Oruçla kalbin ve ruhun yeniden doğuşu

Esra Büyükcombak

Esra Büyükcombak

06 Mar 2025 11:06
  •  

    Hiç dinmeyen bir neşe, hiç bitmeyen bir zevk, hiç eksilmeyen bir aşkla tütüp giden bir ay varsa o da Ramazan’dır. Bir sene içinde geçen bütün nazlı mevsimlerin, ayların özünü, ruhunu, gerçek mânâsını ve onlardan süzülmüş, toplanmış üsareleri en tatlı bir şive ile sunan Ramazan günleri ve geceleri bir ganimet alanıdır.

    Ramazan, yıl boyunca geçen tüm mevsimlerin özünü, ruhunu ve gerçek anlamını sunan bir aydır. Her anı, gönülleri huzurla sarar, şefkatle kucaklar ve muhabbetle okşar. Ramazan, yalnızca bir ibadet değil, aynı zamanda tüm insanî özelliklerin gelişmesine fırsat tanıyan bir zaman dilimidir.

    Oruç tutan kişi, yeme içme gibi temel ihtiyaçlarını, Allah'ın rızasına uygun şekilde sınırlayarak, hem bedensel hem de manevi açıdan bir arınma sürecine girer. Bu arınma, kişinin kalbinin temizlenmesi, nefis ve ruh arasındaki dengeyi sağlaması, Allah’a yakınlaşması için bir fırsattır. Oruç, yalnızca ruhsal bir arınma değil, aynı zamanda bedensel arınmanın bir yoludur. Japon bilim insanı Yoshinori Ohsumi, otofaji adı verilen biyolojik süreci keşfederek orucun hücre yenilenmesini ve toksinlerin temizlenmesini sağladığını bilimsel olarak kanıtlamış ve bu çalışmasıyla 2016 Nobel Tıp Ödülü’nü kazanmıştır. Otofaji, hücrelerin zararlı proteinleri ve toksinleri sindirerek kendini yenilemesi sürecidir. Açlık sırasında hızlanan bu mekanizma, yaşlanmayı yavaşlatır, bağışıklık sistemini güçlendirir ve hastalıkların önlenmesinde önemli bir rol oynar. Orucun hem manevi hem de bedensel şifa kaynağı olması, bu bilimsel buluşla bir kez daha vurgulanmıştır.

    Oruç, insanlık tarihi boyunca yalnızca bir ibadet değil, aynı zamanda ruhun arınma ve huzur arayışının en kadim yollarından biri olmuştur. İslamiyet öncesi medeniyetlerden bu yana, açlık ve susuzlukla sınanmak, insanın hem bedenini hem de ruhunu disipline etme çabalarının bir ifadesidir. Kur'an-ı Kerim'de Allah (CC), orucun evrenselliğini şöyle vurgular: "Ey iman edenler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi, sizin üzerinize de oruç farz kılındı ki takvalı olasınız." (Bakara 2:183) Oruç, insanı dünyevi arzularından uzaklaştırarak yaratılışına yönlendirir ve özüne dönmesini sağlar. Her din ve kültür, bu manevi disiplini kendi öğretileriyle şekillendirmiş olsa da, hepsinin ortak amacı, insanın bedensel arzularından uzaklaşıp ruhsal arınma, kendini disipline etme ve ilahi olanla bağ kurmasıdır. Hristiyanlıkta da oruç, günahların affı ve iç derinlik amacı taşır. Özellikle Büyük Perhiz döneminde, 40 gün boyunca et ve süt ürünleri gibi yiyeceklerden uzak durularak dünyevi zevklerden feragat edilir. Bu, Hz. İsa’nın çöldeki arayışını anımsatır ve Allah ile bağın güçlendirilmesi için aracıdır.

    İslamiyet’te ise oruç, sadece açlıkla sınanmak değil, insanın bütün varlığıyla Allah’a teslim olmasının bir ifadesidir. Bu ibadet, bedensel bir açlıktan öte ruhsal bir doygunluktur. İnsan, zihinsel ve manevi bir açlıkla Rabbine yönelir, ruhunu saflaştırır ve her şeyin geçici olduğunu hatırlayarak kalp gözünü gerçekliğe açar.

    Aynı zamanda, oruç yalnızca bedeni değil, zamanı da terbiye eder. Kamerî takvimin esas alınmasıyla, bu ibadet mevsimlere yayılarak hikmetle örülü bir düzen oluşturur. Ayın hilalden dolunaya değişimi, orucun ruhunu yansıtır; başlangıçtan kemale, sabırdan vuslata bir yolculuğu temsil eder. Her yıl on bir gün erken gelen Ramazan, hayatın her mevsiminde insanı imtihan eder; yaz sıcağında susuzluğun, kış soğuğunda açlığın sabrını öğretir. Bu döngü, mümine dünya nimetlerinin geçiciliğini ve Allah’ın rahmetinin sonsuzluğunu hatırlatır. Farklı mevsimlerdeki oruç bedeni dengeler, toplumsal dayanışmayı artırır ve ihtiyaç sahiplerine rahmet olur. Hilalin doğuşunu beklemek, orucu gökyüzüyle buluşturur ve kainatla olan bağları güçlendirir. Her Ramazan, kalpte bir hilal gibi doğar, kemale erdirir ve insanı Rabbine yakınlaştırır. Böylece oruç, zamanın döngüsünde huzur ve hikmetle dolu bir yolculuğa dönüşür; her anı kutsal, her mevsimi anlamlı kılar.

    Oruçla insan nefsini terbiye eder, sabrı ve şükrü öğrenir ve toplumsal bir arınma gerçekleşir. İnsan sahip olduklarının kıymetini anlar; kuru bir ekmeğin, bir yudum suyun bile değerini fark eder ve yoksulun halini, yoksulluğun ne demek olduğunu derinden hisseder. Böylece insanlar arasında empatiyi, yardımlaşmayı ve kardeşliği pekiştirir; iftar sofraları ve zekât gibi paylaşımlar, insanlar arasında dengeyi sağlar ve daha huzurlu bir yaşama zemin hazırlar.

    Oruç, Allah’ın kullarına bir lütfu ve onları arındıran bir ibadetidir. Allah, kullarının açlığına değil, sabrına, teslimiyetine ve kalbinin O’na yönelmesine değer verir. İçsel bir ibadet olan orucun samimiyetini ve kuldaki değişimini yalnızca Allah’ın bilgisi dâhilindedir. Bu yüzden orucun mükafatı yalnızca Allah tarafından bilinir.

     

     

    Yazıyı dinlemek isterseniz:

     

    https://youtu.be/m69n5wyU-nM

     

     

    https://spotifycreators-web.app.link/e/pSDdDT7ltRb

     

     

     

     

    [email protected]    X:@esrabc

    06 Mar 2025 11:06
    YAZARIN SON YAZILARI