İktidar ve Saray ekonomik çöküntüden kurtulma şansını gizlenemez bir ümitsizlikle kaybediyor. Onlar da bunun farkında. Emekli ve memurlara verecekleri zammı ya zamana yayıp iç edecekler ya da veriyor gibi yapıp vergi ve tüketim-fiyat artışları ile geri alacaklar. Aldığını geri verme rüşdü gösteremeyen bir iktidarın daha büyük projelerde nereye düşeceğini hesap edin!
Madem siyaset iç piyasası çöküyor, öyleyse derin dondurucuda bu günler için bekletilen ve iç piyasada safları sıklaştıracak dış tehditlerin dozajını artırmak akla gelen ilk çare. İran'ın diz çökmesinden sonra, İsrail'i hemen hemen bütün konuşmalarına giriş ve dibace yapan Saray'ın tansiyonu tavan yapıyor. Onun sinir uçlarına dokunan ve her geçen gün kimyasını bozan şey ise İsrail'in sessizliği. Saray ve Dışişleri Bakanı -müstakbel veliahd mı desek?- Hamas ve bölgedeki terör oluşumlarının gönüllü fedaileri olmaktan ölesiye haz alıyor gibiler ancak bunlar onları popüler yapmaya yetmiyor. Son iki yıl içinde Hamas'ın lider kadrosundaki ciddi hasarın telafisi çok zor. Bu yüzden Dışişleri Bakanı, her Hamas görüşmesini yeni örgütün yeni lideri ile yapmak durumunda. Yani bir önceki lider ile karara bağlanan işler, kasabanın yeni şerifi ile sil baştan görüşülüyor.
İktidara sırtını dayamış ve Saray'ın tetikçiliğini yapan ucuz kesimin üç çeyrek yüzyılı geride bırakan İsrail-Filistin meselesini anlamalarını beklemiyoruz. Çok ilginç, Filistin'in lider kademesinden biri, “Yıllardır bizzat krizin içinde olan ve basına açıklama yapan bir sürü insan, meselenin ne olduğunu anlamış durumda değil!” diye yakınıyor. İçindekiler bu haldeyse Türkiye gibi hariçten gazel okuyanların söyledikleri kendini tekrar eden romantik ve boş hamaset kalitesinde aşmıyor.
Arap-İsrail, İran-İsrail, Lübnan-İsrail, Suriye-İsrail, Mısır-İsrail ve Ürdün-İsrail ilişkilerini blendırdan geçirip karışımı hamaset harcı yapanların sayısına bereket. Halbuki bütün bu farklı unsurlar ilişkilerini birer birer çözüp diğeri ile karıştırmamaya özen gösteriyor. Mısır, Gazze Şeridi'nde tuttuğu problemi Suriye'nin Golan Tepeleri krizi ile ayrıştırmış durumda. İsrail Lübnan'da İran'a ait taşeronları vururken, “Kiminle savaştığımızın farkındayız!” diyerek yaptığı basın açıklamasını kime adres ettiğinin farkında. Ürdün, İran'ın olası saldırıları için hava sahasının kullanımına kapılarını çoktan kapattı.
Bölgedeki ülkelerin İsrail ile yaşadıkları krizin iç siyaset ve dış siyaset açısından gelir-gider maliyeti var. Müstebit liderler iç siyaseti bölgedeki İsrail tehlikesi ile canlı tutuyorlar. İkinci yılını doldurmak üzere olan son krizde Arap ülkelerinde görülen sessizliğin en önemli sebebi, zararı asgariye indirmekte düğümleniyor. Ellerinden bir şey gelmediğini daha nasıl anlatsınlar? İsrail'in İran'a ait nükleer tesislere yaptığı saldırıdan sonra ülke alimlerinin tepkisi ne oldu dersiniz? Trump ve İsrailli hükümet yetkilileri hakkında ölüm fetvası yayınlıyarak meseleyi tatlıya bağladılar. Atını dövemeyip hıncını semerinden almak diye buna denmiyor mu? İlahi, bu molla takımı insanı gülmekten öldürecek!
Geçenlerde bir araya gelerek güya bir bildiri yayınlayan İslam Alimleri(!) bölgede yaşanan insanlık dramının durması gerektiğini söylemişler. Bizim havuz medyası da hadiseyi “İslam alemi bir araya geldi!” diyerek abarttı. Son yetmiş yıl içerisinde bölge barışına hiç katkısı olmayan ve sürekli yanlış yerde ve yanlış liderlerle aynı kareye girenlerin bu kesim olduğunu söylesek çok büyük bir tespit yapmış olmayız. Üç çeyrek asırlık görüşmelerde bu kesim için ayrılmış bir sandalye bile yok!
Mevcut iktidar ve Saray, Ortadoğu krizinde kendi adlarına hesap açmaya can atıyorlar. Bütün ısrarlarına rağmen hala Türkiye-İsrail krizi gibi bir hesap açılmış değil. En azından şimdilik öyle. Hükümetin iç piyasadaki kötü gidişatı durduracak bir çözüm teklifi kalmadı. İsrail ile girilecek bir sürtüşmeyi hem iç piyasanın yatışması hem de bölgedeki “Selahaddin Açığı!”nı kapatacaklarına inanmışlar. Bölge ülkelerinin son yetmiş beş yıldır yaptıkları ortak hata, girdikleri macerada İsrail'in nasıl karşılık vereceğini kestirememiş olmaları. Hamas'ın şehvete kapılıp tutuşturduğu ateş iki yıldır yanıyor. Bu da mı bir şey anlatmadı?
İsrail'in İran'a yaptığı saldırının ardından, sözkonusu operasyonun sekiz ay önceden devreye sokulduğu konuşuldu. Aslında İsrailli yetkililerin aylar öncesinden İran halkına seslenerek, başlarındaki beceriksiz idarecilerin ülkeyi bir felakete sürüklediği yönündeki açıklamaları meğer operasyon için geri sayımın ilk işaret fişekleriymiş!
İsrail'in Suriye'ye yaptığı son saldırıdan sonra, “Kiminle savaştığımızı biliyoruz!” uyarısı, Türkiye için de bir şey ifade etmeli. Bu uyarının İran için yapılan uyarının bir başka versiyonu olma ihtimali oldukça yüksek. Saray ve Dışişleri Bakanı bu tür uyarılara ne kadar kulak asarlar bilmiyoruz ama, Türkiye için de sekiz aylık bir geri sayım takvimi başlaması akla pek uzak görülmüyor. Türk yetkililerin İsrail-Filistin krizi konusundaki Salı Pazarı çığırtkanlığı, mezarlıktan geçerken korku ve endişesini şarkı mırıldanarak gideren zavallının halini hatırlatıyor.