Bu net müthiş Inkılab!

Safvet Senih

Safvet Senih

12 Ağu 2021 09:15
  • Küçük bir kavmin âdetlerinden, önemsiz bir âdeti kaldırmak, küçük bir topluluğun cüzî, zayıf huylarını kaldırmak, büyük bir hükümdara, uzun zamanda son derece geleneklerine bağlı, inatçı ve büyük bir kavimde kökleşmiş ve kuvvet kazanmış âdetleri kaldırıp, kötü ahlaklarını söküp atarak yerlerine en yüksek âdetleri ve en güzel ahlakları yerleştirmiştir.
    Bir devlet ilk başta, çocuk gibidir: büyümesi yavaş olur. eğer daha önce o yeni devletin ruhuna kadar nüfus eden bir devlet varsa ona galip gelmesi de birden bire olmaz; uzun zamana ihtiyaç vardır. Hz. Muhammed Aleyhisselam ise, bütün yüce esasları içine alan maddi-manevi yükselmenin ve İslami medeniyetin kapı ve yollarını açan bir devletle kısa bir zamanda bir hamlede dünyanın o zaman süper gücü sayılan  devletlerine galip gelmiştir. 
    Kahırla, cebirle geçici ve sathi bir hakimiyet kurulabilir. Fakat Muhammed Aleyhisselam, bütün kalplere, fikirlere ve ruhlara tesir icra ederek, vicdanlar üzerinde hakimiyet kurmuştur.

    Evet tehditlerle, korku salmakla, hileye baş vurarak insanların düşüncelerini başka mecralara çekmek mümkün olabilir. Fakat bunun tesiri geçicidir. Aklın muhakemesini az bir zaman kapatabilir. Ama irşad ile kalblerin derinliklerine kadar inebilmek, duyguların en incelerini heyecana getirmek, kabiliyetlerin gelişmesine yol açmak yüce ahlakları yerleştirmek, alçak huyları imha etmek, insanın  cevherinden perdeyi kaldırıp hakikatı apaçık ortaya koymak söz hürriyetine serbestlik vermek harikuladelerdendir ki, Allah’ın izni ve yardımı ile Hz. Muhammed Aleyhisselam bütün bunlardan son derece başarılı olmuştur.

    Evet, câhiliyet döneminde kalp katılığı öyle bir dereceye gelmişti ki, kocaya vermeye utandıkları kızlarını diri diri toprağa gömerlerdi. Hz. Muhammed Aleyhisselamın getirdiği şefkat, merhamet ve insaniyet anlayışı karşısında artık karıncaya bile ayak basmaz oldular. Acaba böyle ruhi, vicdani ve kalbi bir değişme ve değiştirme, herhangi bir kanuna tatbik edilebilir mi?

    Tarihen sabittir ki, parmakla gösterilen en büyük bir dâhi, ancak umumi bir istidat veya hasleti uyandırabilmiş ve geliştirebilmiştir. Mesela milli duygular, kardeşlik, sevgi ve hürriyet hissi gibi ancak birkaç hissi ikaz edebilmiştir. Acaba Arabistan çöllerinde yaşanan o câhiliyet döneminde cehalet, eşkiyalık, zulüm karanlıkları altında gizli kalan binlerce yüce hissiyatı, o yarımadada bedevi, dağınık bir kavim içinde inkişaf ettirmek harikulâde değil midir? Evet hakikat güneşinin ışığındandır. Bu gerçekleri kabul etmeyenler Arab yarımadasına gitsinler, en büyük filozoflarından yüz tanesini de seçip götürsünler. Orada ahlakın ve maneviyatın gelişmesi hususunda çalışsınlar. Muhammed Aleyhisselamın o vahşetler zamanında o vahşi bedevilere verdiği cilayı, o filozoflar şu medeniyet asrında ve ilimlerin geliştiği bir çağda yüzde bir nisbetinde verebilirler mi? Çünkü Hz. Muhammed Aleyhisselamın yaptığı o cila, ilahi, değişmez, sâbit bir ciladır ve O’nun (SAV) büyük mucizelerindendir...

    Demek ki, mucizevî ve ilahi bir destekle, bir anda bir senelik işler yapılabiliyor?

