Ümitsizlik ve Bedbinlik

Okuma Süresi 3 dkYayınlanma Cuma, Ocak 11 2019
İş çetin, yol uzun, menzil uzak, tuzak çok....
Fikret Kaplan -SAMANYOLUHABER.COM 


İkinci Dünya Savaşı’ndan yıkılmış olarak çıkan Fransa’da ‘varoluşçu’ akım şiddetli bir şekilde etkili olmaya başlamıştı. Bu akıntıya kapılmış yazarların kitapları, boşluğa düşen gençlerin kafasını hızla bulandırıyordu. Varoluşçuluk sıkıldığı zaman içinden adeta inançsızlık damlıyordu. Sartre’da da, Marcus’de de, Camus’de de aynı boşluk vardı. Ümitsizlik ve bedbinlik, yüzyılımızda en görkemli ifadesini varoluşçularda bulmuştu. Onlar için hayat anlamsız bir süreç, varlık anlamsız bir boşluk, intihar bir değer, ölüm tek ve kaçınılmaz siyah gerçekti. Çünkü birey, korkunç savaşların enkazı altında kalmıştı. 

Bu akım Türkiye dahil olmak üzere dünya üzerinde pek çok yerde kendisine geniş etki sahası buluyordu.

Fakat, insan sadece cesetten ibaret değildi ve ruhu manevi bir beslenmeye mutlaka ihtiyaç duyuyordu. Fransa’da ortaya çıkan ve Türk aydınları üzerinde büyük etki yapan bu akımın yanında Batı dünyasında manevi değerlere dönüş de başlamıştı.

Hatta Batı’daki bu dine dönüş, Rusya’da komünizmin çözülmesinden daha önceydi. Amerikalı psikiyatr Henry Link’in İkinci Dünya Savaşı’ndan önce 1936’da yazdığı ve satış rekorları kıran ‘Dine Dönüş’ adlı kitabı böyle bir ihtiyacı açıkça gözler önüne seriyordu. Link, bu kitabında insanlara kiliseye gitmelerini, maneviyatla ilgilenmelerini tavsiye ediyordu.  

Batı dünyasında genel olarak manevi değerlere dönüş yaşanırken, ne var ki Türk aydınları Fransa’da ortaya çıkmış akımın etkisinde kaldı ve bir türlü kendilerini bulamadılar. Dini dışlayan bu akım Türkiye’de özellikle aydınlar ve üniversite gençliği üzerinde etkili oldu. Jean Paul Sartre’ın kitaplarını okuyan gençler, “Allah’ı kim yarattı?” sorusunu ortaya atıyorlardı.

Ceza

Bu haberler de ilginizi çekebilir