüne düşeni yerine getirmekle sorumludur. Ötelerde “ne yapayım bana bu konuda vazife vermediler ki ben de hizmet etseydim” diye bir mazeret kurtarmayabilir. Aksine “sana verilen imkânları ne kadar bu uğurda değerlendirdin” diye hesaba çekilme söz konusudur:

“Eski ve yeni bu mevzuda aklımıza gelen bütün metot ve usûlleri yeniden gözden geçirip devrimize tatbiki mümkün olan ve neticeye götürücü olduğunu kabul ettiğimiz prensipleri pratiğe dökme en birinci vazifemizdir. Meseleyi sadece öğretmen, talebe, imam, müezzin, okul ve cami çerçevesine sıkıştırmak da doğru değildir. Belki Allah karşısında mükellef olan herkes usûlü dairesinde hemen her yerde hizmet vermelidir.

İnsanoğlu, hayat boyu âdeta hep talebelik eder. Diğer bir ifade ile, insan için en mühim, en hayatî mektep hayattır. Hususî mânâsıyla mektep, ancak hayatın cüz'î bir kısmına ait meseleleri üzerine alıp tekeffül edebilir… Hâlbuki geniş ve umumî mânâsıyla hayat mektebinde her bir fert, hem bir çıraktır, hem hoca, hem de üstad. O, bir taraftan öğretirken diğer taraftan yeni yeni şeyler öğrenme durumundadır…

Hayata atıldıktan sonraki dönemde de hem kendi bir şeyler öğrenecek hem de elde ettiği fikir meyvelerini çevresinde bulunanlara takdim etmeye çalışacaktır. Onun için her bir fert yaş ve seviye ne olursa olsun, anlatılması gereken hususları etrafına anlatmak mecburiyetindedir. Bu onun en hayatî vazifesidir. Zaten bizim varlık gayemiz de budur…

Meseleye bu zaviyeden ehemmiyet atfederek bakan bir insan için, riyasete (idareye) giden kapılar ardına kadar açılsa ve ona, herkesin gözünü diktiği en yüksek dünyevî bir makam dahi teklif edilse ve mutlaka ikisinden birini tercih durumunda bırakılsa; muhakkak o, bu vazifeyi diğerine tercih edecektir.

Zira o bilmektedir ki bu, nebilere, sıddîklara ait bir vazifedir. Orada Allah Resûlü vardır, Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali (radıyallâhu anhüm ecmain) vardır. Büyük ölçüde beri tarafta var olanlar ise, zalimlerdir, şeddatlardır... Bunların vazifesi de mânen beslenmediklerinden, içinde bin bir kinin, nefretin yalanın kuyruğunu dikip akrep gibi gezindiği bir vazifedir. Hâlbuki diğeri, nur hüzmeleri ile ve nuranîlerle her zaman ışıl ışıldır.” (Tebliğ Metodumuz Nasıl Olmalıdır?) (Tebliğ Metodumuz Nasıl Olmalıdır?)

İşte bu en önemli işi yerine getirirken kullanılacak metot ve yöntemler de ona göre olmalıdır. Önceki yazılarda ele aldığımız ve günümüz hizmetleri açısından başvurulması gereken bu metotlardan yedincisiyle devam edelim inşallah…

Hak ve hakikati anlatacak insanların muhatapları tarafından güzel bir kabule sahip olmaları gerekmektedir. Eğer onlar anlattığından dolayı insanlarda bir reaksiyon ve kabullenmeme meydana gelecekse orada onların anlatmaması daha doğru bir iştir.

Yani “biz anlatırız ister kabul etsinler isterse etmesinler” diye bir yaklaşım asla kabul edilemez ve bu Hak ve hakikate karşı en büyük bir saygısızlık olacaktır. Bu iş ciddiyetle ele alınıp bir sistem dahilinde planlanması gereken bir iştir. Bu hususta ciddi müzakereler yapmalı ve en verimli yol ve yöntemler kullanılmalıdır:

“Yedincisi: Eğer bir meseleyi bizim anlatmamız bir kısım vicdanlarda reaksiyon ve tepkiye sebep olacaksa, "Hakkın hatırı âlidir." diyerek o meseleyi bir başkasına anlattırmak hoşumuza gitmelidir. Burada dikkat edilmesi gereken bir incelik var. Başkasının anlatmasına razı olmak başkadır, ondan hoşlanmak daha başkadır. İşte bizler ikinci durum çerçevesine göre, ondan hoşlanmalıyız, nefsin hiç hoşlanmadığı durumlardan birisi de budur. Ve bu, bir civanmertliktir.

