Çeyrek yüzyılın sonunda


Gazetemiz Zaman 25 yaşında. Geriye dönüp bakınca insanın hayretler içinde 'Nereden nereye?' diyesi geliyor. Doğması, emeklemesi, serpilip gelişmesi, vahşi rekabetin yaşandığı medya dünyasında 'Ben de varım' diyerek toplumun vicdanı haline gelmesi daha dün gibi. Ne mutlu ki bu gazete, ortak aklın, ortak vicdanın sesi oldu zaman içinde. İtidal ve istikametten hiç ayrılmadı. O müstakim yolda kimi zaman (farkına varmadan) hata da yaptı; ama, emin olun ki, hiçbirinde su-i niyet yoktu. Gazeteciliğin tabiatında var olan zorluklar yüzünden bazı hatalar oluşsa bile bu gazete hep doğru yolda yürüdü, insan merkezli oldu. Barıştan, özgürlükten, sevgiden, şefkatten, merhametten, hikmetten yana tavır aldı daima. Temel hak ve özgürlüklerin müdafii oldu daima. İnsanlar bu esaslı duruşun çabuk vardı farkına ve gazetesine sahip çıktı, onu bayraklaştırdı adeta. İlk adımı atıp gönüllerimize gazete sevdası düşürenlere tarih huzurunda ne kadar teşekkür etsek azdır! Gayet iyi biliyoruz ki o dönemde gazete düşüncesine bir hayli yabancı, bir hayli uzaktık. Cihan harbi görmüş büyüklerimizin yıllarca radyo dinlememesi, gazete okumamasını tastamam anlayamamıştık belki de. Onlar insanın mütedahil daireler içinde çepeçevre sarıldığını bize öğretmiş ve hayata mana katacak yorumlar yapmıştı. Kalp ve beden dairesinden başlayan halkalar hanemizden devam ediyor, komşuya, mahalleye, şehre, ülkeye, dünyaya ulaşıyordu. Ve uyarıyorlardı: En uzak daire en cazibedar olsa bile en hayati mesele insanın kalbiydi, ruhuydu, imanıydı. Hele bu asırda, hele bu asırda... KENDİ DEĞERLERİMİZLE YENİ BİR 'GAZETECİLİK' ANLAYIŞI Biz mesuliyet halkalarındaki ince sırrı ve uyarıdaki latif felsefeyi tastamam anlayamadığımız için bazen meseleyi sathi bir nazarla sadece 'gazete okumamaya' indirgedik. Oysa 'iman davası'na hizmet etmek ile gazete üzerinden gündem takip etmek arasında bir çatışma yoktu. Yeni bir gazetecilik anlayışına, kendi kültürümüzün açtığı pencereden yeni bir boyut kazandıracak temel bir açılıma ihtiyaç vardı. Kul hakkına riayet etmeyi hayat felsefesi haline getirenlerin dünyadaki hadiseleri naklederken ve yorumlarken söyleyeceği çok söz olmalıydı... Yine de kabul etmek lazım ki çoğulcu ve katılımcı demokrasinin filizlendiği 1986 yılında gazete çıkaralım demek, insanları bu fikre ikna etmek çok da kolay değildi. O yüzden ilk teşvikçilere teşekkür borcumuz var; onların tefekkür burcuna diktikleri o mütevazı bayrak bugün yeryüzünün her tarafından görünür hale geldi... Daha ilk çıktığı günden itibaren Zaman'a 'benim gazetem' deyip sahip çıkan insanlar, tarihi bir sayfa açtı. Her yaştan her kesimden insan bu gazeteye değer verdi. Okudu, okunmasını teşvik etti. Atılan başlıklarla, yapılan haberlerle, yazılan analizlerle olayların perde arkasına vâkıf oldular. Ve istediler ki akl-ı selimin, kalb-i selimin, zevk-i selimin ve fikr-i selimin sesi olan bu gazeteyi başkaları da okusun. Her yıl abone kampanyalarına katıldılar. Adeta bir seferberlik duygusu içinde gazetelerine sahip çıktılar. Şimdi gazetemiz bir milyona ulaştı, Türkiye'nin en çok satan gazetesi haline geldi. Üstelik bunu yaparken kalitesinden taviz vermedi, seviyesini indirmedi, referans gazete olma yolundan dönmedi, ülke gerçeklerinden sapmadı, dünya standartlarından vazgeçmedi. Şimdi o, yirmi beşinci yılında bu ülkenin en saygın, en tesirli, en güvenilir gazetesi. 25. yılın sonunda rahatlıkla söyleyebiliyoruz ki hamd olsun bu gazete kendine güvenenleri mahcup etmedi. Tanıtım filmi vesilesiyle çeyrek yüzyıla sığan haberler tarandı. Orada da görüldü ki bu ülke çok sıkıntılı dönemeçlerden geçmiş. O kritik hadiseleri Zaman'sız tasavvur etmek bile bir kabusu andırıyor. "İyi ki Zaman var!" diyenler boşuna söylemiyor o cümleyi. Tek taraflı bilgi akışını tersine çevirmek, kirli bilgiler üzerine kurulu psikolojik harbin karşısında durmak, kardeşliği yerle bir edecek sıcak gelişmelere soğukkanlılıkla yaklaşmak hiç de kolay olmamış. Üstelik görünen o ki bu gazete bir okul oldu, hem kendine mahsus bir yayın tarzı geliştirdi hem de o tarzın gölgesinde insan yetiştirdi. Yazarından okuruna, teknik elemanından dağıtıcısına kadar durduğumuz yer belli: Temel hak ve özgürlüklerin sağlam bir zemine oturması için mutlaka gazete(ler)in tefekkür burcunda dalgalanması gerekiyor. Allah yolumuzu açık eylesin... 