Hikemiyat-ı Kur'aniye

Abdullah Aymaz

Abdullah Aymaz

08 May 2018 09:27
  • Bir önceki yazımızda, “Kur’an nedir? Tarifi nasıldır?”  sorusunun cevabını Bediüzzaman Hazretlerinin Yirmi Beşinci Söz’ünden cevap aramış ve bir kısmını yazmıştık. Şimdi yine aynı konuya devam edeceğiz.

    Evet Kur’an: “İnsaniyet-i kübrâ (büyük ve gerçek insanlık) olan İslâmiyetin âb-ı hayatı ve ziyası…” (Bütün cihanın, insanî evrensel değerler olarak kabul ettikleri prensiplerin en güzel en mükemmel şekilleri Kur’an’da mevcuttur. ‘Biz aslında bu güzel İslâmiyeti tebliğden önce, o insaniyet-i kübrâ olan dinin güzelliklerini temsil edip yaşamalıyız. Başka bir şey anlatmamıza gerek kalmayacak. Kâlimiz (sözümüz), hâlimizle uymazsa, boşuna… O güzelliklerin içlerini de boşaltmış ve onları da dinlenilmez hâle getirmiş oluruz.)

    “(Kur’an) nev-i beşerin Hikmet-i Hakikiyesi…” İimleri bir anlayışa göre üçe taksim ediyorlar: 
    1-Nazariyat…  Matematik, geometri ve gramer gibi nazarî ilimler. 
    2-Tatbikat… Nazari ilimlerin tatbikatı ile meydana gelen mimarlık, mühendislik işleri… Gramer kullanılarak yazılan yazılar ve şiirler. 
    3-Hikemiyat… Bu ilimlerin ışığında kâinatı  bir kitap gibi okuyarak hikmetleri kavrama… Yoksa, bilgiler kafalarda odun  yığınları gibi kalır. Ama Kur’an’ın hikmeti ile bir kibrit çakılınca ateş alır, ışık verir, aydınlatırlar. Bu bakımdan Risale-i  Nurlar “Hikemiyat-ı Kur’aniye” vasfını lâyıktırlar; Kur’an makuliyetinde gerçekleri haykırmaktadırlar…

    “(Kur’an) insaniyeti saadete sevk eden hakiki mürşid ve hidayet rehberi…
    “İnsana, hem bir şeriat kitabı, hem bir dua kitabı, hem bir hikmet kitabı, hem bir kulluk rehberi, hem bir emir ve davet talimatnâmesi, hem bir zikir kitabı, hem bir fikir kitabı…”
    “Hem bütün insanların bütün manevi ihtiyaçlarına merci ve kaynak olacak çok kitapları içinde barındıran tek, kapsayıcı mukaddes bir kitaptır.
    “Hem bütün evliyaların, sıddıkların, âriflerin ve muhakkik âlimlerin muhtelif meşreblerine ve ayrı ayrı mesleklerine, hem de herbirinin meşrebinin zevkine lâyık ve o meşrebi aydınlatacak ve herbir mesleğin tuttuğu yola uygun  ve onu tasvir edecek birer Risale ortaya koyan Mukaddes bir Kütüphane hükmünde  semavî bir Kitaptır…

    “Kur’an, Arş-ı Âzam’dan, İsm-i Âzam’dan, her ismin âzamî mertebesinden geldiği için:
    “Kur’an, bütün âlemlerin Rabbi itibariyle Allah’ın kelamıdır.” (Onun için herkesi bağlar. Halbuki bir velinin kalbine gelen ilhâm kendisini bağlar. Başkaları ona uymak mecburiyetinde değildir; isterlerse o ilhama itibar ederler. Onun için bir veli “Kalbim Rabbimden haber veriyor” diyebilir. Bir Peygamber gibi “Kalbim âlemlerin Rabbinden haber veriyor” diyemez. Çünkü o veliye Rab isminin cüz’î tecellisinden bir ilham gelmiştir. Peygambere Rabbülâlemin isminin küllî tecellisinden vahiy mesajı gelmektedir. Herkes o küllî tecelliye uymak zorundadır.)

