Shakespeare Arılar için ne demişti ?

Safvet Senih

Safvet Senih

22 Tem 2021 09:43
  • “Bal arısına Rabbin şöyle vahyetti: Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kudukları çardaklardan kendine göz göz ev (kovan) edin. Sonra da her türlü meyveden ye de Rabbinin sana yayılman için belirlediği yolları tut. Onların karınlarından renkleri çeşit çeşit bir şerbet çıkar ki, onda insanlara şifa vardır. Elbette düşünen kimseler için bunda alacak ibret vardır.” (Nahl Suresi, 68-69)
    Kanada- Toronto Televizyonunda programcı Gary Miller bir makalesinde diyor ki: “Nahl Suresinde Kur’an bal yapan arının durumunu anlatırken, onu hep dişi olarak ele alır. “İttehızî, külî, feslükî” ifadeleriyle, evler edinen ve meyvelerin özlerinden bal özü toplayan arının dişi olduğunu açıkca bu müennes (dişil) tabirlerle ifade eder. Şimdi siz bir arıya bakıp onun dişi veya erkek olduğunu söyleyebilir misiniz? Bu uzmanlık gerektiren bir konudur. Fakat, erkek arının yiyecek toplamak için yuvasını terk etmediği; ancak günümüzde bilinen bir gerçektir. Nitekim, Shakespeare’in IV Henryadlı piyesinde, bir yerde arı konusu tartışmaya açılır ve arıların asker olduğu ve kralları olduğu belirtilir. Bu Shakespeare dönemindeki bilgiydi. O zamanki insanlar arıların erkek olduğuna başlarında da Kraliçe değil Kral bulunduğuna ve yuvalarına döndüklerinde bir krala karşı sorumlu olduklarına inanıyorlardı. Halbuki, bugün bunun böyle olmadığını bu işleri yapan arıların dişi olduğunu ve kraliçe arıya karşı sorumlu olduklarını bilim söylüyor. Bu son üç yüz yılda yapılan araştırmalarda ortaya çıkan bir gerçektir.”
    Ayrıca arıların karınlarından çıkan renkleri çeşit çeşit şerbet çıktığı ve onda şifa bulunduğu ifade edilmektedir. Gerçekten de arının karıncıklarından bal, mum, arı sütü, iğne ve propoli çıkmaktadır ve herbirinin rengi ayrıdır ve hepsi de şifâdır.

    Nasr Suresinin  işaretleri: 

    “Allah’ın yardım ve fethi gelip de o insanları Allah’ın dinine alayları ile cemaat cemaat girerlerken gördüğüm zaman, artık Rabbine hamd ile tesbih et ve mağfiretini dile, çünkü O, muhakkak ki, tevbe ile kendine dönenleri kabul ile mağfiret etmektedir.” (Nasr Suresi)
    Nasr Suresi, Medine’de Hicretin 8. senesinde, Peygamberliğin 21. yılında nâzil olmuş ve Allah’ın müminlere yardım ve fetihleri müjdelenmişti. “Allah’ın yardım ve fethi gelip de, insanları Allah’ın dinine alayları ile cemaat cemaat girerlerken gördüğün zaman, artık Rabbine tesbih et ve mağfiretini dile. Çünkü muhakkak ki, O, tevbe ile Kendine dönenleri çok kabul edicidir.” Buyuruluyordu. 
    Bu sûrenin haber verdiği Mekke’nin fethi gerçekleşmiş, insanlar topluluklar halinde Müslüman olmuşlardır.
    Ama sure nâzil olunca herkes sevinirken Hz. Ebu Bekir ile Hz. Abbas, Peygamber Efendimizin ( S.A.V.) vefat edeceğini anlayıp ağlamaya başlamışlardır. Çünkü müjde verildikten sonra Peygamberimizin (S.A.V.) istiğfar ederek Allah’a dönmesi istenmektedir. Halbuki daha önce inen Fetih Suresinin başında Resulullah’ın (S.A.V.) geçmiş ve gelecek günahının mağfiret edildiği açıkca ifade edilmiştir. Zaten Muhammed Aleyhisselamda bir peygamber olarak “İsmet” sıfatı olduğu için günahsız ve masumdur. Öyle ise bu dönüş başka dönüştür. Yani dünyadan âhirete “Refik-i A’lâ”ya dönüş... Nitekim bu surenin harfleri baştan ilk harften “Vestağfirhü’nün vavına kadar sayıldığı zaman, 63 tane olduğu görülecektir. Hakikaten Peygamberimiz (S.A.V.) Hicrî takvime göre 63 yaşında vefat etmiştir. 
    Ayrıca peygamberliğin üç mühim vazifesi (tesbih, hamd, istiğfar) “Fesebbih bi hamdi Rabbike festağfirhü” aslî harflerle 21 harften ibarettir... Hem bu surenin, peygamberliğin 21. senesinde nâzil olduğunu hem de bu üç vazifeyi tam olarak yaptığını gösterir...
    22 Tem 2021 09:43
    YAZARIN SON YAZILARI