Kâbe hakikatinin yeniden Diriliş Hizmeti ile alâkası

Abdullah Aymaz

Abdullah Aymaz

10 Ağu 2021 12:30
  • “Allah, Kâbe’yi (Beytü’l-Haram’ı) insanlar için (ona tutunup kalkındıkları) bir (mahall-i kıyam ve mesned-i) kıyam kıldı.” (Mâide Suresi, 5/97)

    Bu âyeti maddeler halinde izah ederken M. Fethullah Gülen Hocaefendi dördüncü maddede şöyle diyor:
    “Yeniden diriliş hareketinin de Kâbe’nin insanlar için KIYAM olma vasfıyla ciddi bir alâka ve irtibatı vardır. DİRİLİŞİN  HANGİ  SEVİYEDE  GERÇEKLEŞTİĞİNİN ÖLÇÜ  BİRİMİ  KÂBE  HAKİKATININ ANALAŞILMASI  ORANINDADIR.  Bir gün ORAN  en üst LİMİTE  ulaşırsa, DİRİLİŞ de en üst SEVİYEDE gerçeklemiş olacaktır.
    Hâsılı, KÂBE, her zaman insanların gözlerinin nuru, dizlerin dermanı, hislerinin de güç ve heyecan kaynağı olagelmiştir. İnanan  insanların din ve dünyaları onunla KÂBE  ile, ÂHENGİNİ korumuş ve KÂBE âdeta kalb-i umûmî için her zaman bir BALANS  vazifesi görmüştür. Allah’a yönelenler KÂBE ile yönelmiş; NAMAZ, HAC onunla sımsıkı irtibat içinde yerine getirilmiş; itminan arayanlar, KÂBE’nin ve çevresinde olup bitenlerin mülahazasıyla sükûnet ve doygunluğa ermiş; gurbet hisleriyle inleyenler KÂBE’nin Hariminde üns esintilerini duymuş ve yalnızlık vahşetlerinden sıyrılabilmişlerdir. KÂBE, kalbten Sıdretü’l-Müntehaya uzanan çizgide hem bir mihrab ve mihrab ötesi hem de bütün kevn ü mekanların, arzın mübarek bir buk’asında (mühim yerinde) tahaccür etmiş (taş haline gelmiş) en anlamlı sesidir.
    “Allah (c.c.), KÂBE’in vesâyetini üzerimizden  eksik etmesin.” (Kur’an’dan  İdrake  Yansıyanlar)
    “Kâbe Hakikatının bir ÖLÇÜ  BİRİMİ olduğu, ‘Yeniden Diriliş Hareketinin” seviyesinin, bu hakikatın anlaşılması oranında olduğunu’  söylüyorsunuz, bu tesbitinizden neler anlamalıyız efendim”  diye Hocaefendiye sormuştuk.
    Demişti ki: “Medine döneminde herkesin yaşayabileceği objektif ölçüler konmuştur. Zekatta kırkta bir, onda bir gibi ölçüler. Halbuki Mekke’de inen âyetlerde sınır yoktur.” Namazda da öyle… Yani Mekke hakikatı açısında namazın sınırı yok. Yani Yeniden Diriliş Hareketinin  erlerinin de Hz. Ebu Bekirler gibi mallarının ve paralarının çoğunu hatta hepsini himmet olarak vermeleri bunun en mühim göstergesidir.”
    Hocaefendi zekattan bahsederken onu üçe ayırıyor: “Birincisi mali- ticari imkanlardan 40’da bir. Tarladan kalkandan 10’da bir. Buna cimri zekatı denilir. Çünkü bu, Medine’de tesbit edilen el alt limitidir. Yani hiç olmazsa demektir. İkincisi, Hz. Ebu Bekir gibi hepsini vermektir. Üçüncüsü bütün bunların üstünde canını da vermeye hazır olmaktır.”
    1966’da İzmir’e geldikten sonra misalleri hep “Kur’an’ın canlı tefsirleri” dediği Sahabe Efendilerimizden ve İslam Tarihinin parlak sayfalarından verirdi. Artık Hizmet Erleri yetişip, heptenci bir anlayışla İslamiyeti yaşamaya başlayınca  misalleri yaşananlardan vermeye başladı. Örnekleri kendinden bir cemaat vardı artık. Sempozyumlar münasebetiyle İslam Dünyasından gelen ve tebliğ sunan şahsiyetlere okullar, öğretmenler, esnaf ve mütevelliler tanıtılınca ve bizzat güzelliklere şahit olunca çokları dediler ki, “Biz zannediyorduk ki, İslamiyet bütün güzellikleriyle asr-ı saadette yaşanıp bitti. Onlar artık kitaplarda kaldı; bir daha yaşanmaz. Ama biz Türkiye’de öyle şeylere şahit olduk ki, sanki Sahabe Efendilerimiz kitap sayfalarından fırlayıp gelmişler ve herbiri birer Hizmet insanı olarak tecessüm ve temessül edip karşımızda duruyorlar!..”
    Evet bunlar hayal veya masal değil. Hepsi de yaşandı… Ümit ediyoruz ki, ortam normalleşince bu sefer cihan çapında daha ihtişamlı bir şekilde yaşanacak inşaallah!.. 

    10 Ağu 2021 12:30
    YAZARIN SON YAZILARI