Bazı kimselerin şahsımıza ait bir durumdan ötürü bize reaksiyonları olabilir. Bizim anlatacağımız her şey onlarda aksi tesir yapabilir. Bu durumda kalkıp bir hak ve hakikati ona anlatmamız, anlattığımız şeyi kabul etmemesi için gayret sarf etmemizden farksız olacaktır. Böylece o, bir hakkı kabul etmemekle ziyan edecek, biz de bir hakkın kabulüne mâni olduğumuz için kendi adımıza zarara uğrayacağız. Bunun çaresi, o mevzuu ona, bizim değil de bir başkasının anlatmasıdır. Böylece o hakkı kabul edeceği gibi, biz de vesile oluşumuzun sevabını aynen ona o hakikatleri anlatan kadar kazanmış olacağız.

Nasıl ki, imarete talep, Allah Resûlü tarafından hoş karşılanmadı; öyle de, bir yerde konuşmaya talip olmak da hoş karşılanmamıştır. O daima bu gibi vazifeleri kendi inisiyatifini kullanarak lâyık ve ehil olanlara verirdi.

Bu itibarla, insanlara kim nüfuz edip herhangi bir meseleyi daha iyi anlatacaksa, herkes onun için konuşma zemini hazırlamalı ve diğerleri de dinleyenler arasında bulunmaktan rahatsızlık duymamalıdır.” (Tebliğ Metodumuz Nasıl Olmalıdır?)

Görüldüğü üzere, iş çok ciddidir. Eğer bizim anlatmamızdan dolayı kabul görmeyecekse, bunun çok büyük bir zararı hem muhataplara hem de anlatana dokunacaktır. İşin derdini ve sancısını çekerek, enine boyuna düşünmeli, kime anlattırılacağı ve en etkili bir tebliğ için şartların nasıl olacağı belirlenerek bütün bunları gerçekleştirmeye çalışmalıdır. Bu durumda değil sadece anlatan emeği geçen herkes elde edilecek sevaba ve faydaya ortak olacaklardır.

Günümüzde yaşanan süreçte bazı mürşitlere karşı toplumda bazı reaksiyonlar gelişmiştir. O yüzden eğer muhataplarda bu reaksiyon tespit ediliyorsa, orada güzel bir kabul görecek olanlara tebliğ (anlatma) işi verilmelidir. Kendisine karşı reaksiyon gelişen mürşitlerin kenara çekilip başkalarının anlatmasına imkân sağlamaları ve onları ileri sürerek bu işi onlara yaptırmaları zaruridir. Diğer taraftan, tebliğ potansiyeli olan bu mürşitlerin kendilerine hüsnü kabul (güzel kabul) görebilecekleri yerlere hicret etmeleri en doğru bir yol olacaktır.

Bugün yaşanan süreçte evlatlarında kendilerine karşı reaksiyon meydana gelen ve başlarına gelen bela ve musibetlerden evlatları tarafından sorumlu görülen anne ve babaların durumu da aynı şekildedir. Bu yaşadıklarından dolayı evlatlarında anne ve babalarının anlattıklarına karşı bir önyargı ve tepkisellik meydana gelmiş olabilir. Bazı çocuklar tekrar bu bela ve felaketleri yaşamamak için anne ve babalarının takip ettikleri Hizmet ve hatta dini yaşama düşüncesinden uzaklaşmayı tercih etmiş olabilirler.  Eğer böyle bir durum varsa bu anne ve babaların tebliğ (anlatma) işini başkalarına ve özellikle de akranları olan rehber talebelere yaptırmaları gerekir.

Aksi takdirde ne kadar samimi ve yürekten olurlarsa olsunlar ve ne kadar güzel bir anlatım yaparlarsa yapsınlar bu yaptıkları kabul görmeyecek ve belki de evlatlarının daha da uzaklaşmasına yol açabilecektir. Bunun yerine onlara düşen vazife, evlatlarının doğru beslenebilecekleri bu ortamları ve insanları hazırlama ve evlatlarını onlarla buluşturma adına sürekli bir ceht ve gayret içinde bulunmalarıdır. Bunun dışında kendileri en güzel bir temsil ile yaşayarak onlara örnek olmaya çalışmalıdırlar.

Diğer taraftan evlatları ile iletişim problemi olmayanların onlara hakikatleri anlatmasında tabi ki bir problem yoktur. Ayrıca çocuklar belli bir yaşa kadar ebeveynlerinden gelecek telkinlere ve anlatımlara açıktırlar. Bu durumlarda anne ve babaların onlara en güzel şekilde temsil ederek ve sevdirerek tebliğ işini yapmaları çok büyük bir öneme sahiptir. Bu zamanlar altın değerinde kaçırılmaması gereken en büyük fırsatlardır. 

Bu haberler de ilginizi çekebilir