Af

Hüseyin Odabaşı

Hüseyin Odabaşı

24 Ağu 2025 23:44

  • Şu on senedir yaşadığımız bu elim, acı, üzücü ve hemen her türlü zulmü barındıran süreci daha çok sosyal medya üzerinden yayın yapan gazeteci arkadaşlarımızın yorum ve düşüncelerinden takip ediyoruz. “Sana bir fasık haber getirdiğinde bakın araştırın” ayetine göre bizim için hayat memat meselesi olan Hizmet Hareketi’nin yaşadığı mağduriyeti, ona zulmeden fasıkların haberlerinden değil de kendi kaynaklarımızdan takip etmemiz tabi ki daha sağlıklı tabi ki daha güvenlidir.  Süreçle alakalı bu haber veya yorumların faili ya Hizmet Hareketi’dir veya ona bu gadri layık gören zalimlerdir. Örneğin Meriç'ten geçerken boğulan bir çocuğun haberini verirken ya diyeceksiniz ki; “Bir ailenin daha canı yandı, mağdurları yasa boğdu” veya “Türkiye’deki zulüm bir can daha aldı.” Yani kendimizle alakalı bir haberi verirken dahi bize bu mağduriyeti yaşatanları zımnen de olsa gizli özne olarak da olsa belirtmiş veya işaret etmiş oluruz. 

    Özellikle bizimle uğraşanların politik rollerinden ötürü her türlü meşru, gayrimeşru metotları kullanıyor olmaları yalan ve manipülasyona rahatlıkla baş vurabilmeleri sebebiyle onlarla alakalı doğru haber yapmak ve özellikle isabetli yorum yapabilmek oldukça zordur. Örneğin ikide bir gündeme gelen af haberlerini ele alırken onların yemine gelebiliriz. Adi suçluların veya terörden dolayı ceza almış hapiste yatanların affedilip serbest bırakılması konusu her gündeme geldiğinde zaten mağduriyet yaşayan Hizmet Gönüllüleri ümide kapılmakta haklı olsa da bize yakın haber kaynakları bu tür haberleri özensiz bir şekilde tekrar ederek onların tuzağına düşmemeliyiz.  

    Bu tür haberler gizli ve derin bir provokasyon amacı taşıyabilir. Bu yalan haberlerle işin aslından haberi olması mümkün olmayan Hizmetin tabanındaki biz gönüllülerine; “Biz barış yapmak istiyoruz fakat sizin idarecileriniz bu işe yanaşmayarak sizin daha çok zülüm ve eziyet görmenize sebep oluyorlar” mesajı ile cemaati bölmeyi, birbirimize karşı kışkırtmayı, iç karışıklığın çıkmasını maksat edinmiş olabilirler. Veya bizzat insan öldürerek terör faaliyetinden dolayı hapiste yapanları kapsayan bir aftan yararlanma talebinin ve isteğinin bize yakın haber kaynakları tarafından dillendirilerek yayılması zımnen de olsa Hizmet gönüllülerinin terörü benimsedikleri şeklinde okunabilir, anlaşılabilir. Hapishane köşelerinde yaşanan bu mağduriyetler bitsin de ne olursa olsun gerekçesine dayanarak bu tür aflardan yararlanma isteği bizi gerçekten zora sokar. Gerçekten böyle bir af olsa hadi neyse. Fakat sinsi zalimlerin maksadı kesinlikle bu zulmü bitirmek değildir. Mazlumların durumunu kullanarak bir kere daha suistimal etmek ve sahte gerekçelerle uydurulan terör yaftasını delillendirme çabasıdır, olabilir.

    Evet, sanki zulmü yapan kendileri değilmiş gibi halkı manipüle etme amaçlı siyasetçiler tarafından üretilen bu proje haberleri bizim haber kaynaklarımız her zaman itidal ile akl-ı selim ile hareket ederek vermeliler. Hatta manipülasyon ve tahrik içeren bu tür haberlerin sosyal medyada dolaşımına olanak sağlayacak bir tavırdan yılandan çıyandan kaçar gibi kaçmak gerekir. “Bu yalan haberdir” diye de haber yapmak bile çoğu zaman yalan haberlerin yayılmasına olanak sağlayarak zalimlerin ekmeğine yağ sürmek anlamına gelebilir. “Batılı tasvir saf zihinleri bulandırır” prensibi zulmedenlerin haberini yaparken de geçerlidir.    

    Siyasetçilerin söylem ve eylemlerinden yola çıkarak doğru bir tahminde bulunmak rüya yorumlamaya benzer. Ne diyor Üstadımız; rüyada görülen doğru bile rüyalar, olsa asfiya veya evliya seviyesinde bir mukarreb tarafından yorumlanmalıdır. Çünkü asfiya hem bu dünyayı (bu tarafı) hem de berzahın diğer tarafını gördüğünden rüyada temessül eden sembollerin ne anlama geldiğini tam bilir, tam söyler ve isabet ettirebilir.

