Uluslararası Af Örgütü, Türkiye raporunu yayınladı

Korona salgınının Türkiye’de ifade özgürlüğüne etkilerini inceleyen Uluslararası Af Örgütü, topladığı verileri bir basın açıklamasıyla paylaştı. Yazılı açıklamada, salgının ifade özgürlüğünü daha da sınırlandırmak için bahane edildiği savunuldu.

SHABER3.COM

Örgütün resmi sitesinden yapılan açıklamada, "Türkiye’de yetkililer, pandemiyi, ifade özgürlüğü hakkını daha da sınırlandırmak için bahane ederek durumu ağırlaştırıyor. Yetkililer, muhalifleri susturma çabalarının bir parçası olarak, sosyal medya kullanıcıları, gazeteciler, doktorlar ve diğer kişilerin peşine düşüyor ve muhalefeti suç haline getiren yasal düzenlemelere başvuruyor” ifadeleri yer aldı.

Açıklamada, "Türkiye yetkilileri, ‘yalan haberler,’ ‘tahrik’ veya ‘korku ve panik yaratma’ suçları ile mücadele bahanesiyle, pandemiye dair fikirlerini çevrimiçi ortamda dile getiren kişileri hedef alıyor. İlk koronavirüs vakasının açıklandığı 11 Mart ile 21 Mayıs arasında, İçişleri Bakanlığı Siber Suçlarla Mücadele Birimi, 1.105 sosyal medya kullanıcısının ‘koronavirüsle ilgili provokatif paylaşımlarda bulunduğunu’ açıkladı. Bu kişiler arasından 510 kişinin ifadesi alınmak üzere gözaltına alındığı bildirildi. Uluslararası Af Örgütü, nisan ayında İçişleri ve Adalet Bakanlıklarına, COVID-19 ile bağlantılı gözaltılar, soruşturmalar ve yargılamalarla ilgili ayrıntıları öğrenmek için bilgi edinme başvurusu yaptı. Ancak başvuruya şimdiye kadar yanıt verilmedi” denildi.

Uluslararası Af Örgütü, basın açıklamasında, salgın sürecinde açılan dava ve soruşturmaları hatırlattı. Örgüt, TIR şoförü Malik Yılmaz’ın, “Beni virüs öldürmez, beni senin düzenin öldürür” dediği TikTok paylaşımından sonra üç kez ifade verdiği ve yurt dışı yasağıyla serbest bırakıldığını vurguladı.

Açıklamada basına yönelik baskılar da hatırlatıldı, sadece Mart ayının son üç haftasında en az 12 gazetecinin salgınla ilgili haberleri nedeniyle gözaltına alındığı vurgulandı.

Salgın döneminde doktorların da hedef alındığı belirtildi ve Türk Tabipleri Birliği’nin Van ve Şanlıurfa yetkililerinin ifade vermek zorunda bırakıldıkları hatırlatıldı.

Açılan dava ve soruşturmaların, salgın başında yapılan toplu gözaltıların topluma “Devlet, pandemiyle mücadele stratejisinin sorgulanmasına ve açıkça tartışılmasına izin vermeyecek” mesajını çok güçlü bir şekilde ilettiği savunuldu.

Açıklamada bu durumun korkuya ve otosansüre yol açtığı ileri sürüldü, “Muhalif görüşlerini ifade eden sosyal medya kullanıcıları, gazeteciler, doktorlar ve diğer kişiler, virüsle mücadeleye zarar vermemekte, tam tersine, bu mücadeleyi güçlendirmektedir. Nitekim, virüsle mücadele etmenin ve hayat kurtarmanın en iyi yöntemi bilgi paylaşımı, kamu yararını ilgilendiren kararların incelenmesi ve kamusal tartışmaların yürütülmesidir” denildi.
<< Önceki Haber Uluslararası Af Örgütü, Türkiye raporunu yayınladı Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER