Vah hainler! Siz nasıl olur da...
⏱ Okuma Süresi 3 dk•Yayınlanma Salı, Eylül 10 2024
Samanyoluhaber.com yazarlarından Abdullah Aymaz, bugünkü köşe yazısında merhum Muharrem Kalyoncu'nun hatıralarından bir bölümü kaleme aldı.

Merhum Muharrem Kalyoncu Ağabey hatıralarından bahsederken, babasıyla Eyüp Sultan’a gidişini anlatmış, yaşadığı gerginliğe işaret etmişti… Şimdi oradan devam edelim. Ağabey devamla:
“Otobüs yolculuğumuzda bir-kaç gerginlik-sıkıntı yaşadıktan sonra Eyüp Sultana geldik. Fakat meşhur bir Sahabe mekânının kudsî alanına, mukaddes serasına lâyık ve âdâbına uygun hürmet ve saygıyı babam orada göremeyip, açık-saçıkların işgali altında kalmış bir hava hissedince, hemen ‘Vah hâinler! Peygamberimizin mübarek sahabesinin yanında siz nasıl böyle dolaşabilirsiniz? Allah’tan korkmuyor musunuz?’ demeye ve önüne geleni tartaklamaya başladı…
“Bir anda ortalık toz duman oldu. Bağırış-çağırışla açık-saçık kadınlar kaçışıyordu. Biraz sonra polis düdükleri ötmeye başladı.
“Ben babamı o hengamede kaybetmiştim… Acaba nerede diye arıyordum. Sanki yer yarılmış da babam içine girmişti.
“Ortalık yatıştıktan sonra Eyüp Sultan Camii müezzinlerinden birisi beni çağırdı. Babamı polisler alır götürürler diye onu caminin bir hücresine çekip saklamıştı. Kazasız belasız atlattık diye sevindim.”
Aslında Muharrem Kalyoncu Ağabeyin, babasından kalır tarafı yoktu. Çünkü merhum Osman Kara Hocamızdan duymuştum. 1962 yılında olsa gerek, meşhur Tahir Büyükkörükçü Hocaefendi, Hisar Camiinde vaaz ediyor. Tam heyecanlı bir noktada, bir genç caminin içinde ayağa kalkıyor ve bütün heyecanı ile yukarılara veryansın ediyor. Bir komiser de kalkıp yanına varıyor ve kolundan tutup caminin dışına doğru ite-kaka götürüyor… Oradan karakola götürecek. Osman Kara merhum da yedek subay olarak resmi elbiseleriyle orada vaaz dinlemekte… Bu durumu görünce bu gence bir şeyler yaparlar diye Osman Kar
“Otobüs yolculuğumuzda bir-kaç gerginlik-sıkıntı yaşadıktan sonra Eyüp Sultana geldik. Fakat meşhur bir Sahabe mekânının kudsî alanına, mukaddes serasına lâyık ve âdâbına uygun hürmet ve saygıyı babam orada göremeyip, açık-saçıkların işgali altında kalmış bir hava hissedince, hemen ‘Vah hâinler! Peygamberimizin mübarek sahabesinin yanında siz nasıl böyle dolaşabilirsiniz? Allah’tan korkmuyor musunuz?’ demeye ve önüne geleni tartaklamaya başladı…
“Bir anda ortalık toz duman oldu. Bağırış-çağırışla açık-saçık kadınlar kaçışıyordu. Biraz sonra polis düdükleri ötmeye başladı.
“Ben babamı o hengamede kaybetmiştim… Acaba nerede diye arıyordum. Sanki yer yarılmış da babam içine girmişti.
“Ortalık yatıştıktan sonra Eyüp Sultan Camii müezzinlerinden birisi beni çağırdı. Babamı polisler alır götürürler diye onu caminin bir hücresine çekip saklamıştı. Kazasız belasız atlattık diye sevindim.”
Aslında Muharrem Kalyoncu Ağabeyin, babasından kalır tarafı yoktu. Çünkü merhum Osman Kara Hocamızdan duymuştum. 1962 yılında olsa gerek, meşhur Tahir Büyükkörükçü Hocaefendi, Hisar Camiinde vaaz ediyor. Tam heyecanlı bir noktada, bir genç caminin içinde ayağa kalkıyor ve bütün heyecanı ile yukarılara veryansın ediyor. Bir komiser de kalkıp yanına varıyor ve kolundan tutup caminin dışına doğru ite-kaka götürüyor… Oradan karakola götürecek. Osman Kara merhum da yedek subay olarak resmi elbiseleriyle orada vaaz dinlemekte… Bu durumu görünce bu gence bir şeyler yaparlar diye Osman Kar
Bu haberler de ilginizi çekebilir

ŞERİF ALİ TEKALAN

KADİR GÜRCAN

ABDULLAH AYMAZ

KEMAL GÜLEN