     Evet. Bediüzzaman diyor ki: “Bazılara  bir an bir senedir.” Fıtratların bir kısmı birden bire parlıyor, bir kısmı tedricidir, yavaş yavaş gelişiyor. İnsan tabiatı ikisine de benziyor. Şartlara bakıyor; ona göre değişir. Bazan tedrici gidiyor. Bazende barut gibi simsiyah iken, birden bire fışkırıp nurani bir ateş oluyor. Bazan bir bakış kömürü elmas ediyor. Bazan bir temas, taşı iksir ediyor. Hz. Muhammed Aleyhisselamın bir bakışı birden bire cahil ve bedevibir insanı ârîf ve aydın bir insan haline çeviriyor. Eğer misal istersen; İslamdan evvel Ömer ve İslam’dan sonra Ömer... İkisini kıyaslayacak olursak, bir çekirdek bir ağaç... Bir anda meyve verdi. Muhammed Aleyhisselamın nazarı ve himmeti Arap yarımadasında kömürleşmiş fıtratları, birden bire ve baştan başa elmaslara çevirdi. Barut gibi simsiyah ahlak ve anlayışları parlatıp birer aydınlık nur haline getirdi...
     Günümüzde bunları tasdik edip Müslüman olan insan var mıdır? denilecek olursa:
     Evet vardır. Celaleddin Lauder Brunton isimli Oxford mezunu, birçok eserleri bulunan ve meşhur bir aileden gelen İngiliz Müslüman diyor ki: “Misyonerlerle gittiğim Hindistan’da, şehirlerden uzak, kimsenin ismini bile duymadığı Ichra adında bir köyde bulunuyordum. Bu köyde yaşayanlar, pek fakir, pek sefil tabakadan insanlardı. Onlara sırf  Allahû Tealanın rızası için tek ve merhametli bir Yaradanın var olduğunu anlatmaya, dünyada takip etmeleri gereken doğru yolu öğretmeye çalışıyordum. Ne gariptir ki, bütün öğretmeye çalıştığım hususlar, Müslümanlıkta vardı. Ben bir Hıristiyan misyoner değil, tam bir Müslüman din adamı gibi telkinlerde bulunuyordum.”
    “Bu ıssız, tenha yerde ve bu cahil halk arasında nasıl uğraştığımı, ne kadar fedakarlık yaptığımı, ne gibi müşkilat ile karşılaştığımı size uzun  uzadıya ifade edecek değilim. Bütün düşüncem, bu zavallı insanları ruhen ve bedenen temizliğe kavuşturmak onlara büyük bir Yaradan’ın varlığını öğretmekten ibaretti.”
    “Yalnız kaldığım zaman, Muhammed Aleyhisselam’ın hayatını inceliyordum. (...)  Bu tedkiklerim sürdükçe, İslamiyetin Allah’ı ve hakikatı en doğru olarak ortaya çıkaran hak din olduğunu kabul etmek lazım geldiğini iyice anladım.”
    “Muhammed (SAV)  gibi büyük bir Peygamber’in insanlığa yaptığı hizmetleri öğrendikçe, O’nun peygamberliğini inkar etmenin bir mânâsı yoktu. O, muhakkak Allahû Tealanın Peygamberi idi. O, ancak, Allahû Tealanın Lütfu ile vahşet ve cehalet içinde yaşayan , bir çok puta tapan, hurafelere inanan, yarı çıplak halde, bir çok kadınla hayvanca bir hayat süren Arapları, kısa bir zaman içinde, Allahû Tealaya iman eden, medeni, temiz, dürüst, kadına hak tanıyan, iyi ve yumuşak huylu insanlar haline getirdi. Bir insan, Allah’ın yardımı ve lütfu olmadan böyle bir şeyi hiçbir zaman başaramaz. İçinde bir kaç yüz kişi bulunan köyde, benim ne kadar zahmet çekerek uğraştığımı düşündükçe, Muhammed’in (SAV) eseri, gözümde gittikçe büyüyordu. Hayır, ancak Allah’ın Peygamberi böyle bir iş başarabilirdi. Onun Peygamberliğine can  ve gönülden iman etmek lazımdı.”

    12 Ağu 2021 09:15
    YAZARIN SON YAZILARI