Bir Danıştay kararı daha...


Danıştay 8. Dairesi, Yükseköğretim Kurulu YÖK’ün üniversiteye girişte uygulanacak yeni katsayılarla ilgili kararının yürütmesini durdurdu. ‘Yine durdurdu’ demiyorum, çünkü daha önce yürütmesi durdurulan karar ile dün yürütmesi durdurulan karar, aynı konuda olsalar bile iki ayrı karar. Bu önemli bir ayrım, biraz sonra bunu konuşacağız zaten. YÖK, geçen yıl temmuz ayında üniversiteye giriş sisteminde köklü değişikliklere gitti. Bu değişiklikler, medyaya ve kamuoyuna ‘İmam-hatiplerin katsayı engeli kalktı’ şeklinde yansıdı ama değişiklik bundan ibaret değildi. YÖK, düz lise veya meslek lisesi farkını pek gözetmeksizin, lisede seçilmiş olan alanın dışında kalan alanlarda üniversite eğitimi görmek isteyenlerin, üniversiteye girişte karşılaştıkları dezavantajı ortadan kaldırdı, yani bu çeşit öğrenciler için uygulanan Ortaöğretim Başarı Puanı’nın çarpıldığı katsayıyı eşitledi. Danıştay, YÖK’ün bu eşitlik kararının yürütmesini durdurdu, YÖK buna itiraz etti, Danıştay 8. Dairesi itirazı da reddetti. Bunun üzerine de YÖK, söz konusu davadaki kararın kesinleşmesini beklemeden üniversiteye giriş sisteminde katsayı uygulamasını geri getiren yeni bir karar aldı. Bu yeni karar aleyhine de Danıştay’da dava açıldı, şimdi alınan Danıştay’ın yürütmeyi durdurma kararı bu katsayı uygulamasına ilişkin. Danıştay, ilk yürütmeyi durdurma kararını alırken, öğrencilerin lisedeyken yaptıkları alan seçimlerini birer ‘hukuki statü’ olarak yorumladı ve YÖK’ün katsayıları eşitlemesini, ‘hukuki statü’ sahibi kişilerin hak kaybına uğraması olarak gördü, yani Danıştay katsayıları eşitleyen kararı ‘eşitlik ilkesi’ne aykırı buldu! Bu durumu eleştiren yazılar yazdım o zaman. ‘Hukuki statü’ kavramının Aydınlanma Devrimi öncesine ait bir kavram olduğunu öne sürdüm, Danıştay’ın katı ve değişmez bir toplum tasavvurundan hareket ettiğini söyledim. Öyle ya, 13-15 yaşınızda lisede kendinize bir alan seçiyorsunuz, sonra bu alan dışında üniversitelere girmeniz ciddi biçimde engelleniyor ve siz hayat boyu o seçiminizin esiri olarak kalıyorsunuz. İşçisin sen işçi kal! Danıştay’ın o kararı pek çok bakımdan eleştirildi, eleştirilerin bir kısmı haklı bir kısmı haksızdı. Haksız eleştirilerin başında, Danıştay’a dava açan İstanbul Barosu’nun dava açma ehliyetiyle ilgili olanlar geliyordu. Danıştay, dün açıklanan kararında bu konudaki içtihada genişçe yer vererek bir anlamda eleştirilere cevap veriyor. Esasen Danıştay’ın dava açma ehliyetini genişleten içtihadı, hukuk devleti ve idarenin işlemlerine uygulanan yargı denetiminin genişlemesi anlamına da geldiği için bence son tahlilde demokrasiye hizmet eden bir içtihad, bunu eleştirmemeliyiz. Ama dava açma ehliyeti bakımından eleştirmemek karara sinen mantıki ve hukuki hataları eleştirmemize engel olmamalı elbette. Sonuçta bence bu eleştiriler de hukuk devletine birer katkı niteliğinde. Danıştay’ın son kararı, YÖK’ün 0.13-0.15 katsayı farkını getirerek o ilk Danıştay kararına karşı bir ‘hile’ niteliği taşıdığı anafikrine oturuyor. Anayasamıza göre yargı kararları uygulanmak zorunda. Danıştay 8. Dairesi’ne göre YÖK, bu yeni katsayıları ortaya koyarak bir önceki ‘yargı kararı’nı ortadan kaldırmaya, yani uygulamamaya çalışıyor, kibarca ifadesiyle kanuna karşı hile yapıyor! Son kararı bu cümlelere indirgeyebiliriz. Peki acaba bu cümle doğru mu? Ortada bir mahkeme kararı olsa, kuşkusuz doğru olurdu. Ama Danıştay’ın aldığı yürütmeyi durdurma ve sonra da yürütmeyi durdurmaya itirazı ret kararı, kastedilen anlamda bir yargı kararı değil; çünkü o ilk davayla ilgili kesin karar verilmedi. Yürütmeyi durdurma kararları, istisnai durumlarda verilen ara kararlar; kesin kararlar değiller. Danıştay 8. Dairesi’nin kararını dikkatle okudum. Karardan çıkan sonuç, Danıştay’ın katsayı farkı 1998’de getirildiği gibi 0.3-0.8 olmadıkça YÖK’ün vize alamayacağı şeklinde. 8. Daire bunu neredeyse açık açık söylüyor, 0.3-0.8 katsayısının ‘hukuki’ ve ‘Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne uygun’ olduğunun altını, hiç de gerekmediği halde defalarca çiziyor. Ve bir yerde de, ‘mahkeme kararını etkisiz hale getirme’ savını da neredeyse bu eski kararlara bağlıyor. Oysa o eski kararlar, adı üstünde eskiye ait kararlar. Şimdi ortada yeni bir hukuk, yeni bir durum var. Ama Danıştay geçmişte yaşamaya devam ediyor, eski düzene dönülmesini arzu ediyor, bu arzu da kararın ruhuna ciddi biçimde yansımış durumda. Şimdi yeniden Danıştay’ın kararı hukuki mi siyasi mi tartışmaları başlayacak, çünkü karar bu tartışmaların kapısını açıyor zaten. Ben son tahlilde bütün bu çeşit kararların siyasi sonuçlar doğuran kararlar olduğunu düşündüğüm ve bu durumu da normal bulduğum için o tartışmaya hiç girmeyeceğim ama Danıştay kararında izi açıkça görülen ideolojik bakışa da eleştirilerim var. Ve şaşırtıcı gelebilir ama bu ideolojinin Atatürkçülüğün özünü oluşturan Aydınlanma Devrimine KARŞIT bir ideoloji olduğunu düşünüyorum.
<< Önceki Haber Bir Danıştay kararı daha... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER