YİĞİDİM

Ercümend PERVER

Ercümend PERVER

19 Ara 2016 19:58

  • Ey yurdumun insanlarının çölleşen ruhuna vâhâ nefesiyle üfleyip ölgün bakışlara fer veren yiğidim!
       Senin yokluğundan cesaret alan ölüm, bilsen ne kadar pervasızlaştı yurdumda. Her gün onlarca can verir olduk sokaklarımızda. Hep söylenirdi evvelce "İyilerin yüzü suyu hürmetine" diye. Şimdi, yokluğunda kaktüsten beter sılanın gülleri. Meltemi kara yel, dostları darda el. Hüzne gebe günler firâkınla doğurdu çile. Anladık ki yokluğun, demek ki demekmiş binlerce gaile...
            
    Ey yokluğuyla huzurun tılsımı bozulan yiğidim! İşgüzar etkisiz yetkililerimiz; çalılara takılmış koyun yünlerinden kazak olma ihtimalinden farksız tuhaf ümitler veriyor. "Çalıyorlarsa da çalışıyorlar" diyen yurdumun ham yobaz kaba softalarına. Huzursuzluğu olağanlaştıranlar, derdi ekmek ve aş olan saf Anadolu insanının, Karakuşi hükümlerle huzur ve asayişi sağlamaya çalışıyorlar, şimdi yokluğunu daha çok hissetmeye başladılar. Daha çok arar oldular senin ve arkadaşlarının idaresindeki asayişin kıymetini. Heyhat! Giden gitti. Kalmadı eski huzurdan eser. Ne çare ödeyeceğiz hep beraber; bazen malımızla, bazen de  canımızla zalime destek olmanın ağır faturasını. Ve bundan gayrı daha çok uzun bir süre dudaklarda hüzzamdan başka şarkı terennüm edilmeyecek.
         
     Ey! Bohçasına hüznü, kederi ve hasreti çıkınlayıp, turnalar gibi giden yiğidim. Şüphesiz yokluğunun hüznü neşeye inkılâp edecek visâlinle. Tehir edilse de bu bir müddet, Allah'ın vadi var bize. Nurunu tamamlayacaktır O. Anlaşılmamak elbette çok zor. Ama ilk anlaşılmayan sen değilsin. Ne yiğitler geldi geçti. Kımıl kımıl yüreğinde sancılarla. Gülmeyi unutmuşlardı ağladıkları görülmese de. Devasa dertler toslamış metanete, zorlamış isyana, tarihi şartlar onu. Himmet, azıcık himmet diye inletmiş çoğunu.
            
    Ey! Elest bezminde Rahman’ın fıtratını merhamet ve muhabbet üzere şekillendirdiği yiğidim. Senin cömertçe tebessümler dağıttığın en pahıl insanlar, kaldırım taşlarının paçalarına tükürdüğü şehirler, şimdi öyle demli hüzünler tadıyor ki misli yoktur zehirde. Bülbülün ağzını öykünen kargalar hâla aksırsa da en iğrenç şekilde evinin önüne ve kınasa da ham ruhlar sizi körü körüne, her kervana havlayan bir bocu vardır yiğidim. Aldırma sen. Yükün  hazine senin. Şelek taşlarında vakit öldürmek sana yakışmaz.
             
    Çiçekleri merhem devasız yaralara, rüzgârı ruhlara esenlik ülkemin muhabbet fedaisi. Balığa Yunus'u taht-el bahir yapan, Musa'ya denizden yol açan, İbrahim’i ateşte yakmayan Allah; elbette seni de sahilde sancılı bırakmayacaktır. Saldırsa da dört yandan dörtnala dertler. Umur umursamasa da, fertler ukalalık yapsa da; öz yurdunuzda bulamazsınız anlayan gönül, belki ötelerde mert oğlu mertler çıkacaktır karşına. Bilirim, umut bir hazine ki tükenmez sende. Dinecek birgün bu yağmur dolu fırtına. Yamaçların güneş vurunca sırtına; kaçacak karakış binip atına. Bir cemre bekliyoruz lodosun hışmına uğramadan düşüp coğrafyamıza, yeşertecek kurumuş sevgi adına ne varsa. 
    Ne demişti çağın çilekeşi; "Ümitvar olunuz! Şu istikbal inkılabatı içinde en yüksek ve gür seda İslam'ın sedası olacaktır" Allaha emanet ol yiğidim kal sağlıcakla...
    19 Ara 2016 19:58
    YAZARIN SON YAZILARI