Halife, Müflis! Emir-i Hacc'ı(!) Hiç Sormayın!

Kadir Gürcan

Kadir Gürcan

27 Ağu 2018 10:55
  • Katar Emiri'nin hilafet yarışında en az bizim adayımız kadar iddialı olacağında ısrarlıyım. 24 Haziran Seçimlerinden sonraki yaptığım “Muhtemel bir Halife Seçimi'nin lokal değil, global olması” gerektiği teklifimin de arkasındayım. 

    Bizim Başkan ile Katar Emiri'nin en son verdikleri “Birlikteyiz!” pozunda Emir, hem daha genç, mütebessim, sempatik hem bir kaç santim daha uzun görünüyordu.Troller ve havuzun maaşlıları ısrarla bu pozu nazarlardan uzak tutmaya çalıştılar. Sayın Başkan'ın son zamanlarda bir türlü değiştirilemeyen asık çehresi, başının öne doğru düşüp, omuzlarının çöküşü onların da hoşuna gitmiyor. Emir'e de kimse  “Bu kadar neşeli olacak ne var!” diyememiş!

    Devlet fonundan sınırsız destek alan, propaganda dizilerine gündemden çeşni katarak Saray'a sevimli görünmeye çalışan, ucuz yönetmenler için, başı önüne düşmüş, suratı asık modern bir figür ile Abdülhamid Han arasında benzerlikler bulmak çok zor olmasa gerek. Ama gördüğünüz gibi ortalık, ucuz ve zihni kaliteden mahrum dizi çöplüğünden geçilmiyor. Akıllarınca, “Başkanımız her şeyi doğru yapıyor. Bütün suç başta ABD olmak üzere dış güçlerde.” demeye getiriyorlar. 

    “Biz 24 Haziran'da Halife-Başkan'ı seçtik. Sen aklına yan!” diyen partizan takımının Dolar karşısındaki acziyetlerini gördükten sonra, bu satırların yazarı, Halife Seçiminin tekrarı konusunda ısrarında haklı olduğuna ne kadar sevinse yeridir! Geçtiğimiz hafta sonunu ölüm terleri içinde geçiren Payitaht ailesi, Körfez Ülkeleri başta olmak üzere, Okyanus Ötesi Ülkeleri (ABD hariç. Şimdi ona kızıyorlar!) para dilenmek için dolaştılar. Ne kadar cevab u sevap ile döndüklerini göreceğiz. E, oldu mu şimdi? İki ay önce yapılan seçimlerde halife olup, Saray masraflarını, hala 150 sene öncesinde bırakılan yerde duruyor zannedilen, Osmanlı raiyye ve tebeasından dilenmek yakıştı mı? Ne yani? Alem-i İslam bunca dert ve sıkıntı arasında, müflis ve gırtlağına kadar borçlu, Osmanlı Coğrafyasına nazaran Ramazan Pidesi kadarlık bir ülkeyi iflasın eşiğine getirmiş, kendisi himmete muhtaç, zavallı Halife ile mi uğraşacak? “Halife” tarifinin modern tanımı içine, “Müflis Halife” nasıl olunur onu sokmuş olduk. Hanedan-ı Osmani, alem-i manadan halimize bakıp, kimbilir ne ızdıraplar çekiyordur!

    Katar Emiri'nin tam Kurban Arefesi'nde, büyük bir cümbüş eşliğinde, kurtarıcı edasında, devlet töreni ile karşılanması kaderin bir cilvesi. Aynı şeyi, sözüm ona 24 Haziran Halifesi'nin yapması gerekmiyor muydu? Neden mi?

    Osmanlı Hanedanı, son yıllarına kadar, Hacc Mevsimi girmeden aylar önceden, o yıl Mukaddes Yolculuğa niyetlenmiş Hacc Adayları kadar heyecanlanır, kafile ile birlikte Sürre (Hediye Bohçaları) Alayları'da hazırlıklara girişirmiş. Her yıl tekrar edilen ve Devlet ü Ebed Müddet'in bölgedeki otorite ve gücünü de temsil eden Sürre Alayları, geçtikleri yerlerde Payitaht'ın yıllık hediyelerini dağıtarak Haremeyn-i Şerifeyn'e ulaşırlarmış. Dile getirilmese bile bunun, Hilafet Makamı için Mevsim-i Hacc'ın rüzgarı ile, her yıl tekrar edilen bir gövde gösterisi olarak anlamak gayet mümkün.

