Yeni Türkiye'de hukuk: İdari raporla ceza yargılaması

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilen sözde ‘paralel' raporuna tepki yağıyor.

Yeni Türkiye'de hukuk: İdari raporla ceza yargılaması

Emniyet Genel Müdürü Celalettin Lekesiz adına Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Zeki Çatalkaya imzasıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilen sözde ‘paralel devlet yapılanması örgütlenmesi' raporuna tepki yağıyor.

Ceza hukukçusu Prof. Dr. İzzet Özgenç'in rapor hakkında yaptığı “Sulh ceza hâkimlerinin bir cinnet metni olan ‘Kırmızı Kitap'a göre vereceği tutuklama kararı, hukuk adında yaşadığımız utanç verici durumu daha da görünür kılacaktır.” şeklindeki yoruma destek geldi. Somut deliller olmadan bu rapora dayanarak yapılan yargılamaların yanlış olduğunu belirten hukukçular, ‘Kırmızı Kitap' olarak bilinen Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'yle yapılan tutuklamalara karşı çıktı. Hukukçuların görüşleri şöyle:

Yrd. Doç. Dr. Mustafa Zeki Yıldırım: “Özgenç hocanın eleştirileri haklılık içermekten öte, bir zaman destek verdiği bir yapının meşruiyet sınırlarının dışına çıkma konusundaki fütursuzluğu karşısında duyulan bir öfke ve hüznü içermektedir. Ceza yargılaması kararlarının idari raporlara dayanması mümkün değil. Ceza yargılaması, suç fiili üzerinden, soruşturma makamının denetiminde yasanın öngördüğü usule uygun elde edilen delillerle, suçun şahsiliği prensibine riayet edilerek yürütülür. Demokrasilerde kırmızı kitap, ‘anayasa'dır. Normalleşme ancak aydınların, akademisyenlerin bedel ödemeyi göze alıp seslerini yükseltmesiyle mümkün olabilir.”

Doç. Dr. Yılmaz Yazıcıoğlu:
“Kırmızı Kitap'taki tespitler uyarınca tutuklama ya da ceza kararı verilemez. Bu konuda İzzet Özgenç hoca ile hemfikirim. Ancak, Kırmızı Kitap'taki tespitlerin, diğer delillerle desteklenmesi gerekir. Çünkü Kırmızı Kitap da dâhil, yeryüzünde olan her şey bir yargılamada delil olabilir, ama hiçbirisi bağlayıcı delil değildir. O sebeple ceza hukukunda bağlı delile değil, vicdani kanaate göre karar verilir. Yani tek başına Kırmızı Kitap'a dayanarak tutuklama kararı verilemez. Aksi hali, tuzun koktuğu noktadır.”

Çukurova Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Günal Kurşun:
“Ceza mevzuatının dışında hâkim ve savcıları bağlayacak bir metin olmamalı. Hâkim ve savcılar Anayasa'ya göre görevlerinde bağımsız ve tarafsız davranmak zorundalar. Kırmızı Kitap ve benzeri gibi herhangi siyaset içerikli belge bir hukuk belgesi değildir. Dolayısıyla bir hukuk metni olmayan belgeye bağlı olarak da herhangi bir yargısal eylem ve işlem yapılamaz. Bağlayıcı tek metin Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu'dur. Kırmızı kitap adı altında siyaset içerikli belgelerden yola çıkarak herhangi bir kişinin grubun terör örgütü ilan edilmesi, şeytanlaştırılması, mensuplarının tutuklanmaları hem Türk Ceza Hukuku'na hem de İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırıdır.”

Hukuk Etik Siyaset Araştırmaları Merkezi Başkanı Prof. Dr. İbrahim Cerrah:
“Hukuki olarak raporda geçen iddialarla ilgili somut bilgi ve belgelerin ortaya konulması gerekir. Duyumla adli çalışma başlatılmaz. Bu durum, 17 Aralık sonrasında başlatılan cadı avının, hukuksuzluğun bir göstergesidir. Bu rapor üzerine bir soruşturmanın yürütülmesi söz konusu olamaz. Afaki suçlamalarla yargı yönlendirilemez. Raporla Hizmet Hareketi'ne yönelik baskıların siyasi saiklerle yapıldığı da gözler önüne seriliyor.”

