Prof. Barbara: Fethullah Gülen’in kadın haklarıyla ilgili söyledikleri beni ağlattı

Abdullah Aymaz

Abdullah Aymaz

18 Oca 2022 12:38
  • Hizmetin Temel Değerleri üzerine bir önceki yazımızda üç esasın üzerinde durmuştuk. Bu önemli konuya devam edip Muhterem M. Fethullah Gülen Hocaefendi’den dikkat çekici bir hatırayı sizlerle paylaşmak istiyorum.

    4- Hizmet katılımcıları kadınlara eşit fırsatlar tanınmasını, onların toplumsal hayatın bütün alanlarında rol alabilir bir konuma gelmelerini hedef olarak benimser ve faaliyetleriyle destekler: Hizmet Hareketi, eğitim hizmetlerinde ayrım yapmadan dünyanın birçok kıtasında ve ülkesinde hem erkek hem de kız kolejleri açmıştır. Bir dönem yurt dışından bilhassa Amerika’dan çok ziyaretçiler geldi. Döndüklerinden birkaç ay sonra onlarla yapılan röportajlar Samanyolu kanalında neşredildi. Bu röportajlardan biri de karı koca iki profesöre ayrılmıştı.

    Bu iki akademisyen dinlerine bağlı Hıristiyanlardı ve pazar günleri de kilisede vaaz ederlerdi. Prof. Barbara hanımefendi Türkiye’de şahit olduklarını anlatırken şöyle diyordu: “Türkiye’de çok güzel eğitim müesseseleri gördüm. Daha mühimi, candan insanlar gördüm, hiçbir yerde rastlamadığım misafirperverliklere şahit oldum. Bir evde misafir idik. Küçük bir çocukları vardı ona dedim ki: ‘Altı ay sonra benim de bir torunum doğacak’ Elinde güzel bir oyuncağı vardı, onu hiç düşünmeden bana verip ‘Bunu ona ver!’ dedi. Düşündüm ve dedimki bu ne biçim cömertlik! Sanki bunların genlerine işlemiş! Daha sonra Amerika’ya dönünce beni geziye götürenlere bu işin sırrını sordum. Onlar, bu işin elbette bir fikir babası var deyip Fethullah Gülen’den bahsettiler. Sonra büyük bir merakla onunla görüşmek istedik. Randevu aldılar, eşimle beraber uçakla Pensilvanya’ya kampa doğru yola çıktık. Daha uçakta iken eşimle şöyle konuştuk: “Fethullah Gülen’e acaba sorsak mı? Sorarsak ayıp olur mu? Sanki kadınlar erkeklere eşit değil… Biz Hıristiyanlar da ikinci sınıf sayıldığı gibi İslamiyet'te de öyle sanki. Uçaktan indikten sonra bizi alıp kampa götürdüler. Yemekhanede girişte bir yere oturduk. Hocaefendi rahatsızmış ama sırf bizim için yukarıdan aşağıya indi. Bizi görünce bizi kendisi için ayrılan yere davet etti. Bana ‘Buyurun’ diyerek kendi yerine oturmamı istirham etti. Ben sağ tarafına oturdum. “Hayır” dedi buraya…. Ben bu sefer sol tarafına oturdum. Ama ısrarla beni kendi yerine oturttu. Yemek başladı. Benim suyum bitmişti. Biraz ileride oturan Hocaefendi göz ucu ile farketmiş olmalı ki, eline bir sürahi alıp bardağıma su doldurdu. Sonra yemekten sonra âdet üzere sorular başladı. Bir soruyu ele aldı, evirdi çevirdi, kadın erkek eşitliğine getirdi. Herbirinin Allah tarafından ihsan edilmiş üstün taraflarının bulunduğunu, tek başına hiçbirinin öbüründen üstün olduğunu söylemenin mümkün olmadığını detayları ile izah etti. Gayr-i ihtiyarî gözlerimden yaşlar gelmeye başladı. Konuşmaları bana tercüme eden arkadaşımız hayretle bana baktı. ‘Evet hayret ettiniz. Aslında yolda görüşmemizi işitmiş gibi sorumuza üç ayrı cevap verdi!.. Bunlar fiilen cevaplardı. ”