    Dolar'ın arka arkaya vurduğu darbeleri telafi etmek için, miting meydanlarında Anti-Amerikancı, Anti-Semitik nutukların, içe doğru çöken bir ekonomiyi netice verdiğine şahit oluyoruz. Kur açıklanan her Allah'ın günü, meclise Saray kontenjanından girenlerin, “Amerika sonun yakın!” diye sayıklamalarına aldırış etmeyin. Eğer gerçekten ABD'ye eyvallah etmiyorlarsa, banka hesaplarındaki Dolar miktarını dekontlarıyla birlikte deklere ederler. Biz de ne derece milliyetçi ve vatansever olduklarını görmüş oluruz. Saray'dan rol çalmakla yürütülen ucuz siyasetin borsadaki değeri Türk Lirası kadar.

    Aslında bu yıl, Türkiye Hilafeti'nin kutladığı ilk Kurban Bayramı ve Hacc mevsimiydi. Halife ve Emir-i Hacc (Diyanet İşleri Başkanı)  bunu fırsata çevirip, Türkiye'nin ekonomisini “kefere, fecere ve zenadika” nın tasallutundan kurtarmaya vesile yapabilirlerdi. Türkiye'de Dolar'a karşı başlatılan düşük ölçekli seferberlik, Kurban Tatili'nde rüzgarını kaybetti.

    Diyanet İşleri Başkanları'nın her yıl mutad Hacc'a gitmeleri umumi bir kabul oluşturduğu için kimse sesini çıkarmıyor. İhtimal, Hacc Adayları da, Diyanet İşleri Başkanı'nın Arafat'ta yaptığı resmi çerçeveler içindeki dua'nın Hacc'ın rükünlerinden olduğunu düşünüyor olmalılar. Arafat'da vakfe, Hacc'ın rükünlerinden ama, kendisini Emir-i Hacc zanneden, Saray Müfti ve Diyanet Görevlilerinin dua etmesi şart ve rükünlerden değil. 

    Madem, artık Yerli bir Halifemiz var, Hutbe ve Vaazların Hazret'e ve şeceresine dua ile başlaması adettendir. Sayın Diyanet İşleri Başkanı'nın Arafat Vakfesi Duası'nın geçmiş yılların kopyası olması, ya da geçmiş yıllarda olduğu gibi Harameyn-i Şerifeyn'in Belediye Fen İşlerine kilitlenmesi pek yakışık almaz. Bir önceki Diyanet İşleri Başkanı böyle luzumsuz işlerle uğraşarak, kötü bir şöhretle görevine veda etmek zorunda kalmıştı. Umarız yenisi, benzer hatalarla, Halife-Başkan'ın neşesini kaçırmaz.

    Gerçi Türkiye'de yapılan yapanın yanına kalıyor ama, Diyanet İşleri Başkanı yurda döndüğünde, Dolar Kur'undan dolayı, Hacılar'dan isteyecekleri ek ücret için dini bir mazeret uydurmak zorunda kalacak. Öyle ya, Emir-i Hacc kendi Hacc parasını, memur maaşı ile ödeyecek değil ya! Anti-Amerikancı ve Anti-Semitik olmak ne kadar işe yarar göreceğiz.

    İslam Alemi liderliği için paçaları sıvamadan önce, ekonomi, yetişmiş eleman yanında, herşeyden önce Payitaht ve Saray'ın gelirlerini garantilemiş olmak “Modern Halife ve Hilafet” şartlarından gibi duruyor. Emir-i Hacc kılığındaki Diyanet İşleri Başkanı mı? O olsa da olur olmasa da! 

    Modern “Hilafet Şartları” nı yerine getirme açısından Katar Emiri, pek fena durmuyor! Seçim lokal de olsa, global de, oyum onun! Asitane'den gitmesi gereken Mahmil-i Humayun, Katar'dan geldi bu bile yeter!

    Kadir Gürcan
    27 Ağu 2018 10:55
    YAZARIN SON YAZILARI