Müslümanlar neden geri kalıyor?

M. Ertuğrul İncekul

M. Ertuğrul İncekul

15 Şub 2022 10:34
  • Nerede düştüğümüzü, niye düştüğümüzü bilirsek, aynı yerden ve aynı hataya düşmeden ayağa kalkabiliriz. Tarih ayniyle tekrar etmiyor, figüranlar değişiyor, şartlar değişiyor, sahne değişiyor, senaryo değişiyor. Ama misli ve misali ile hikâyelerimiz tarih boyu hep aynı. 21. yüzyıl acılarının şubesi gibi tarihin karanlık örneklerinden hep misal verip, ortak noktalarımızı yazmak, acımıza acı katmak ben de istemiyorum. Ama neylersiniz ki böyle insanlık dramı yaşandığı dönemlerde aydınların, yazarların, düşünürlerin en önemli görevi de kendi halkımızın çektiği kollektif acıları ve krizleri daha evrensel boyuta taşıyabilmek ve ilişkilendirmektir.

     

    Müslümanların düşüş ve geri kalış sebepleri için şu tespitleri yapıyor Cemâlettin Efgâni. Efgani, Müslüman milletler için kurtuluş yolunu ararken önce dinin etkisini araştırmış, ilk asırlardaki büyük hamleyi, gelişmeyi, fetihleri, ilim, kültür ve medeniyet alanlarında katedilmiş mesafeleri örnek göstererek doğru anlaşılan ve yaşanan dinin gerilemede etkili olmadığını tespit etmiş, sonra da duraklama ve gerilemenin sebeplerini bulmaya çalışmıştır.

    Ona göre bu sebepleri şöyle sıralamak mümkündür:

    a) Hilâfetin saltanata dönüşmesi, sözde halifelerin ilim ve ictihaddan uzaklaşarak isim ve merasimle yetinmeleri, müslümanların birden fazla halife tarafından yönetilmesi suretiyle bölünmeleri.

    b) Din ve milliyet bir toplumu ayakta tutan iki önemli güç olduğu halde her ikisinin de zayıflaması, halifelerin yabancıları devlet hizmetinde istihdam etmeleri.

    c) III ve IV. (IX-X.) yüzyıllarda zındıkların ve bâtınîlerin yaydığı bâtıl inançlar ve safsatalar.

    d) Cebir inancının yaygınlaşarak Müslümanların heyecan ve hamlelerini durdurması.

    e) Hz. Peygamber’e nispet edilen uydurma hadislerin ve İsrâiliyat’ın din kisvesine bürünmüş hainler tarafından kitaplara sokulması ve böylece Müslümanların temiz inançlarının kirletilmesi.

    f) Eğitim ve öğretimin bu olumsuz, durdurucu ve geriletici etkileri ortadan kaldıracak güçte ve yaygınlıkta olmaması.

    g) Doğu’dan Moğol, Batı’dan Haçlı istilâlarının getirdiği zararlar, tahribat ve bezginlikler.

    h) İlim ve amel bakımından İslâm’dan uzaklaşan Müslümanların bölünüp dağılması, âlimlerin birbirinden kopması, toplulukların kardeşlik duygusuna bağlı dayanışma ve yardımlaşmayı terketmeleri (el-?Urvetü’l-vüs_?a, s. 28, 30 vd.; ?â?ırât, s. 239, 296, 351).

     

    Efgani’ye göre müslüman milletlerin ilerlemesinin çareleri aranırken onların gerilemesine sebep olan bu âmillerin göz önüne alınması gerekir. Medeniyet tasavvurunda ilim teknoloji ile birlikte musiki, edebiyat, mimari, resim, felsefe ile beraber yürüme. İçe kapanıp kalmamak. Dünya ile bağlarını kesen bir İslam medeniyeti güdük kalmıştır, içe kapanmıştır. Üreticiliğini kaybetmiştir. Evrensel aydınlar yerine içe dönük, dünyadan kopuk aydınlar ortaya çıkmıştır. Cumhuriyet de öyle olmuştur. İnsani köklere, tarihe, dine sırt çevirmiş modernizmin yörüngesinde tam insanı okuyarak ortaya evrensel bir sistem koyamamıştır. Halkından ve dininden kopuk bir aydın uzun süreli yol gösterici olamaz. Demokrasi sistemi insanı, inançlarını, etiği korudukça varolur. Devletçi sistemler ise devletin bekasını esas alır, vatandaşını yeri gelince çok rahat feda edebilir. O yüzdendir ki eğitimli ve entelektüel kesimler son birkaç asırdır hep Batı’ya göç ediyorlar. Halbuki durum önceden tam tersine idi. Doğu’ya hayran, kitaplar yazan, seyahatler düzenleyen, Batı’dan Doğu’ya gelip yerleşenlerin sayısı az değildi.

     

    Avrupa’nın ilmi terakkiyatı, bugünkü medeniyetinin temelini, Hristiyan kilisesi ve onun dünya görüşü ile mücadelesi sonucu doğmuştur. Dogmatik şeyler, hurafeler ve batıl olanla mücadeleri ve tepkileri hakikatin keşfine ve terakkiye sebep olmuştur. Kilise pek çok şeyin önünü tıkamıştır, tıpkı bugün Diyanet gibi kurumların ve teologların fetvalarının tıkadığı gibi. Avrupa tarihi Gelileo örneğinde olduğu gibi Rönesans’ın kırılma noktasına kadar çok karanlıklar yaşamıştır. Endülüs’e savaş açan zihniyet aslında sanata ve ilme de savaş açmıştır. Avrupa aklının kurtuluş ve özgürlüğünde Müslümanların naklettiği ilim ve kültür önemli rol oynamıştır.

     

    Aslında Avrupa kültürünün tarihinde Şam, Bağdat, Buhara, İstanbul, Kahire, Horasan ,Kurtuba çok önemli rol modellerdir. Ne zaman ilim ve araştırmadan koptuk. İçe yöneldik, kendimizi yeterli gördük, o günden beri geriye gidiyoruz. Orta Doğu toplumlarında okuma, bilgi işleme, okuyup, yazıp ortaya bir şeyler koyma ve bunlara sahip çıkma, destek olma, takdir etme oranı da bu geriye gidişin sonucudur. Bir de fakr-u zaruret ve devletin ceberutluk yönü biraraya gelince çöküşler kaçınılmaz oluyor.

     

    Son tahlilde Batı’da yaşayan, inançlı, köklerine bağlı, modernizeye, ilme, hakikat aşkına açık ve gerçek anlamda günümüzü iyi okuyabilen, bulunduğu topluma üretimleri ile katkı sağlayabilen irfanlı, erdemli insanlara çok iş düşüyor. Batı’nın sunduğu demokratik ve teknolojik imkânlar bizim dünyamızla birleştiğinde yepyeni bir toplum ve medeniyet tasavvuru yeniden ortaya çıkacaktır.

    Okuyucuya not: İkinci kitabım “DEĞER MİYDİ?” CRAB PUBLISHING yayınevinden yayımlandı. Yayınevine, emeği geçenlere ve takdim yazısı ile kitaba ayrı bir düşünce derinliği kazandıran Ahmet Kurucan Bey'e teşekkürlerimi iletiyorum.

    [email protected] 

    @ErtugrulIncekul




    15 Şub 2022 10:34
    YAZARIN SON YAZILARI