Rabbin Bürhanı

Abdullah Aymaz

Abdullah Aymaz

08 Oca 2019 10:35
  • “Yusuf ergenlik yaşına erince, kendisine bir hüküm (idare gücü ve hikmet) ve bir ilim verdik. Biz böylece ihsan sırrına ermiş olanlara (Allah herşeyimi biliyor ve görüyor şuuru ile hareket edenlere) işte böyle ödüllendiririz. Kaldığı evin hanımı onu, nefsinden kâm almak için yatağına çağırdı, kapıları kilitledikten sonra ‘Haydi gelsene!’ dedi. Fakat Yusuf ‘Allah’a sığınırım… Allah korusun… Rabbim / Efendim bana güvenli bir barınak sağladı; hiç şüphesiz zâlimler iflah olmazlar, kurtuluşa eremezler’ dedi. Kadının nefsi Yusuf’u istedi, Yusuf’un da içinden geçti. Eğer Rabbinin bürhanı olmasaydı (O’nun caydırıcı direktifi, gözlerinin önünde tecessüm etmeseydi, kendini  tutamazdı. Böylece Biz Yusuf’u kötülükten ve fuhuştan uzak tuttuk. O, şüphesiz, bize içten samimî bağlı, ihlâsa erdirdiğimiz seçkin kullarımızdandı. Her ikisi de –Yusuf önde, kadın peşinde olmak üzere- kapıya koştular. Kadın, Yusuf’un gömleğini arkasından yırttı… Kapıda da kadının kocasıyla karşılaştılar. O anda kadın hemen kocasına, ‘Eşine kötülük etmek isteyenin cezası herhalde zindana atılmaktan veya ağır işkenceye  çarpılmaktan başka bir şey olamaz’ dedi. Yusuf ‘Yok… Benim nefsimden kâm almak için yatağına çağıran odur!’ dedi. Kadının akrabalarından biri olaya şahit olarak, şöyle bir çözüm önerdi: ‘Eğer Yusuf’un gömleği ön tarafından yırtılmışsa , kadın doğru söylüyor. Yusuf ise yalancılardandır. Yok eğer Yusuf’un gömleği arka tarafından yırtılmış ise, kadın yalan söylüyor; Yusuf ise doğru sözlü sadıklardandır.’ Adam, gömleğin arka tarafından yırtılmış olduğunu görünce, karısına, ‘Bu iş, siz kadınlara özgü bir komplodur, sizin hile ve komplolarınız, çok büyük ve yamandır.’ Adam Yusuf’a,  ‘Sen ona bakma, kapat bu olayı’ dedikten sonra, karısına dönerek ‘Sen de günahından dolayı istiğfar edip af dile. Çünkü sen artık gerçekten hataya düşen günahkârlardan oldun.’ dedi.” (Yusuf Suresi, 12/22-29) 
    Âyetlerden anlaşıldığına göre Yusuf Aleyhisselama sadece “ilim” değil, aynı zamanda  “hüküm” de verilmişti. Yani her meselede sağlıklı, isabetli bir hüküm verebilme, olayların nasıl noktalanacağını kestirip bilebilme, rüyaları yorumlayabilme kabiliyeti ve hayat, boyunca karşılaşabileceği olayları, gerçek yüzleriyle kavrayıp ona göre isabetli hareket etme istidat ve yeteneği verilmişti. Bunlar Hz. Yusuf Aleyhisselama ihlas ve ihsan sırrına erdirilmiş olmasının, iyi davranışlar sergileyişinin, imanı ve güzel ahlâkıyla iyi bir insan olmasının mükâfaatı idi. 
    Ama imtihanlar bitmiyor. İmtihanların en çetini, gençlikte kanın kaynadığı, şehvetin kabardığı, günah işlemenin çok kolaylaştığı hengâmelerdir. Bu çok yaman bir imtihandır. Bu şiddetli, bu çetin, bu yaman imtihanı, Kur’an-ı Kerim kendine has bir biçimde yani, hiç bâtılı tasvir etmeden, sâfî zihinleri bozmadan ama gerçeği de gizlemeden olduğu gibi anlatmaktadır. Bu lâtif ve zarif anlatım üslubuna hiçbir roman ve hikayede bu netlik ve güzellikte bulamayız. Gerçekten ‘Kur’an-ı Hakim, olayın yaşandığı söz konusu ânı, kıssa çerçevesinde, aynı zamanda mükemmel bir yaşayış çerçevesinde, hak ettiği normal payı aşacak kadar upuzun bir sahneye dönüştürmek istememektedir. Onun için de, gerçekliğin, dürüstlüğün ve atmosferdeki temzilğin hakkını verebilmek için gerek başlangıçtaki, gerekse neticedeki tedbirliliği aktarmasının yanısıra, bu iki süreç arasındaki zaaf anına temas etmek yetiniyor. (…) Gerek insan fıtratı, gerekse peygamberlerin masumiyeti açısından, en makul olanı da budur.’ (Fî Zılâli’l-Kur’an) 
    Burada “Eğer Rabbinin bürhanı olmasaydı” diye bir kayıt var. Bazı tefsirlere göre bu, “Odanın duvarında veya tavanında, babası Yakup Aleyhisselamı parmağını ağzına götürmüş ısırır biçimde görmesidir.” Bunu kabul etmeyenler de vardır. Bazılarına göre “Cenab-ı Hakkın ‘caydırıcı direktifi,’ gözlerinin önünde somutlaşarak tecessüm etmesidir.”
    Bize göre ne olmalıdır. Allah’ın hükümlerinin bilhassa yasaklarla ilgili ahkâmın kalbî-vicdanî derin tasdik olan İZ’AN’ın her şeyimizi ve her yanımızı kaplamasıdır. Bu da tahkîkî imandır. Yusuf Aleyhisselam için o zaman gözlerinde Nil dinlenen”  Zeliha / Züleyha bir Leyla ise, bu gün Leylâlar var… Bilhassa gençler bu kadar rahat işlenen günahlar, fitne ve fesatlardan korunmak ve kurtulmak için bir bürhana muhtaçlar… Bu bürhan da Kur’an’ın aklı-kalbî ikna ve tatmin eden ve derin imani-iz’ani, tahkîki kazandıran Kur’an tefsirleridir. Koruyucu serâlar da IŞIK  EVLER  ve onlardaki SOHBET-İ  CÂNANLARDIR. 
    “Şehirde bir takım kadınlar: ‘Aziz’in (Başbakanın) karısı, kölesinden kâm almak için yatağına çağırmış; besbelli delikanlının aşkı iliklerine işlemiş, kalbinin zarı patlayıp çatlayacak hale gelmiş; anlaşılan iyice sapıtmış bu kadın’ dediler. (Skandalın bu kadar duyulup yayılmasını, bu kınayıcı dedikoduları) Kadın işitince onları evine davet etti. Onlar için konforlu sedirler hazırladı. Herbirinin eline birer yemek bıçağı verdi ve Yusuf’u ‘Çık şunların önüne!’ dedi. Kadınlar Yusuf’u görünce, güzelliği karşısında büyülendiler ve ‘Allah’ım Sen ne büyüksün!  Bu bir insan değil, olsa olsa, kerîm, saygın bir melektir!’ dediler. Kadın dedi ki: ‘İşte siz beni bu delikanlı yüzünden kınadınız… Ben onu, ondan kâm almak için yanıma çağırdım. Fakat o aşırı bir namusluluk tepkisi ve kaygısı ile isteğimi reddetti. Ama kendisine emrettiğimi işi yapmazsa, kesinlikle hapse atılarak burnu yere sürtülecektir.” (12/30-32)
    Sosyete dedikoduları tarzında mesele büyüyüp kadının kulağına gidince, kendi sarayında bir parti düzenliyor. Davetlilere görkemli-ihtişamlı bir ağırlama hazırlanıyor. Şilte ve yastıklarla  donatılmış koltukların önüne yemekler getiriliyor. Etleri kesebilmek ve meyveleri soyabilmek için yemek bıçakları da takdim ediliyor. O  zamanın medeniyet merkezi Mısır’da konfor ve görkem bu… Kadınların tavırları ve sözleri de bu… Hepsinde bir kışkırtıcılık var. Bütün bunlara bu  pespaye sırnaşıklıklara karşı Hz. Yakup Aleyhisselam hep direniyor. Kadın da o kadar kadın içerisinde hapse attırmakla ve burnunu yere sürtmekle tehdit ediyor… Hz. Yusuf Aleyhisselam da artık bütün bunlar karşısında Cenab-ı Hakka yöneliyor: “Ya Rabbi!  Bana göre hapse girmek, bunların benden istediklerini yapmamdan daha iyidir. Eğer beni onların tuzak ve komplolarından koruyup uzak tutmazsan, onların ağlarına düşerim de böylece câhillerden biri olurum.” (12/33) diyor.
    Bazan hapishane fitne ve fesaddan kurtulmak için en rahat bir yer olabiliyor. “Fî Zılâl” tefsirinde denildiği gibi, “Masumiyetiyle gururlanmayan,  neticede insan olduğunun şuurunda olan bir kimsenin duasıdır bu!” 
    Evet bundan alınacak çok dersler ve ibretler var… 

    08 Oca 2019 10:35
    YAZARIN SON YAZILARI