25. yıl vesilesiyle daha da bütünleşmek Çeyrek asrı geride bırakan gazeteniz bu anlamlı zaman dilimini çeşitli etkinliklerle kutlayacak. 3 Kasım, bayram öncesine bir tarihe denk geldiği için bazı etkinlikler kasım ayının ilerleyen haftalarında gerçekleştirilecek. Mesela 15 Kasım'da çok özel bir sergi açılacak. Dünyaca ünlü 25 fotoğraf sanatçısının yaptığı 25 çalışma için mütevazı bir açılış töreni yapılacak. "Türkiye'de Zaman" adını taşıyan sergi daha sonra kitaplaştırılacak. Kalıcı bir eser çıkacak ortaya. Kasımın son haftasında medya, sanat, iş dünyası gibi kitlelerin de davet edildiği özel bir program düşünülüyor. Benzer programların Anadolu'nun dört bir yanında (şimdilik 10 büyük şehirde) yapılması planlandı. Ümit ediyorum ki bu tür programlar sayesinde Zaman'ın ruhu üzerine tefekkür kapılarını zorlayanlarla zor günlerde gazetesini hiç yalnız bırakmayan okur kitlesi daha bir bütünleşecek... 25 yılın hatırası gibi saklanacak bir almanak hazırlanıyor. Bülent Korucu başkanlığında hazırlanan almanak hem yakın tarihimize ışık tutacak hem o zaman dilimindeki gazete yayınlarının ne kadar önem taşıdığına. Reklam Ajansımız Alametifarika, 25. yıla özel 3,5 dakikalık bir reklam filmi / kısa belgesel hazırlıyor. Kasımın son haftasında kamuoyu ile paylaşacağımız bu mütevazı ama manidar filmi, eminim, çok beğeneceksiniz. Yıl boyunca sürecek 25. yıl etkinliğinin tek bir amacı var: Siz değerli okurlarımızla daha yakın olmak, geçmişte verilen muhteşem mücadeleden hareketle daha büyük bir Türkiye özlemini sizlerle paylaşmak. Nice yıllara... PANORAMA Bir grup gazeteci arkadaşla Başbakan Erdoğan'ın Almanya ve Fransa temaslarını takip ettik. Başbakan, Avrupalı liderlere terörle mücadele konusunda sitemlerde bulunuyor. Yerden göğe kadar haklı. Kendi topraklarındaki terör örgütleri ve eylemlerine karşı fevkalade dikkatli olan 'Avrupalı dostlarımız'ın Türkiye ile ilgili terör hadiselerinde bu kadar vurdumduymaz olmaları akla yüzlerce soru getiriyor. Son KCK tutuklamaları sonrasında meseleye hissi yaklaşanlar oldu. Ergenekon'da da böyle olmuştu. Davayı bilmeden hatta iddianameyi görmeden konuşanlara rastlanmıştı. KCK davasında bazıları da meseleyi yine 'cemaat' suçlamasına götürerek olayı başka bir vadiye sürüklemek istedi. İlginçtir ki bu suçlamaları yapanlardan bir kısmı 'aydın' diye biliniyor. Ne var ki onlar için 'cemaat' takıntı, hatta saplantı haline gelmiş. Dostları için 'masumiyet karinesi' diye çırpınırken koca bir kitleyi yalan ve iftiralarla töhmet altında bırakabiliyorlar. Namuslu bir aydının yapacağı iş midir bu? Terör örgütünün dağdaki adamı, Fethullah Gülen Hocaefendi'yi ve 'cemaat'i suçlayarak esip yağmış. Güya elinde belgeler varmış, dileyen gazeteciye verebilirmiş. Komik manzaraya bakın: Bir elinde Kalaşnikof bir elinde dosya. Kanlı terör örgütü lideri kim(ler)in ajanıdır ki dağlarda dosyalarla (!) dolaşıyor. Kaldı ki söylediklerinin yalan olduğu o iddiaların arkasından sıraladığı Bediüzzaman önermelerinden belli. Zerdüşt liderin akıl verenleri Said Nursi hakkında yeterli bilgi verememiş. Asıl tuhaf olan konu da şu: Dağdaki yılan ile şehirdeki kravatlı dostları neden hep eşzamanlı hareket ediyor ve birbirinden habersizmiş gibi davranarak hep aynı yere ateş ediyor? PKK dağda sıkıştı, KCK şehirde sıkıştı. Şimdilerde hedef saptırmak için çırpınıp duruyorlar. KCK'nın tepesindeki adam KCK operasyonunda 'cemaat'i hedef gösteriyor. Bir başkası da 'zehirli zarf' teorisi uydurarak aynı hedefe saldırıyor. Güya hükümetin KCK operasyonlarından hiç haberi yokmuş da bu işleri 'cemaat' yapıyormuş. Cuma günkü gazete manşetlerinde Başbakan'ın net tavrını görünce bu hedef saptırıcılar utanmadı mı? Topu taca atmaya gerek yok; hiçbir devlet 'paralel devlet'e izin vermez. Bu siyasi gerçekliği aşamayacağını düşünenler sivil toplumu hedef gösteriyor ve örgüte payandalık yapıyor...
<< Önceki Haber Çeyrek yüzyılın sonunda Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER