Mükâfaatlar, niyetin kalitesine göre

Safvet Senih

Safvet Senih

26 Ağu 2020 10:40
  • Efendimiz (S.A.S.) müminin niyetinin amelinden hayırlı olduğunu buyuruyor… M. Fethullah Gülen Hocaefendi bu hususlarla ilgili şöyle diyor:
    “İnsanın düşünce ufku dardır. Daha büyük şeylerin altına NİYET ile girebilir. ‘Dünya, NAMAZIM adına hiç bitmeseydi’ der. Allah kulu niyetine göre mükâfatlandırır. Niyetin öyle bir enginliği vardır. Arzular fiilin önüne geçer.
    Muvakkat bir hayatta olan şeylerle sonsuz elde edilemez.  Ebedî niyetle ancak ona sahip olunabilir.
    “Keşke kendi küçüklüğüme göre değil de Allah’ın büyüklüğüne göre kullukta bulunabilseydin” (demeli insan).  Amel alanında bunları söyleme çok önemlidir. ‘Rahmet dalga boyu’ ile Allah bunları yapılmış kabul eder.
    Her günah, küfre bir ŞEYTAN  DAVETİYESİDİR. Zira günah bir TABİAT DEFORMASYONUDUR. Bir insan, ya Evliyaullah’tır ya da â’dâullahtır. Ortası yoktur. Beyne, beyne yok.
    Hayata çok iyi bir gaye biçilemiyor. İnsan farkına varmadan çok ucuza satılıyor. Ebediyetleri peylemek için yaratılmış insan meğer bu dar dünya için değilmiş. Saksıda çınar ağacı gibi… İnsana böyle bakılmıyorsa, ona haksızlık ve kötülük yapılıyor demektir.
    Bu Hizmetin Sanatkârları Kur’an hakikatini GÜNÜLLERİ  ile TEMSİL  ederlerse, Allah onları hususî lütuflarla şereflendirecektir. Bir câzibe-i kudsiyyenin İZDÜŞÜMÜ onların geleceklerine su serpecektir.
    Herşeylerine muhtaç olduklarınıza (teknoloji, ilaç v.s…),  nasihat çekmekle kabul göreceğinizi mi zannediyorsunuz? Kabul göremeyeceğinizi bilmelisiniz. KOMİK  OLMAMALISINIZ. Bir elinizi o kapıda DİLENMEYE  açacaksınız, diğer elinizle de Kur’an’ı göstererek, onların kurtulması için Onu rehber kabul etmelerini isteyeceksiniz; inandırıcı olabilir misiniz? Bu tavrınızdan dolayı kınanmaz mısınız?
    Ses tellerimin sesine değil de, kalbimin sesine kulak veririm. Gırtlağın sesi o kadar önemli değil, o herkeste var, gönlümün, kalbimin, vicdanımın sesi önemli.
    Tesbih bir kültür. Her dinde vardır. Bizde ibadeti kolaylaştırmak için bir vasıta olarak görülmüş. İbadete girmeyen şeylere bid’at girmez ki, tesbih  bid’at olsun.
    Hakka ve hakikate hizmet edenlerin, ISLAH’a güçleri yetmiyorsa, onlar yaşama hakkını kaybetmişler demektir. MUSİBETLER’in, ma’siyet ve isyan anlarına DENK  gelmesi TESADÜFΠ değildir. Allah’ın icraatını sorgulayamayız… Asıl suçlu biziz. Din hayatımızın gayesi midir? Bir Nebî iştiyakıyla Rabbimize mülaki olmaya (kavuşmaya) arzulu muyuz? Bundan da öte hazır mıyız? Şimdi, tevbeye koşma ve yalvarıp yakarma vaktidir… Allah zâlimlerden şikayet ediyor. Bu, benim rikkatime çok dokunur. Birbirleriyle uyum içinde olmayan kimseler Allah’ın tevfikinin (muvaffak kılmasının, yardımının, desteğinin) kesilmesine yol açarlar. Bunalımlı dönemleri zamanı iyi mayalamakla atlatabiliriz.
    Umumun himmeti üzerine kurulmuş bir hizmetin bazı şahıslara bağlanması hatadır. Bu Hizmet’te alâyişe yer yok; Allah razı değil. Bir sevk-i İlâhi’yi birilerinin yaptığı iddiası şirkdir. Kıskançlıklarla, düşmanlıkları tahrik ettik. Doğruluk ve istikametten hoşlanmayanlara karşı nasıl tedbir alınabilir? Çok hassas olunması lüzumlu bir zeminde duran kimseler, azamî hassasiyete uymak zorundalar.
    İlâhî ahlak mükafaat vaad eden bir ahlâktır.
    Arkasını getiremediğiniz ve tabiatınıza mâl edemediğiniz şey sizin değildir.
    Kulluğun mebdei, insanın kendisinden rahatsız olmasıyla başlar. İçimizde ne doluysa, onunla nefes alır veririz. Arzularımız hep onların etrafında pervanedir. Manevî ve ruhî heykelimize ters şeyler düşünmemiz, hem bizi hem de melekleri yaralar. Liyakatli talip değilsek Allah âtıl bırakır bizi. Gayeli, hedefli ve ufuklu düşünme, hayr-ı kesire mazhariyetin ifadesidir.
    Zelzelenin bir TAKDİR-İ  İLÂHΠ olduğu muhakkak. Ancak bir TEKDİR-İ  İLÂHΠ de olduğu unutulmamalı.
    Hakikat, varlığın gerçek yüzünün görülmesidir. Her hadisenin ucundan tutup bunun nereye vardığını araştırma hakikat aşkıdır. Batı’da RÖNESANS, hakikat aşkının bir semeresidir denilebilir. Bizim için, bir İLLETE (asıl sebebe) dayanması gerekir ki, biz bu anlayışla dışımızdakilerden  ayrılırız. Hakikat aşkına insan ruhunda uyarılması Müslüman için faydalar üstü bir faydadır. Hakikat aşkına Dilbeste bir insanda ARAŞTIRMA  AŞKI, olmazsa olmaz bir esastır.
    İnsanın hedefe varması (ve hedefi on ikiden vurması) onun ADANMIŞLIĞINA bağlıdır. Böyle olunca, geçtiğin bütün yollar HACCA gitmek gibi kıymet kazanır. Çektiği çileler ise lezzet-i ruhaniyeye banmasıdır. Encamında bulacağınız kıymet, karşılığında çektiğiniz sıkıntıları çoktan unutturacaktır; görmezsiniz onları.
    Risale-i Nur’a talebe olmak, ömrünü takva, zühd ve verâ arasında geçirmek, demektir. Üstad’da  yanlışlığa karşı TAMİR AHLÂKI  vardı. Akif’te ise İSYAN  ahlâkı hâkimdir; onun köpürüşleri TAMİR imkânı bırakmayan bir tavır olarak ortaya çıkar; avazı çıktığı kadar haykırır.
    Bazen Sahabe Efendilerimize karşı alâkam o kadar derinleşiyor ki, ‘Ne olurdu ben de onların içinde olsaydım!’ demeden edemiyorum. Zamanı da çekip getiremiyorum. Bu mânâda DELİ  GÖNLÜMÜ de ikna edebilmiş değilim. Müstesna Peygamber’in yanında müstesna insanlardır Ashab-ı Kirâm..”  (Ahmet Özer, Pensilvanya  Günlüğü’nden)
    26 Ağu 2020 10:40
    YAZARIN SON YAZILARI