GÜSAM Başkanı Ercan Taştekin: “Rapor, geçmiş dönemde basın yayın organlarında çıkan ve yalanlanmış haberlerden oluşuyor. Öncelikle bir grup ya da örgüt ile kapsamlı bir rapor hazırlanması için detaylı bir çalışma yapılması gerekiyor. İstihbarat raporları delil niteliğinde değildir. Adli soruşturmaların delil olarak kullanılması söz konusu olamaz. Raporun içeriği hatalarla dolu. Objektif veri ve analizden yoksun. Bulgu ve belgeye dayanmayan son derece hayali senaryolarla yazılmış. Beyanların doğruluğu teyit edilmedikçe rapor geçersizdir.” CHP Grup Başkanvekili Levent Gök: İntikam duygusuyla gelişi güzel, insanlara çamur atarak bir değerlendirme yapılması hukukun ve adaletin karşı çıkması gereken temel kavramlardır. Böylesi bir intikam anlayışı ile yapılan değerlendirmenin hukuken bir değeri yoktur. Bunu yapanlar açısından da hem hukuki hem de cezai sorumluluk gerektiren bir işlemdir. Umarım ki Türkiye yeni bir McCarthy’cilik gibi bir dalga ile karşı karşıya gelmez. Ama AKP iktidarı döneminde bunların olabileceğini gördük sanırım bu da bu çalışmaların bir ürünü.

MHP Milletvekili Alim Işık: Bu raporu hazırlayanların kimler hakkında nasıl bir niyetle hazırlayacağı zaten baştan bellidir. AKP karşıtı bir grup olarak görülen insanlar hakkında böyle bir uygulama insanlık dışıdır. Er ya da geç bu raporu da hazırlayanlar yanlış, yalan ve iftira içerikli ise bunun hesabı bir gün onlardan da sorulur. İktidara yaranma adına bazı kişiler bu kadar pervasızca davranıyor. Çok büyük yanlış yaptıkları bir gün onlar da anlayacaktır.

HDP Milletvekili Ertuğrul Kürkçü: Savcıların iddianameleri ve tutuklama talepleri de sadece polis fezlekesine dayandırılamaz. Sanığın lehine ve aleyhine olan bütün delillerin toplanması şüphesinin ifadesinin alınması, tanıkların dinlenmesi ve bir yargılamanın nasıl yapılacağı belli. Böyle bir karar veren hakimin de mesleki niteliklerinden şüphe duymak gerekir. HSYK’dan bu yargıç hakkında işlem yapılması istenebilir.

Konya Barosu Başkanı Fevzi Kayacan: Bir emniyet müdür yardımcısının yazmış olduğu raporu doğal bir tutuklama nedeni olarak görmek hukuki açıdan kesinlikle kabul edilemez. Bu, bireylerin hukuk güvenliğini de tehlikeye sokacaktır. Ne olduğu belli olmayan bir raporu başvuru kaynağı olarak görmek yasalara açıkça aykırıdır. Tutuklama sanki pazarda peynir ekmek almak kadar doğal görünüyor. Oysa hukuk sisteminde tutuklama olağanüstü bir tedbirdir. Hakim her şeyden önce bağımsızdır, tarafsızdır. Bir emniyet müdürünün yazmış olduğu rapordan hareketle tutuklama tedbirine başvuruyorsa bunun adı hakim değildir.

Avukat Ergin Cinmen: Bir fiilin suç teşkil edip etmediği ancak yargıç tarafından belirlenir. Tutuklama ayrı bir durumdur. Bu sözde rapor yeterli değil. Sözde raporla bu iş olmaz. Hukuk bunlarla ayaklar altına alınmaya devam ediyor. Bir kişiye bir fiske dahi vurmamış bir yapılanmayı terör örgütü olarak değerlendirmek hukuka aykırılığın en ileri boyutudur. Resmen hukuk siyaset karıştı.

TBB eski Başkanı Vedat  Ahsen Coşar: Emniyet böyle bir rapor hazırlayabilir. Bir kişinin terörist olup olmadığına ancak mahkeme karar verir. Emniyetin böyle bir karar verme yetkisi yok. Böyle bir şey kabul edilemez. Hukuk devletinde bunlar olmaz. Emniyet karar verecekse
mahkemeleri kaldıralım.

ZAMAN - BUGÜN
<< Önceki Haber Yeni Türkiye'de hukuk: İdari raporla ceza yargılaması Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER