Sabreden mutlaka zafere ulaşır

Ali Demirel

Ali Demirel

07 Haz 2019 12:02
  • Türkiye’deki malum sıkıntılardan dolayı yurt dışına çıkmak zorunda kalan bir kızımızın sorusu:

    Soru: “Annemin bana en çok söylediği söz “sabırlı ol kızım”. Son zamanlarda o kadar çok şey üst üste geldi ki! Derslerim de kötüleşti. İşlerim yolunda gitmediğinde canım sıkılıyor. Sabretmek gerçekten çok zor. Neler tavsiye edersiniz?” Tuba Y.

    Mailin oldukça uzundu Tuba kızım. Buraya kısaltarak almak durumunda kaldım.

    İsminin manasını zannediyorum biliyorsundur. Tuba mutluluk, müjde, iyiliğe erişme gibi anlamlara geliyor. Mutluluk ve müjdeye ulaşmak için bir takım sıkıntılara, zorluklara katlanmak gerekiyor. Bunun yolu da sabırdan geçiyor. 

    İstersen öncelikle sabrı tarif edelim. Sabır, her türlü sıkıntı ve zorluğa katlanmak, insanın gönlüne hoş gelmeyen durumlarda telaş göstermeksizin dayanmasıdır. İnsanoğlu bu dünyaya imtihan için gönderilmiştir. 

    Bu imtihan sayesindedir ki, yetenekleri gelişir ve böylece cennete, Allah’ın hoşnutluğuna layık hale gelir. Bu yolda imtihan gereği zorluk ve sıkıntı aşamalarını geçmek ancak sabırla olur. 

    Bunun için Allah, Kur’an-ı Kerim’de değişik ayetlerde mümin kullarını sabredenlerle, etmeyenlerin belli olması için mutlaka deneyeceğini bildirmiş, sabredenleri müjdelemiş, kendisinin rıza ve hoşnutluğunun sabredenlerle beraber olduğunu haber vermiş, sabredenlerin sevabını hesapsız olarak vereceğini ifade etmiştir. (Bakara, 2/153, 155, 249; Muhammed, 47/31)

    Sabretmek, Allah’ın mülkü olan kâinattaki tasarrufunu gönül hoşnutluğu ile kabullenmektir. Dolayısıyla sabırsızlık adeta bir itiraz ve başkaldırı gibidir. İnsan hayat yolculuğunda yoluna çıkan zorluklar karşısında yılmamalı, bu zorlukları hayatın bir gereği görmeli, zorluklarla mücadeleyi yeteneklerini geliştirmek için bir fırsat bilmelidir. 

    Başarıyı yakalamak isteyen kişi, kendini işine vermeli, hedefinin sevdalısı olmalıdır. Unutmayalım ki, taşı delen damlaların gücü değil, sürekliliğidir.

    Zorluklarla mücadele etmek, birtakım sıkıntılara katlanmayı gerektirir. Sıkıntı ve zorlukları göze almayan başarılı olamaz. Başarılı olmak isteyen insan, kendini başarıya götürecek güzel örnekler ve ibretlerden dersler almalıdır.

    Beni bir kedi, irşad etti!

    Bu konuyla alakalı yaşanmış çok güzel bir örnek var. 
    Şöyle ki, meşhur İslam âlimlerinden İbni Sina, öğrenci iken matematikle arası iyi değildir. Bir gün bu yüzden okulu bırakır. Memleketine doğru yola çıkar. Epey yol yürür, susar. Bir kuyunun başına gelir. 

    Kovayı kuyuya salar, iple kovayı çekerken ipin mermeri oyduğunu görür. “Bir ip, mermeri aşındırır da ben matematiği yapamaz mıyım” diyerek okuluna geri döner. Çok çalışır, zorluklara karşı sabreder ve neticede dünyaca tanınan bir ilim ve fikir adamı olur.

    Allah dostlarından Ebu’l-Haccac Aksurî Hazretleri, “Beni bir kedi, irşad etti” der. Kendileriyle alay ettiğini sananlara ise şu açıklamayı yapar: 

    “Kış gecelerinden birisindeydim. Uyuyamamıştım. Dışarıda geziyordum. Bir de baktım ki, bir kedi fener direğine çıkmak istiyor. Direk kaygan. Tırmanıyor, çıkamıyor, düşüyor. Onlarca defa denedi. Namazdan dönünce baktım, kedi çıkmış. Hem de fenerin yanında oturuyor. Engellerden yılmamayı ondan öğrendim.”

