5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü vesilesiyle...
Hizmet Hareketi öğretmenlerini “muallim” ufkuna taşıma süreci; henüz öğrenci dönemlerinde “ışık evlerde” başlar. Bu evlerde kalan genç eğitimci adayları hem kendilerini geliştirir hem de kendi ilgi alanlarındaki gençlere ablalık ve abilik yaparlar. Bir diğer ifadeyle onlar; bir yandan ablaları ve abileri tarafından yetiştirilirken aynı zamanda kendi alt gruplarına “rehber ablalık ve abilik” yaparlar. Bu yetişme ve yetiştirme süreci o kadar kıymetlidir ki filizlenme dönemi de diyeceğimiz bu süreçte kazandıkları değerler; onların öğretmenlik hamurunun yoğrulmasındaki temel mayayı oluşturur. Işık evleri bir yönüyle de Peygamber Efendimizin ilk tebliğ yıllarındaki “Darülerkam” evine benzetebiliriz. Çünkü orada da Sevgili Peygamberimiz en seçkin muallim olarak hak ve hakikatı arkadaşlarına en başta kendisi hayatına tatbik ederek yaşıyor ve öğretiyordu. Bu nokta öğretmeni muallim ufkuna taşıyan ayrıcalıktır; öğrettiği güzel davranışları öncelikle kendisinin yaşaması özelliği. Fethullah Gülen Hocaefendi de bu ayrıcalığı Hizmet Hareketi muallimlerine “Örnekleri kendinden bir hareket.” ölçüsüyle ifade etmiştir.
EĞİTİM DEĞERLERİNİN ŞEKİLLENMESİ
Bu yetiştirilme döneminde ve daha sonraki eğitim çalışmalarında kazanılan değerler; aynı zamanda eğitim ve öğretim hayatlarındaki normların şekillendiği bir beslenme ve uygulama sürecinde de temel katalizörlerdir. Öğretmen yetişme dönemi aslında evrensel değerleri de kucaklayan; Kur’an ve Sünnetin merkezde olduğu, Risale-i Nurların, Pırlanta Serisinin ve yine Hocaefendi’nin sohbetlerinin Hizmet eğitim kuşağında şekillendiği bir pişme ve yetişme sürecidir... Gelin şimdi Hocaefendi’nin hizmet otağında demlenen bu eğitimcilerin misyonunu birazcık anlamaya çalışalım.
PEYGAMBER MESLEĞİ
Muallimlik; peygamber mesleğidir. Efendimizin (SAS) “Ben ancak bir muallim olarak gönderildim." sözünü esas ve örnek alan gerçek öğretmenler; "her yönüyle mükemmel ve iyi bireyler" yetiştirmeye kendilerini adamış "ideal rehberler" olarak eğitim hayatlarına yön vermeye çalışırlar.
Muhterem Gülen Hocaefendi, bu hususu şöyle ifade etmektedir: "Muallim, doğumdan ölüme kadar, bütün bir hayat boyu, hayatı şekillendiren kudsî üstattır. Milletine, kader programında rehberlik yapıp, ahlâk ve karakterini yücelten ve ona ebediyet şuurunu aşılayan, melek soluklarının mihraklaştığı bu üstün varlığa denk yeryüzünde ikinci bir yaratık gösterilemez.
Muallimin, ferd üzerinde tesiri, anne, baba ve cemiyetin tesirinden kat kat üstündür. Aslında, anneyi de babayı da hatta cemiyeti de yoğuran odur. Onun elinin, içine girmediği her hamur tatsız ve tuzsuz sayılır."
Bediüzzaman Hazretleri de muallimin eğitim ve yetiştirmedeki ehemmiyetini şu şekilde ortaya koyar: "Şu zamanın dindar bir muallimine, eski zamanın velîleri nazarı ile bakıyorum. Çünkü eski zamanda dinî terbiye; ebeveyne verilmişti, bu zamanda o vazife muallimlere verilmiş. Muallimin iyisi çok iyi, fenası da çok fena. Çünkü masum çocuklar muallimlerine çok dikkat ederler, âdeta mıknatıs gibi hocalarından ne görürse, iyiyi de fenayı da çekerler.
Muallimin iyisi minare başında, kötüsü kuyu dibindedir. Muallimler için ortası yoktur, ya âlay-ı illiyyînde veya esfel-i sâfilîndedirler. Eğer vaktim olsa, hergün muallime (eğitimlerini teşvik için) on altın lira veririm. Çünkü dünyada benim çocuğum olmadığından, bütün dünyadaki çocuklarla şefkat cihetiyle alâkadarım."
