“Okumamı niçin tavsiye etmemiştiniz”

Abdullah Aymaz

Abdullah Aymaz

01 Kas 2022 12:49
  • On beş sene önce (2007) Arjantin’de bulunan Mustafa Bey, zihinleri kurcalayan, bilhassa da inkarcıların tuzak sorularına M. Fethullah Gülen Hocaefendi’nin verdiği cevaplar ihtiva eden  Soru-Cevap ve Sonsuz Nur kitabını bir matbaaya basmaları için 9 bin dolar karşılığında veriyor. İki hafta sonra kitapları almaya gidince, matbaacı, Mustafa Bey’e, “Sen bana niçin bu kitapları oku demediniz?” diye soruyor. Sonra da “Buna rağmen ben okudum! Söyle bakalım şimdi benim ne yapmam lâzım?” diyor. Ardından, “Bana sadece beş bin dolar yeter.” diyerek dört bin dolarını almıyor. 

    * * *

    O günlerde Arjantin’e Almanya’dan birkaç arkadaşımız ziyarete gidiyorlar. Yanlarına da 15 baş örtüsü hediye götürüyorlar. Orada 15 hanımla karşılaşıyorlar. Tam on beşe, on beş tevafuk ediyor. O sohbet ortamında Arjantinli bir hanım ayağa kalkıp Türk hanımlara; “Kardeşliği sizden öğrendik. anneliği, teyzeliği de… Gerçek imanı bile… Bir başka Arjantinli hanım da diyor ki: “Bir gün baş örtülü bir kız gördüm, peşine takıldım. 18 milyonluk bu koca şehirde sanki başı örtülü tek kişi… Baktım bu vakfa girdi. Ben de peşinden girdim. Tanıştım ve “Örtü nedir diye sordum. Dinimizin emri dediniz. İyi” dedim. Bana, “Sana Türk yemeklerini öğretelim” dediniz. Bir ay geldim gittim. Bana yemek yapmasını öğrettiniz hem de beni bir dantela gibi işlediniz… Sizlere çok teşekkür ederim.”

    * * *

    Aynı sene Milano’da Suriye Musevilerinde hocalar hocası olarak bilinen Prof. Dr. Mirna Hanımefendi ile tanışmıştık. Dedi ki, “Başka bir kastım yok sırf öğrenmek istiyorum. Ben Arapça hocası olduğum için beni bir Müslüman zannederek İslam’daki kısası soruyorlar. Gerçi kısas bizde de var. Bu hususta neler söylersiniz?” Bu soru üzerine STV’de bir programda bir profesörün anlattığı bir olay aklıma geldi. Demişti ki: “İran’da kasten adam öldürme suçundan idama mahkum kişiyi maktul tarafı affetmiyor. İdama giden katile son isteği soruluyor. O bir ney istiyor. Neyi alıp hüzünlü hüzünlü üflemeye başlıyor. Bir müddet sonra kalpler yumuşuyor. Ve kısası, diyete çeviriyorlar.”


    Mirna Hanımefendiye dedim ki: “İslamiyet’e göre haksız olarak insan öldüren bir mahkum için üç ihtimal vardır. Maktulün tarafı isterse affedebilir. Hiçbir ceza uygulanmaz. Eğer onlar diyet isterlerse, diyet verilir ve yine bundan başka  hiçbir ceza verilmez. Eğer onlar kısas isterlerse, kısas uygulanır. Onun için maktul tarafına görüşmeye gidilirken bu üç durum göz önüne alınarak ona göre hareket edilmelidir.”


    Mirna Hanımefendi dedi ki: “Ben İran’da bir olaya şahit oldum. Birisi bir annenin tek bir oğlunu öldürmüş. Hüküm verilmiş. Anne affetmemiş. Mahkumun boynuna ipi geçirdiler. Tam asılacaktı ki,  anne; ‘İnfazı durdurun. Ben affediyorum. İp boynuna geçirilsin de ölümü iye bir düşünsün diye son ana kadar bekledim. Şimdi bırakın artık!’ dedi. Gerçekten adamı salıverdiler.”

    * * *

    Dünya akla, fikre doymuş… Madde ve fizikle mâlâmâl…  Artık dünya metafizik ve tasavvuf  arıyor. Risale-i Nurlar, hem akla, hem kalbe yollar açtığı için bu asrın idrakine en önemli bir reçetedir. “Ama keşke Risale-i Nurlar kaynak alınarak günümüze göre, yeni yeni yorumları yapılabilse ve günümüze taptaze taşınabilse… Uzmanlık alanına giren herkes mevzuların  açılımını yapabilseler. Üstad Hazretleri keramet ötesi bir şekilde, pek çok konuya açıklık getiriyor, hiç olmazsa ip uçları veriyor. Yirmi Beşinci Söz ve İktisat Risalesi gibi.


    “İbadet ve tâat ile beraber Risale-i Nurların okunması bizim İctimâî  Mukavelemiz  olmalıdır. İnanıyoruz ki, İslam’ın bahadır evlatları şehadetnamelerini alacaklar. Fakat Üstad Bizlere ‘İkmâle (bütünlemeye) kaldınız.’ derse, ne deriz?


    “Lâhikalar okunmalı, onlar olmasaydı bu işi bilemeyecektik. Onlar bu günlere ışık tutuyorlar. Onlar Risale-i Nurların (Sözler, Mektubat, Lemalar  vs.ler) kendisi kadar önemlidirler. Risaleler Ses  Lâhikalar İse Aks-İ  Sadâ’dır. Nur Risaleleri mevzuunda çok sathî bakıyoruz. Mahrûtî, (küllî, bütüncül) bakamayanlar gerçeği tam kavrayamazlar. Risale-i Nurları anlayabilmek için bir de yazıldıkları yılların ağır şartlarına bakmak lâzım. Risalelere bu mülâhaza ile bakarsanız, daha iyi anlarsınız.” (H.E.)


    “Hizmet-i İmaniye ve Kur’aniyeyi bırakıp siyasete soyunma bozulmanın başlangıcı olur. İnsan meftun olduğu şeyin kollarında can verir. Şöyle bir  siyasetle dine hizmet etmek mümkün değildir. Bütün bunlara karşı, tebliğ hastası ve üslub ustası olma zarureti var. Pasif ve aktif anlatmalar tebliğde birer yol. Pasifte bütün civanmertliğin, cömertliğin ortaya konması, dökülme ve saçılma söz konusudur. Buna Temsil Ve Lisân-I  Hâl diyoruz. Pekişme, sevgi ve saygıyı artırma böyle olur. Efendimizin (S.A.S.)  temsili tebliğden üstündür.” (H.E.) 


    01 Kas 2022 12:49
    YAZARIN SON YAZILARI