Bir ekranın arkasından konuşmak, yüz yüze bir sohbetin yerini tutabilir mi?
Sosyal medya hayatımızın her anında. Her şey bir tık uzağımızda: haberler, mesajlar, paylaşımlar… Ama içimizde eksik bir şeyler var. Göz göze gelmek, bir dostla aynı masada oturmak, çayın dumanında saklı sıcaklığı hissetmek bambaşka bir şey.
Sosyal medyada kullanılan kelimeler sade ama soğuk. Cümleler yorgun, donuk, aceleyle yazılmış. Beğenilerle ölçülen duyguların samimiyeti tartışılır. Oysa bir tebessüm, gülümse, dost meclisinde salona yayıldığında anlam kazanır. Bir bakış, bin kelimeye bedeldir; ama ekran bunu taşıyamaz.
Ekrandan okumak, kitap okumaktan daha çok yoruyor insanı. Kitabın sayfalarında gezinmekle, parmağınla ekran kaydırmak bir değil. Kitap düşünceye alan açar, ekran ise dikkatini bölerek yorar. Sosyal medya, kitap tadını veremez; çünkü derinliği yok, kokusu yok, dokusu yok.
En kötüsü de şu: Kalabalıklar içindeyiz ama aslında yalnızız. Onlarca mesaj geliyor, binlerce kişi çevrimiçi… ama biri gerçekten “orada” mı? Sanki hapishaneden yazışıyor ve camın ardından konuşuyoruz. Duygular filtrelenmiş, temas sanallaştırılmış. Sinerji yok. Samimiyet yok.
Zaman ilerledikçe teknoloji gelişiyor ama ruhlarımız aynı hızla zenginleşmiyor. Duygular, algoritmalara sığmıyor. Paylaş butonuna basmak, gerçek bir paylaşımın yerini almıyor. Sanal dünyada her şey var gibi ama hiçbir şey tam değil.
Bir mesaj anlık ulaşsa da, bir dokunuşun yerini tutamıyor. Ekrandan gelen bir “geçmiş olsun” dileği, bir dostun kapını çalıp sarılmasıyla kıyaslanamaz. Ekran parlak ama ruh karanlık. Takipçi çok ama gerçek takip eden yok.
Şimdi çok yazıyoruz ama az hissediyoruz. Kelimeler dijitalde çoğaldı ama anlamları inceldi. Gönül, yüz yüze bakmayı özlüyor. Parmaklar değil, yürekler konuşmak istiyor artık.
Bazen en büyük yakınlık, aynı çayın etrafında oturmakta gizlidir. Birlikte susmak bile, dijital konuşmalardan daha anlamlı olabilir.
Belki de artık ekranlardan başımızı biraz kaldırmalı, gerçek insanlarla, gerçek zamanlarda, gerçek sohbetlerde buluşmalıyız. Çay hazırsa, muhabbet de gelir nasılsa…