    5- Etik ve ahlâki çerçevede hareket: Hizmet katılımcıları faaliyetlerinde hem evrensel etik normları hem de ahlâki ilkeleri gözetirler. Dürüstlük (sıdk), emniyet, hakkaniyet gibi temel ahlaki prensiplere riayet ederler. Meşru ve hak olan hedeflere ulaştıran yolların da hak ve meşru olmasın gerektiğine inanırlar.” Peygamber Efendimiz (S.A.S.) “Ben güzel ahlakları tamamlamak üzere gönderildim.” buyuruyor.

    1919’da yazdığı Lemaat Risalesinde Üstad Bediüzzaman Hazretlerine sorulan “Hak üstündür, onun üzerine çıkıp onu mağlup etmek mümkün değildir. Hadis-i şerifi var ama bugün İslam âlemi yerlerde sürünüyor. Müslümanlar mağlup durumda” Mealindeki soruya dört maddelik bir cevap veriyor. O cevaptan anladığımıza göre, hak davalar ayrı, hak vesile ve vasıtalar ayrı. Dava hak olsa bile vesilesi hak olmazsa, batıl bir davanın hak vesilesi karşısında bir mağlubiyet olabilir. Ama neticede hak vesile batıl vesileye galiptir. İkincisi, her Müslümanın her vasfı hak olması gerektiren maalesef bazı vasıfları bâtıl olabiliyor. Müslüman olmayan kimselerde de güzel ve hak vasıflar bulunabiliyor. Çünkü bazı rivayetlere göre 124 veya 224 bin Peygamber gelmiş. Bunlar iman esaslarıyla beraber ahlaki güzellikleri de getirmişler. İnsanlar zamanla itikadî esaslardan uzaklaşsalar, putlara bile tapsalar yine peygamberlerin getirdiği ahlakî güzellikleri, iyi vasıfları gelenek görenek ve kültür şeklinde toplumlarından almışlardır. Şimdi neticede görüyoruz ki, Müslümandaki bâtıl vasıf, Müslüman olmayanlardaki hak vasıf karşısında mağlup oluyor. Ama netice itibariye hak vasıf, karşısında mağlup oluyor. Böylece hak vasıf, batıl vasıfa galip geliyor. Onun için güzel vasıflar evrenseldir.”

    Prof . Dr. Thomas Michel, pek çok yerde anlattığı bir hatırasında diyor ki: Filipinlerde Zanbuango’da bir cadde var. Bir tarafında Müslümanlar öbür tarafında Hıristiyanlar yaşıyor. Ama çok büyük düşmanlık var, hiçbirisi karşı tarafa geçemez. Çünkü, ya öldürürler veya feci şekilde döverler. Bir gün o caddede giderken karşıma Telorans Koleji çıktı. Merakla içeri girdim. Bir Türk okulu idi. Beni iyi karşıladılar. “Burada sadece Müslüman çocuklar mı okuyor? ” dedim. “Hayır Hıristiyan çocuklarıda var” dediler. Kavga etmiyorlar mı?” dedim. “Hayır, kardeş kardeş devam ediyorlar” dediler. “Okul aile birliği nasıl?” “Hem Müslüman hem de Hıristiyan ailelerden meydana geliyor” dediler. “Kavga ediyorlar mı?” dedim. “Hayır. Hep beraber okulu daha iyi noktalara nasıl getirebiliriz, diye gayret ediyorlar.” dediler. Sanki Cehennem ortasında bir sulh ve bir huzur adacığı gibi bir okuldu!.. ”

    İşte dünyanın her yerinde bulunan Hizmet Hareketi‘nin bir eğitim müessesesi. Evet Hizmetin Temel Değerleri zaten her yerde yaşanıp duruyor.

    18 Oca 2022 12:38
    YAZARIN SON YAZILARI