Hedefi Olmayan Siyasetçi!

Kadir Gürcan

Kadir Gürcan

08 Tem 2019 10:24
  • Bir önceki Cumhurbaşkanımız konusunda, haklı çıkmaktan ben yoruldum, ama hazret hala huyundan vazgeçmedi. Cumhuriyet Tarihimizde, hüsn-ü zanları böylesine boşa çıkaran, eline geçen avantaj ve fırsatları, kendi kafasına sıkacak beceriksizlerle harcayan ikinci bir insan göremezsiniz. O hala liste başını kimseye kaptırmamakta oldukça kararlı.

    Eğer, siyasi kariyerini damla damla tüketen bir figür görmek istiyorsanız, kendisi hakkında yayınlanan her haberden sonra bir önceki basamağa nasıl düştüğüne bir bakın! “Eski ve Yeni” diye tabir ve ifade ettiğimiz iki şahıs, aynı siyasi düşünceden gelen ve “Al birinden vur öbürüne!” kalitesinde benzer üretimler. Eskisi beceriksizliği ile nam saldı. Yenisi de millete kan kusturmaktan yorulmadı. Ama bizim niyetimiz bu iki milli felaketi iyisi ve kötüsü ile karşılaştırmak değil.

    “Erenler, ne bu şiddet bu celal!” demeyin. Eski Cumhurbaşkanı'nın yakın ve uzak çevresinde kıyametler kopuyor, biçare, hala kafasını kaldırıp kameralara konuşacak bir cesaret toplayamadı.Yine “Üstü kapalı!” eski partisini eleştirmiş. Eskiden de yoktu şimdi de özgül bir ağırlığından bahsedilmiyor. Zaten, gözünü hedefe dikip korkusuzca düşüncelerini ifade edebilecek kabiliyetten mahrum. Merak ettiğim şey; tamam eski parti arkadaşlarınızın yüzüne bakmaktan tırsıyorsunuz da, şu kameraların içine bakıp konuşmaktan neden korkuyorsunuz, be birader. Kameralar, cansız ve cevap vermez.

    Geçtiğimiz hafta, Eski Cumhurbaşkanı, kurucusu oldukları AKP'nin, geleneksel D8 toplantısına katılmış. İktidar Partisinin diğer kurucusu da halihazırdaki Cumhurbaşkanı. İhtimal ki, Yeni olanın G20 için yurtdışında bulunması eskisinin işine yaradı. Aksi halde, sudan bir bahane bulup böyle riskli bir toplantıya katılma cesareti gösteremezdi. İleri süreceği bahaneyi de, kendisi değil, koruması, basın sözcüsü ya da bütün tahminlerinde yanılan talebe arkadaşı ve siyasi teorisyeni basın ile paylaşırdı. 

    Gerçekten, Eski Cumhurbaşkanı, görev süresi içerisinde uğradığı itibar kaybına, görev süresinin sona ermesinden sonra da aynı hızla devam etti. Bilmem hangi yıl idi. Yargı yılının başlaması ile alakalı bir toplantıda, dönemin Başbakanı (Şimdi Cumhurbaşkanı) “Yürü Abdullah!” diye seslenince, makamına yakışır bir şekilde,“Ne oluyoruz? Ben senin emir erin değilim. Sen git ben gelmiyorum!” diyemedi. Cumhurbaşkanlığının son günlerinde, ailecek uğradıkları ağır ithamlar karşısında kendisi bir şey diyemeyince, eski First Lady dayanamadı ve kişilik haklarına yapılan saygısızlıklardan dolayı “İntifada yeni başlıyor!” diyerek, ailesine hayatı dar eden iktidar beslemelerinin ağzının payını verdi. Neticede yeni bir siyasi direniş başlamadı ancak, First Lady'nin bu onurlu duruşu zihinlerde iz bıraktı. Hiç unutmuyorum, o günlerde, yeni Cumhurbaşkanı adayı olarak o eski First Lady'yi tavsiye etmiştim. Bu teklifimde hala ısrarlıyım.

