Meksika sınırındaki güzel insanlar

Faruk Mercan

Faruk Mercan

07 Kas 2022 10:00
  • Bir davet üzerine, geçtiğimiz hafta Meksika sınırındaki El Paso şehrine gittim.
    “Raindrop” kültür merkezinde aralarında öğretmen, doktor, mühendislerin olduğu iki grupla biraraya geldik. 
    Kimisi Türkiye’den gelmiş. Kimisi Orta Asya’dan, kimisi ta Moğolistan’dan… 
    Kimisi uzun seneler Afrika kıtasında eğitimci olarak çalıştıktan sonra buraya gelmiş, kimisi Mısır’dan… Bazı öğretmenler uzun müddet Orta Asya’da vazife yapmış.
    Hepsinin ayrı bir hikayesi var. Kamboçya’dan Tanzanya’ya, Tayland’dan Mısır’a kadar uzanıyor bu hikayeler…
    Şimdi Amerika’nın Meksika sınırında, yüzyıllardır güneyden kuzeye doğru akan insan göçünün geçiş yolu olan El Paso şehrindeler. Şehir, ismini buradan alıyor: Kuzeye geçiş yolu…
    Göç ve hicret insanlık tarihi ile beraber başlamış.
    Bir yazar, çok şahane bir metaforla, “Her gün dünyayı etrafında döndüren güç, hayalleri uğruna dünyanın dört bir tarafına göç eden insanların ayak seslerinin çıkardığı enerjidir” diyor.
    El Paso şehrinde bir araya geldiğimiz bu güzel insanların da hayalleri var. 
    Türkiye’de mağduriyet yaşayan kardeşlerinin bir an evvel bu eziyetten kurtulmalarını hayal ediyorlar. Oraya gelenlere sahip çıkıyorlar.
    Bir dertleşme, hasbihal buluşmasıydı bizimkisi…
    Burada çocuklarımıza daha nasıl güzel sahip çıkabiliriz, bulunduğumuz yerlerde gönül verdiğimiz değerleri en güzel şekilde nasıl temsil edebiliriz ve mağduriyetlerimizi telafi etme gayretlerinde nasıl yerimizi alabiliriz dertleşmesi… 
    Fethullah Gülen Hocaefendi’yi ziyaretlerimde, sık sık ifade ettiği cümlelerden biri şöyle:
    “Her bir vadide yüz bin geda eyler nida…”
    Evet El Paso vadisinden de yükselen nidalar var. Kadınıyla, erkeğiyle belki 40-50 insan bu iyilik ve güzellik korosunda yerlerini almışlar. Bu büyük bestede, bir de El Paso nağmesi var.
    Fethullah Gülen Hocaefendi, yeni yayınlanan “Işık Karanlığı Boğarken” eserinde şöyle diyor:
    “Her şey dar bir dairede başlar, merkezde çok küçük bir açı şeklinde kendini hissettirir, fakat muhit (çevre) hattında çok büyük bir mesafeye dönüşür. Siz 50 kişiyle bir işe başlarsınız. Bir süre sonra bakarsınız ki o 50 kişi bin kişiye ulaşmış…”
    Aynı eserinde “yabancılaşma” ve “başkalaşma” tehlikesinden de bahsediyor Hocaefendi, daha sonra da çaresini anlatıyor: “Kendi kaynaklarınızı özümsediyseniz yeni fikirler karşısında sarsıntı yaşamazsınız.”
    El Paso’da bu gayrete şahit oldum. 
    Kültür merkezine cuma günü El Paso’lu bir yazar ziyarete geldi. Kültür merkezinin güzel atmosferinde birlikte yemek yedik, çay içtik. Hizmet insanları ile nasıl tanıştığını anlattı. Yeni yayınlanan bir kitabının tanıtım toplantısı için mekan ihtiyacı olmuş, bu ihtiyacına hemen cevap verilmiş. California’daki bir kültür merkezinde bu program yapılmış. Sonra bizim arkadaşların diyalog toplantısı icra etmek istedikleri bir mekan için kendisi devreye girmiş. Göç hareketlerinden semavi dinlere, uzun bir sohbet yaptık bu yazarla. Hizmet insanlarından bahsederken yüzünde ayrı bir memnuniyet ifadesi beliriyordu.  
    Her yerde böyle nice dostlarımız var, gerek onların gerekse şu anda bulunduğumuz demokratik ülkelerdeki fırsatların kıymetini bilmek önem kazanıyor. Yeniden Kirik Testi serisinin ondokuzuncu kitabı olan “Işık Karanlığı Boğarken” eserine başvuralım:
    “İçinde yaşadığınız toplumun bir parçası haline gelmeniz, bünyenin içine girip onunla bütünleşmeniz gerekir. İçinde yaşadığınız toplumda bünyenin içine girmiş yabancı bir cisim gibi kalır, ona entegre olmazsanız bir gün oradan sökülüp atılırsınız. Onlar sizi benimsemeli ve kendilerinden biri olarak kabul etmelidir ki, size tepki göstermesinler ve mesajınızın doğruluğundan şüphe duymasınlar… Siz hiçbir şey anlatmasanız bile mana köklerinden tevarus ettiğiniz değerleri mükemmel bir şekilde temsil ediyorsanız ve bu temsiliniz süreklilik arzediyorsa fıtri bir etkilenme ve kabullenme gerçekleşecektir.”
    Aynı eserden bir bölüm daha:
    “Biz başkalarıyla aramızda diyalog köprüleri kurmak suretiyle onlardan da alacağımız değerler olduğuna inanıyoruz ve kendimizi bundan mahrum bırakmak istemiyoruz…”
    Evet her bir vadide, bu değerlere gönül veren insanların nidalari yükseliyor. Herkes imkanları ve takatı ölçüsünde bir gayret içinde… 
    Bediüzzaman Hazretleri’nin vurguladığı gibi, bizler çok büyük bir “Şirket-i Maneviye”nin azaları hükmündeyiz.  Her bir vadideki bir arkadaşımızın, kardeşimizin ortaya koyduğu bir hayra ortak olmaya mazharız. El Paso’dan Moğolistan’a kadar…

    07 Kas 2022 10:00
    YAZARIN SON YAZILARI