Türkiye, 2021 yılından itibaren Rusya ve Ukrayna arasındaki savaşın önlenmesi ve barışçıl bir çözüm için arabuluculuk yapma çabalarını sürdürüyor. 8 Aralık 2021 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin iki ülke arasındaki gerilimi azaltmak için arabulucu olma isteğini dile getirmişti. Bu açıklama, Rusya'nın Ukrayna sınırına asker yığmaya başlaması ve bu durumun tüm dünyada endişe yaratmaya başladığı bir dönemde gelmişti. Erdoğan, Türkiye'nin her iki tarafla da diplomatik ilişkilerini sürdürebileceğini ve bu bağlamda arabuluculuk yapmaya hazır olduklarını belirtmişti. Ancak Türkiye, Rusya’nın Şubat 2022’de Ukrayna’yı işgale başlamasıyla birlikte, NATO üyesi olmanın getirdiği stratejik konumunu göz önünde bulundurarak, iki ülke arasında tam anlamıyla tarafsız bir arabulucu olamayacağını fark etmekte gecikmedi.
Erdoğan, 5 Ocak 2023 tarihinde de Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenskiy ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi ve Türkiye’nin kalıcı bir barış için müzakereleri kolaylaştırma teklifini yineledi. Bu süreçte, Türkiye’nin aynı zamanda Zaporizhzhia Nükleer Santrali’ni kapsayan müzakerelere destek olacağı ve esir takaslarını kolaylaştırma yolunda adımlar atacağı vurgulandı. Türkiye’nin Rusya ile iyi ilişkilerinin yanı sıra, Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü savunarak, tarafsız bir denge kurmaya çalışması, Ankara’yı uluslararası arenada önemli bir diplomatik aktör yaptı. Özellikle İstanbul ve Antalya’da düzenlenen barış görüşmeleri, Türkiye’nin bu çabalarını somutlaştıran adımlardan biri oldu. Ancak, sonuç olarak kalıcı bir barış anlaşmasına ulaşılamadı.
Öte yandan, 2022 yılının Temmuz ayında Türkiye'nin öncülüğünde, Birleşmiş Milletler ile birlikte, Karadeniz’deki Ukrayna limanlarından buğday ihracatını tekrar başlatan bir anlaşma imzalandı. Bu tahıl koridoru anlaşması, sadece Ukrayna için değil, dünya genelinde gıda güvenliği için büyük önem taşıdı. Türkiye, bu sayede hem Rusya ile hem de Ukrayna ile ilişkilerini dengeleyerek, dünyaya önemli bir arabuluculuk örneği sundu.
Ancak Türkiye'nin, Ukrayna ve Rusya arasında tam anlamıyla bir barış sağlaması, NATO üyeliği ve tarafsızlık konusundaki zorluklar nedeniyle oldukça karmaşık bir hedef olmaya devam etti. Türkiye, Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesini kabul etmiyor ve bu da arabuluculuk çabalarını kısıtlayan bir faktör. Kırım meselesi, Türkiye’nin Rusya ile iyi ilişkiler kurmaya çalışırken, Ukrayna'nın egemenliğini savunmaya devam etmesi nedeniyle oldukça hassas bir konu.
Ramaphosa’nın Öne Çıkışı
Güney Afrika Devlet Başkanı Cyril Ramaphosa ise, Türkiye’nin bu arabuluculuk çabalarına kıyasla daha bağımsız bir duruş sergileyerek, Afrika kıtasındaki barışçıl rolünü güçlendirdi. Ramaphosa, 2023 yılı itibarıyla Rusya-Ukrayna savaşında arabuluculuk için önemli bir aktör haline geldi. Haziran 2023’te, Ramaphosa ve diğer Afrika liderleri, Rusya ve Ukrayna arasında barış için Afrika liderliğinde bir girişimde bulunmuştu. Bu girişim, tarihi bir adım olarak nitelendirildi çünkü Afrika, daha önce hiç dışarıda böyle bir barış misyonu yürütmemişti. Ramaphosa, Putin ve Zelenski ile görüşmeler yaparak, barış sürecine katkı sağlama noktasında ciddi bir mesafe kat etti.
Ramaphosa, aynı zamanda Güney Afrika'nın BRICS üyesi olması ve Rusya ile güçlü diplomatik bağlara sahip olması nedeniyle, Türkiye’nin aksine daha bağımsız bir rol üstlenebildi. Türkiye, NATO üyesi olduğu için, Ukrayna ve Rusya arasında arabuluculuk yaparken belirli sınırlarla karşılaşıyor. Ancak Ramaphosa, Güney Afrika'nın Bağlantısızlar Hareketi’nin bir üyesi olması nedeniyle bu sınırları aşarak tarafsız bir duruş sergileyebiliyor.
Son olarak, 24 Nisan 2025 tarihinde, Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenski’nin Güney Afrika ziyaretinde Ramaphosa, barış görüşmelerinin önkoşulsuz başlaması gerektiğini vurguladı. Zelenski’nin, savaşın giderek daha zor bir hale geldiği bir dönemde Ramaphosa’ya olan güveni, Güney Afrika’nın dünya sahnesindeki rolünü pekiştiren bir diğer önemli adım oldu. Rusya lideri Vladimir Putin ve ABD Başkanı Donald Trump, Zelenski ziyareti öncesi, Ramaphosa ile telefonda görüştü. Özellikle Güney Afrika'ya beyaz çiftçilerin arazilerine el koyuyor diye yardımları kesen ve Dışişleri Bakanı'nın Johannesburg'taki G-20 toplantısına göndermeyen Trump'ın Ramaphosa'yı araması, Güney Afrika liderinin etkinliğini gösterdi.
Ramaphosa, Erdoğan’ın öncülük ettiği Tahıl Anlaşması’nın geçerliliğini yitirmesinin ardından, Batı ve Doğu Afrika için hayati önem taşıyan Ukrayna tahılının sevkiyatı amacıyla Kenya’daki Mombasa Limanı’nda bir tahıl merkezi açılması için çaba gösteriyor.
Türkiye ve Güney Afrika, Rusya-Ukrayna savaşının çözümü için farklı stratejilerle arabuluculuk yapmaya devam ediyor. Ancak Ramaphosa’nın bağımsız duruşu, Güney Afrika’nın Bağlantısızlar Hareketi’ne üyeliği ve daha geniş bir diplomatik alanı kapsayan ilişkileri, onu Erdoğan’dan daha etkili bir arabulucu haline getiriyor. Türkiye, Kırım meselesi ve NATO üyeliği nedeniyle bu denkleme daha sınırlı bir etkiyle yaklaşırken, Ramaphosa'nın liderliği, Afrika'nın küresel diplomasiye katkısını güçlendiriyor.