    Eski Cumhurbaşkanı'nın yakın korumalığını yapan emniyet görevlisi, yazdığı hatıralarından dolayı, bir dizi lince maruz kaldı. Bir kaç kez ifade vermeye çağrıldı. Bu taciz atışlarına karşı da sayın Cumhurbaşkanı'nın zihinde kalan bir savunma ve sahiplenmesine şahid olmadık.

    Geleneksel D8 toplantısına katılabildiğine göre, sahanın oyuna elverişli olduğunu en az otuz yerden test ettirmiştir. Hazretin, çok sağlamcı olduğu, kendisini hiç bir zaman riske atmayacağı takıntısı çok iyi biliniyor ya! D8 toplantısında AKP kurucuları ile bir araya gelince, kendisine konuşma şansı verilmiş. Katılımcıların talihsizliği, Eski Cumhurbaşkanının her gün düşen performansına bir kez daha şahit olmaları. Konuşmasında tek dikkat çeken ifade, “Mutlak yönetimlerde mutlak hakim olan mutlak otoritenin sürdürülebilirliği mümkün değildir; mutlak hakimiyet sadece Allah’a mahsustur!" cümlesi. 'Mutlak' kelimelerini sizin için italik yaptım. Anlaşılan o ki, Sayın Gül, otuz defa zemin yoklaması yaptırdığı toplantıya hazırlıksız gelmiş ya da endişe ve korkularını aşmayı beceremiyor. İnsan, bir cümlede, velev bu kelime Arapça asıllı kulağa hoş gelen ve güzel bir kelime de  olsa, bir satırlık ifade içinde dört kez kullanılır mı? 

    Mutlak İrade ve tasarrufun Allah (C.C)'a ait olduğunu zaten biliyoruz. Sizin bu güçlü ifadeden sonra, ne diyeceğiniz önemli! Eğer, “Türkiye, tarihinin en kötü idari tecrübelerinden birini yaşıyor. Despot bir idare, şu an itibariyle Türk Halkı'nı derin kamplaşmalarla parçalamış durumda. Ufukta, yapacağı tahribatın büyüklüğü tahmin edilemeyen derin bir ekonomik düşüş görünüyor. Türkiye Hapishanelerinde elli bin insan suçsuz yere yatıyor. Hala devam eden bu hukuksuzluk zulmünden Türkiye'de beş yüz bin insan mağdur edilmiş durumda...” cümlelerini ekleyemeyecekseniz, bozuk bir ifade içinde dört değil on defa “Mutlak...” kelimesini kullanmanız korkaklık ve mıymıntılığı örtmeye yetmez. 

    İstanbul için yapılan iki mahalli seçim, Türkiye'de siyaset yapan ve politika üretme kabiliyeti olan muhalefet potansiyeli için iyi bir rüzgar oluşturdu. Bu rüzgar yeni oluşumların yelkenlerini doldurabilir. 

    Neredeyse on yıldır, Türkiye'deki sağcı, muhafazakar siyasi düşüncenin “Acaba bir şey yapar mı?” ümidi ile gözünün içine baktığı Eski Cumhurbaşkanı her teşebbüsünde, kendisine ümit bağlayanları mahcup etmekle kalmayıp, utandırmaktan geri kalmadı. Şimdi de, güya, iktidar parti içindeki gayrimemnun ve aykırı düşünenlerin “Büyük Abisi” gibi davranıyor. D8 konuşmasından anlaşıldığı kadarıyla, kendisine yatırım yapanları bir kez daha yolda bırakacak gibi görünüyor. Eh, sürpriz olmaz. 

    İktidar Partisi içindeki muhalifler düze çıkabilecekleri çıkış kapısı arıyor olabilirler. Eski Cumhurbaşkanı arkasında saf bağlamak için can atmaları bu yüzden. Meşhur bir söyleyiş var; “Hedefi olmayan gemiye hiç bir rüzgar yön veremez!” diye. Siyaset için de aynen öyle. Eğer, siyaset borsasında Eski Cumhurbaşkanı'na yatırdıysanız, fazla gecikmeden başınızın çaresine bakın. 

    Kadir Gürcan
    08 Tem 2019 10:24
    YAZARIN SON YAZILARI