'Üç Çeşit Şahsiyet'

Okuma Süresi 3 dkYayınlanma Perşembe, Şubat 14 2019
''Üstad’a rahat soru sorardım. İçindeki o sesin ne olduğunu ve nereden ileri geldiğini sordum. Verdiği cevap çok ilginçti: “Keçeli, bir imanî meseleyi yazdırmaya başladığımda, içimde en az ikiyüz âyet-i kerime, o imanî meselede yer almak için birbiriyle çarpışır!’ dedi.''
Safvet Senih / samanyoluhaber.com
Üç Çeşit Şahsiyet

Bediüzzaman Hazretleri Yirmi Altıncı Mektub’un İkinci Mebhas’ında şöyle diyor:

“Bir insanın müteaddit şahsiyeti olabilir. O şahsiyetleri ayrı ayrı ahlâkı gösteriyorlar. Mesela büyük bir memurun, memuriyet  makamında bulunduğu vakit bir şahsiyeti var ki, vakar gerektiriyor, makamın izzetini muhafaza edecek tavırlar istiyor. Mesela her ziyaretçi için tevazu göstermek tezellüldür (zillet, küçük düşmedir), makamın değerini düşürmedir. Fakat kendi hanesindeki şahsiyeti, makamın aksiyle bazı ahlakı istiyor ki, ne kadar tevazu etse iyidir. Az bir vakar gösterse, tekebbür (kibirlenme) olur ve hâkeza…

“Demek bir insanın vazife itibariyle bir şahsiyeti bulunur ki, hakikî şahsiyetiyle çok noktalarda muhalif düşer. Eğer o vazife sahibi, o vazifeye hakiki lâyıksa ve tam kabiliyetli ise, o iki şahsiyeti birbirine yakın olur. Eğer kabiliyetli değilse, mesela bir nefer bir müşir (mareşal) makamında oturtulsa, o iki şahsiyet birbirinden uzak düşer, o neferin şahsî, âdî, küçük hasletleri; makamın iktiza ettiği âlî, yüksek ahlâkla bağdaşamıyor.

“İşte bu bîçâre kardeşinizde ÜÇ  ŞAHSİYET  var. Birbirinden çok uzak, hem pek de pek çok uzaktırlar. 

“Birincisi: Kur’an-ı Hakîmin yüce hazinesinin dellalı cihetindeki muvakkat, sırf Kur’an’a ait bir şahsiyetim var. O  dellalığın iktiza ettiği pek yüksek ahlak  var ki, o ahlak benim değil, ben sahip değilim. Belki o makamın  ve o vazifenin gerektirdiği seciyeleridir. Bende bu neviden ne görseniz benim değil, onunla bana bakmayınız, o makamındır.

“İkinci Şahsiyet: Ubûdiyet (kulluk) vaktinde, dergâh-ı İlahiyeye müteveccih olduğum vakit, Cenab-ı Hakk’ın ihsaniyle bir şahsiyet veriliyor ki, o şahsiyet bazı eserleri gösteriyor. O eserler, ubudiyetin mânasının esası olan ‘kusurunu bilmek, fakrını, muhtaçlığını ve âcizliğini anla

Bu haberler de ilginizi çekebilir