Hayret! O ifadelerin muhatabı kim?

Kadir Gürcan

Kadir Gürcan

04 Haz 2017 16:21
  • Türkiye’nin her geçen gün daha dar bir alana itildiğinden sadece biz endişe duymuyoruz. Ailecek Saray’a intisap etmiş, cihan yıkılsa güvenlikleri garantiye alınmış memnun zümrenin de içine kurt düşmüş gibi. Şu ifade aynen onlardan birine ait: “Özellikle Dış politikada ani tepkiler gösterilmemelidir.” 

    Ülke işlerini el yordamıyla, günübirlik, topu gelişine vurma, olup-biteni anlamadan sağa-sola hakaret ve tehdit yağdırma stratejilerine (!) emanet etmiş bir idari anlayışla hangi tepki soğukkanlı, mutedil ve mantıklı olabilir ki? Bu kısacık cümle “Ülke içinde kırdığınız kollar yen içinde kalıyor da, dış politikada karıştırdığınız haltlar cümle aleme teşhir ediliyor!” şeklinde anlaşılmaya da müsait.

    Öyle ya, bir tarafta Avrupa bankalarında devletlilere ait 140 milyon dolarlık hesaplardan bahsediliyor. Diğer yandan İranlı İşadamı, ABD’de için için kanamaya devam ediyor. Huzur ve iştahlar kaçmasın mı? Öyleyse dış politikada, biraz daha vites düşürüp, takip mesafesi korunsa fena olmayacak! Belki zamana bırakılınca kendi kendine düzelir.

    Kurnazca seçilmiş ifade tarzında vurgu ve noktalamanın bir ehemmiyeti yok. Uyarı gibi algılayıp, bizim sık sık kullandığımız, ünlem’i dil kuralı hatırına sonuna ekleyebilirsiniz. Cümlenin uyarı, tavsiye ve tehdit türünden netameli mecralara sürüklenmesi endişesi yazarın kalbini titretmiş olmalı ki, daha güvenli sularda kulaç atmayı tercih etmiş. Nesine gerek, olmadık bir fotoğraf karesi saadet ve ömrünü karartabilir. İşin ucunda, ahir ömrü hapis damlarında geçirmek bile söz konusu. Saray’dan zindana romantizmi, roman ve dizi senaryolarında cazip durduğu gibi gerçek hayatta karşılık bulmuyor. 

    Özal’a yakınlığı ile oldukça prim yapan ve merhumun vefatından sonra da bu yakınlığı mayalayıp, mahirane kullanan duayen yazarın bir başka özelliği de her devrin adamı olabilmesi. Her devrin adamı olmak kulağa hoş geliyor olabilir de, düşünce adamları için ağır bir leke olarak bilinir.

    İç ve dış politikada kimin at koşturduğu, kimin son söz söylediği gayet açık. Numara eri gibi, kabinede sadece münhal iskemle ve çalışma odalarını dolduran bakan ve milletvekillerinin ülke dışı problemleri çözmedeki beceriksizlikleri ayyuka çıkmış durumda. Dolayısıyla, ortaya servis edilen karışık menünün sahibi belli. İyi de ismini kim koyacak?

    Bir cümlelik hatırlatma ile iktidar sahiplerine seslenen bu gün görmüş yazarın direnci ancak iki gün sürdü. Her devrin adamı olmak, vaziyeti erken toparlama kabiliyetlerini oldukça geliştirmiş. Burnu iyi koku alıyor. İktidar ve muktedirlerin kendi kendilerine öz eleştiri yaparak yanlışları keşfettiklerini söyleyerek demokratik anlayışın muhalefet kanadını kesip attı. Tek ses ve tek parti dayatmalarına bu kadar teşne ve müheyya olmak da bizim entelektüel camiamıza nasip oldu. 

    Halbuki herkes bilir; köşeye sıkışmış iktidarların zaman zaman otokritik yapıyor görünmeleri, kendilerini düzeltme meraklarından değil, kısa vadeli vicdani konforun ötesine geçmez. Eğer gerçekten iyi niyet taşıyor olsalardı düzelmeye ait küçük kıpırdanmalar görüyor olurduk. Ülkede işlerin her gün kötüye gittiği herkes tarafından biliniyor da, adını koyacak bir isim babası bulunamadı. 

    Bir zamanlar, yazdıklarının virgülüne müdahale edildiğinde kıyametler koparan yazarlar, şimdi yoğurda üflemeyi tercih ediyorlar. Biz de bir an, geçmiş yılların heyecanıyla “Acaba” mı ümniyesine kapılmışız. O da kursağımızda kaldı. Bir arkadaşın sık sık anlattığı milli takım hatırası aklıma geldi. Hangi yıl olduğunu bilmiyorum. Başlama düdüğünden hemen sonra, kendi ağlarımızda golü gören zavallı spiker, kaleciyi işaret ederek “Yaşar, biraz yavaş ol, daha oyuncuları sayamadım!” diyerek erken ve zamansız gole hayıflanır. 

    Olur da bu günler geçerse, şu an kendilerini iktidar ve gücün arkasında garantiye alanlar ipotek ettikleri her şeyleriyle unutulup gidecekler. Kimseye kızmasınlar, tek kullanımlık ucuz peçete olma kendi tercihleri. 

    Kadir Gürcan
    04 Haz 2017 16:21
    YAZARIN SON YAZILARI