MUALLİM BİR REHBERDİR
Üstad Bediüzzaman Hazretleri’nin ve Fethullah Gülen Hocaefendi'nin hayatlarında da gerçek öğretmeni kucaklama ve takdir etme tablolarıyla sıkça karşılaşırız. Hocaefendi mevzuya muhteşem bir bakış getirmiştir: "Muallimin elinde madenler saflaşır, som altına ve pırıl pırıl gümüşe inkılâp eder. O esrarlı elde en ham ve en değersiz şeyler, bîhemtâ elmaslar hâline gelir. Hiçbir fabrika onun kadar seri ve onun kadar sistematik olarak iş göremez.
Karşısına aldığı yüzlerce insana, bir anda bütün duygu tayflarını intikal ettirmek ve onların varlıkları içinde ikinci bir varlık hâline gelmek, muallimden başka kimseye müyesser olmamıştır.”
Branşı ne olursa olsun "rehber" vasfı olmayan fertlerin bu meslekte bulunması; toplum, okul, aile ve öğrenci zaviyesinden telafisi mümkün olmayan yaralara yol açmaktadır... Bu hususu Fethullah Gülen Hocaefendi şu şekilde ifade etmektedir:
“İnsanın önce kendini keşfetmesi lazım. Nefsini bilen Rabbini bilir, beyanından hareketle, insan nerede hangi seviyede olduğunu bilmeli ki bu önemlidir. Kimseyi aldatmanın bir manası yoktur. Yorumlara tevillere girmek kimseye bir şey kazandırmaz. Her insan davranışları ile kendi tabiatının rengini aksettirir. Öyleyse önce onun keşfedilmesi gerekir. Bunu bilmeli sonra da bu tabiatı terbiye etme cihetine gitmeliyiz.”
MUALLİMDE OLMASI GEREKEN KRİTERLER
Bir muallim, alanında yani; fen ve sosyal bilimlerde veya dini ilimlerden hangisinde faaliyet sürdürüyorsa o dalda kendini mükemmel şekilde yetiştirmelidir. Ayrıca sınıf yönetimi ve öğrencilerle pedagojik ilişkilerde de kusursuz bir performans ortaya koymalıdır... Yukarıda izah etmeye çalıştığımız hususlar ideal bir eğitimcinin üzerinde taşıması gereken temel kriterlerdir. Ancak bunların yanı sıra; alanı ne olursa olsun evreni bilim diliyle tefekkür etme gayreti ve öğrencileriyle de paylaşabilme hassasiyetiyle yaşamalıdır. Ve en son nokta olarak da Fethullah Gülen Hocaefendi’nin eğitim felsefesinden beslenen "değerler eğitimiyle" de bezenmiş "rehber öğretmen" hususiyetlerini taşıyan hakiki muallimler; kendi değerlerini evrensel değerlerle buluşturarak eğitim hizmetlerine devam etmelidirler. Özellikle de öğrencileriyle birlikte vakit geçirme sürecini ders saatleriyle ve müfredatla sınırlı tutmamalı; mutlaka fedakârlık esaslı bir yaklaşımla, ders dışı vakitlerde de programlı olarak öğrencileriyle bir araya gelebilmelidirler.
SALİH DAİRE MUALLİMİN HAYAT TARZI OLMALIDIR
Diğer yandan gerçek öğretmen, "salih daire" çizgisinde bir hayat yaşamalı; iyilik, güzellik, doğruluk adına ne kadar seçkin vasıflar varsa bunları sevgi hamuruyla yoğurup "rıza güzergahında tahkik yolculuğuna" devam etmelidir... Öğretmen, daima "müsbet hareketi" kendisine düstur edinmeli "reaksiyoner" değil "aksiyoner" insan olmayı adeta huyu haline getirmelidir. Herkesi kucaklamalı, en zıt davranışlara karşı bile kucağını açmayı bilmelidir. Öğretmen, Kitab-ı Kainatı mana-yı harfi gözlüğüyle okuyabilen; branşına göre matematik, fizik, kimya, tarih, coğrafya vb alanları en iyi şekilde öğretirken bir yanda da öğrencilerinin ruhlarına evrensel ve insani değerleri üflemeyi, hayatının olmazsa olmaz bir esası kabul edebilen bir rehber olarak icraatını gerçekleştirmelidir.