    “Hem bütün mevcudatın İlâhî ünvaniyle Allah’ın fermanıdır…
    “Hem bütün Semâvat ve Arzın Hâlık’ı nâmına bir hitaptır.”
    “Hem mutlak Rubûbiyet cihetinde bir mükâlemedir… 
    “Hem umumu kuşatan İlahî Saltanat hesabına Ezelî bir Hutbedir…
    “Hem herşeyi kapsam ve kuşatması altına alan İlahî Rahmet nokta-i nazarında Rahmanî bir iltifat defteridir.”
    “Hem Ulûhiyetin haşmetinin azameti haysiyetiyle, başlarında bazen şifre bulunan bir haberleşme mecmuasıdır.”

    “(Mesela: Muhyiddin İbn-i Arabî ‘Elif, Lâm, Mîm. Ğulibeti’r-Rum’ suresinde, pek çok gaybî haberlerin şifresini bulmuştur. İmam Rabbânî, surelerin başlarındaki tek tek, kesik kesik okunan Elif Lam Mîm, Yâ Sîn, Tâ Sîn Mim gibi şifre harflerden pek çok gaybi muamele ve haberlerin işaretlerini görmüştür.)

    “Hem İsm-i Âzamın muhitinden nâzil olup inerek, Arş-ı  Âzam’ın bütün muhatına bakan (kapsamına alan) ve teftiş eden, hikmet saçan Mukaddes bir Kitaptır. Şu sırdandır ki, ‘Kelâmullah’ ünvanı, tam bir liyakat ile, Kur’an’a verilmiştir ve daima da verilmektedir. Kur’an’dan sonra diğer peygamberlerin kitaplarının ve suhuflarının derecesi gelir. (Denizler mürekkep olsa, ağaçlar kalem olsa  yazmakla bitirilemeyecek olan) diğer nihayetsiz İlahî kelimeler ise, onların bir kısmı da; has bir itibar ile, cüzî bir unvan ile, hususî bir tecelli ile, cüz’î  bir isim ile ve has bir Rububiyet ile, mahsus bir Saltanat ile ve hususî bir Rahmet ile zâhir olan ilhamlar suretinde bir mükâlemedir. Meleklere, insanlara ve hayvanlara gelen ilhamlar, külliyet, hususiyet itibariyle çok muhteliftir.”

    “Kur’an; asırları muhtelif bütün peygamberlerin kitaplarını, meşreblerini muhtelif bütün velilerin risalelerini, meslekleri muhtelif bütün asfiyanın eserlerini güzel bir özetle içinde barındıran; altı ciheti parlak ve evham ve şüphelerin karanlığından arınmış, tertemiz; dayanma noktası apaçık göründüğü üzere semavî vahiy, ezelî kelam; hedefi ve gayesi âşikar şekilde ebedî saadet; içi apaçık biçimde halis hidayet; üstü zaruret derecesinde bir gerçeklikle iman nurları; altı ilmî  yakin ve kesinlikle  delil ve bürhan; sağı, tecrübeler neticesi bir kesinlikle kalb ve vicdan teslimiyeti; solu, gözle görür derecede akıl ve iz’anı emre âmâde kılacak, itaat ettirecek müessiriyette; meyvesi, hakkalyakîn mertebesinde Rahman’ın rahmeti ve cennetler diyarı; makamı ve revâcı, yanılmaz bir sezgiyle meleklerin, insanların ve cinlerin makbulü semâvî bir Kitaptır.”

    Özetle sunulan bu hakikatlar asla mücerret (soyut) sözler ve iddialar değildir. Her bir müşahhas (somut) delil ve misalleriyle Risale-i Nurlarda bilhassa Yirmi Beşinci Söz’de  ele alınıp izah edilmiştir. İnşaallah bu Anadolu mahsulü mübarek eserleri okur, müzakere eder ve anlayıp öğrendiklerimizi de başkalarına arz etmeye  çalışarak Rıza-i İlahiye mazhar olmaya gayret ederiz… 

    Abdullah Aymaz 
    08 May 2018 09:27
    YAZARIN SON YAZILARI