    Malum rüyalar üçe ayrılır;

    Birincisi Şeytani rüyalardır; üzerinde durulmaz, yorumlanmaz. Çünkü Şeytan duygu ve his dünyamıza nüfuz edebilir, ruhumuza vesvese vererek rüyamızdaki semboller alemini şekillendirebilir. Gönlümüzde lüzumsuz korku hasıl edebilir. Bu açıdan Şeytana uyarak hareket eden kaprisli siyasetçilerin davranışları veya sözleri de bu tür şeytani rüyalar gibi dinlenmez, bakılmaz ve üzerinde durulmaz. Onların Şeytana uyarak yaptıkları tehdit, korkutma ve illüzyonik tavırlarını ele alarak, üzerinde durarak işin içinden kolayca sıyrılmak mümkün olmaz. Aksine daha da onların etkisini ve tesirini genişletmiş onların emellerine hizmet etmiş oluruz. Şeytani bir heva ile konuşan siyasetçilerin söylemlerini TV'lere taşıyan veya sosyal medyada gündem yapanlara karşı da tavrımız aynı olmalıdır. Bunlar ne diyor acaba YouTube'daki konuşmalarını merak edip dinleseniz onların şeytani emellerine illizonyanlarına destek vermiş ve daha çok kitlelere onların söylemlerini ulaştırmış olursunuz. Bunları takip listesinden çıkarmak ve ilgilenmemek onlara vurulan en büyük darbedir. İlgisizlik, görmemek, takipten çıkarmak bu tür siyasetçilerin sesini soluğunu keser zaten.     

    İkinci çeşit rüyalar günlük meşguliyet ve duygusal yoğunluk yaşadığımız beklentilerimize uygun olarak görülürler. Yine zaman zaman nükseden af gündemi üzerinden konuyu ele alacak olursak, şu an bize zarar ve ziyan üzerine kurulmuş olan siyaset dünyasıyla alakalı haber ve yorumlarımız bizim ümmiye ve beklentilerimize göre şekillenebilir. Ekonomiden siyasete Türkiye'de meydana gelen küçük veya büyük yaşanan aksaklıkları, bize zulmedenlerin iktidarı kaybettikleri, kaybedecekleri ve dolayısıyla önümüzün açılması, baharın gelmesi olarak yorumlayanlarımız olabilir. Her aksaklıktan bir başarı hikayesi çıkarmak aslında bizim beklentimiz olduğundan bu durum, köşe yazılarımıza, yorumlarımıza kadar tesir eder. Aslında zulmün bitmesini isteyen her vicdanlı kulun küçük bir emareyi zalimlerin yıkılmalarına yorması da normaldir. Bu illüzyondan kurtulabilmek için de bizim dışımızda bizden olmayanların haber ve yorumlarına da kulak vermeliyiz. Veya bizden akıl sahibi olanların görüş ve fikirlerine başvurabiliriz. Çünkü devamlılık ve süreklilik arz eden her abartılı haber, gerçeği yansıtmayan rüyalarımız gibi güvenimizi sarsar, inandırıcılığını kaybeder.      

    Rüyaların üçüncüsü ise vakı-a sadıkalardır. Doğru rüyalardır. Siyaset, politika veya iktidar yolunda yürümelerine mâni olanları yok edilmesi gereken düşmanlar olarak gören siyasetçilerin plan ve projelerini doğru görmüş ve doğru tespit etmiş de olabiliriz. Bu çok önemli bir husustur. Ancak her rüya gibi gördüklerimiz doğru, tespitlerimiz isabetli de olsa siyaset üstü ufuklu bir akıl tarafından analize tabi tutulmalıdır. Gördüklerimiz doğru olabilir fakat yorum tahmin ve sezişlerimizde yanılabiliriz. Çünkü hemen her mesleği siyaset olanlar hem davranışlarında hem de söylemlerinde maksatlarını kamufle edecek şekilde bir yol veya usul takip edebilirler. “KHK’lıları affedelim” haberlerini maksatlı olarak yaparlar veya yayarlar. Bu haberlerin gerçeklik değeri taşıyabilmesi için diğer taraftan yeniden yapılanma bahanesi ile yapılan operasyonlarla masumların canını yakıyor olmamaları gerekir. Bir taraftan “Af olsun sulh olsun artık, yeter bunca çektikleriniz” derken diğer taraftan hemen her gün veya her hafta masum insanlar operasyonlarla hapse alınıyorsa af konusunu gündeme getirenlerin niyeti de maksatları da sorgulanmalıdır.   

    Evet, bize düşmanlıkta sınır tanımayanlar tarafından bize ulaşan haber ve bilgileri en az rüyalar kadar kategorize etmeli ve gerekirse içimizdeki bilge insanlara konuyu takdim ederek isabetli yorumuna ulaşmaya çalışmalıyız. Aksi takdirde tuzaklanmış haberler tarafından birbirimize düşebilir ve iç enerjimizi kaybedebiliriz.

    24 Ağu 2025 23:44
    YAZARIN SON YAZILARI
    YAZARLAR