    Zorluklar, insanı arayışa sevk eder, uyandırır, dinamizme kapı açar. Engeller aşıldığında insana keyif verir. Onu yeni hedefler için ateşler. 

    Hz. Ali’nin şu ifadelerini hatırlayarak yazımızı noktalayalım: 

    “Nefsini sabretmeye alıştırabildiysen ona zaferlerini müjdele; zaman uzasa, sonuç gecikse bile sabreden mutlaka zafere ulaşır...”
     
     
    BİR SORU-BİR CEVAP 
     
    Yurt dışında yaşayana da Cuma namazı farz mıdır?
     
    Soru: “Almanya’da yaşıyoruz. Bazı arkadaşlar burada Cuma namazının bize farz olmadığını, dolayısıyla kılınmaması gerektiğini iddia ediyorlar. Ne dersiniz?” N.T.

    Her şeyden önce şunu ifade edelim ki, cuma namazı dinimizin çok önem verdiği ibadetlerden birisidir. Bu konudaki ayet-i kerime oldukça açıktır: “Ey iman edenler! Cuma namazına ezan ile çağırıldığınız zaman derhal Allah’ı zikretmeye (hutbe ve namaza) gidin, alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için çok hayırlıdır.” (Cuma suresi, 62/9)

    Efendimiz’in nurlu beyanlarına baktığımızda cuma namazının ehemmiyetiyle alakalı pek çok hadis-i şerifin olduğunu da görüyoruz. Mesela bu hadislerin birisinde Allah Resûlü, “Cuma namazına gitmek, ergenlik çağına ulaşmış her Müslüman’a farzdır.” (Ebu Dâvûd, Taharet, 129) buyurur. 

    Başka bir hadislerinde ise mazeretsiz olarak ve önemsiz görerek üç defa cumayı terk eden kişinin kalbinin mühürleneceğini ifade eder. ((Ebû Dâvûd, Salât 204; Tirmizî, Cuma 4) Bu sebepledir ki kişiyi cumadan alıkoyan bir zaruret/mazeret olmadıkça cuma namazı terk edilmemelidir.

    Gelelim sorunuza. Sahabeden Hz. Câbir b. Abdullah`ın naklettiği bir hadiste cuma namazı kılmanın şartları şöyle sıralanıyor:

    “Allah`a ve âhiret gününe inananlara cuma namazı farzdır. Ancak yolcu, köle, çocuk, kadın ve hastalar bundan müstesnadır.” (Ebû Dâvud, Salat 215) Bu istisnaların dışında kalan herkes cuma namazı kılmakla yükümlü demektir. 

    Şimdi bu şartları biraz açalım:

    1. Erkek olmak: Cuma namazı kadınlara farz değildir. Ancak kılmak isterlerse kılabilirler. Bu durumda öğle namazını kılmaları gerekmez.

    2. Hür olmak: Kişinin hürriyetinden yoksun olmaması, yaşadığı yerde özgürce hareket ediyor olması gerekir. 

    3. Mukim olmak: Yolcuya cuma namazı farz değildir. 

    4. Cuma namazına gitmeye engel bir hastalığa veya özre sahip bulunmamak: Namaza gidince hastalığının artmasından veya uzamasından endişe eden kimselere cuma farz olmaz. 

    Bunun dışında, düşman korkusu, şiddetli yağmur ve çamur, ağır bir hastaya bakma.. vs. gibi özürler de cuma namazını kılmamayı mübah kılan özürlerdir. (İbn Abidin, Reddü`l-Muhtâr, 1/591, 851-852)

    Yaşamış olduğunuz yerlerde bu maddelerde ifade edilen engeller yoksa -ki başta Almanya olmak üzere Avrupa ülkelerinde bu tür sıkıntıların olmadığını biliyoruz- o zaman cuma namazı kılınabilir/kılınmalıdır.

    Son olarak Ömer Nasuhi Bilmen’in ilmihalinde geçen şu bölümü de sizinle paylaşmak isteriz: 

    “Cuma namazını en büyük idareci veya onun izniyle diğer bir şahıs kıldırmalıdır. İdareci veya onun görevlendirdiği bir şahıs bulunmayan bir yerde, Müslüman cemaatin tayiniyle içlerinden biri Cuma namazını kıldırabilir. İslam hükümlerinin uygulanmadığı (darülharp gibi) yerlerde Cuma namazı böyle kılınır. (Büyük İslam İlmihali, s. 140) 


    TWİTTER : @aliihsandemirel

    07 Haz 2019 12:02
    YAZARIN SON YAZILARI