Yolsuzluk ve Yolunu Yitirenler

Okuma Süresi 6 dkYayınlanma Salı, Aralık 16 2025
Yolsuzluk ve Yolunu Yitirenler

Temiz Toplum Arayışı  ve Yolsuzlukla Mücadele

Türkiye’de yolsuzluk meselesi yeni değil; fakat bugün geldiğimiz noktada toplumsal ve yönetim alandaki kirlenme artık bir utanç kaynağı ve hukukun meselesi. Fethullah Gülen Hocaefendi hayatta iken sohbetleri ile ve halen de geride bıraktığı eserleri ile temiz toplumdan, parayla satın alınamayan, temiz ve namuslu insanlar olmaktan vazgeçmeyin diyerek belki de en büyük mirasını bıraktı. Bu konuda yaptığı değerlendirmeler, meseleyi sadece hukuk ve sistem üzerinden değil, insan ve ahlâk üzerinden okuyarak farklı bir çerçeve sunuyor. Derin Müslümanlık kitabı bu anlamda açılmayı bekleyen tam bir hazine.

Gülen’e göre yolsuzluğu gizlemek ya da üstünü örtmek çözüm değil. Elbette sistemde bozukluklar, kanunlarda eksikler olabilir; fakat asıl mesele insan unsurundaki çöküntü. Kültür krizleri, değer çatışmaları ve kimlik bunalımı yaşayan nesillerden sağlıklı bir toplum beklemek mümkün değildir.

Yolsuzlukla mücadele için ilk şart, toplumun büyük çoğunluğunun –en az üçte ikisinin– doğruluk ve dürüstlüğü hangi şart olursa olsun tercih edecek bir ahlâk seviyesine ulaşması. Gülen’in yaklaşımında çözüm, insanı tek tek ele alıp yüksek bir iç disiplin,temrin ve vicdan şuuru kazandırmakla başlıyor.

İkinci olarak yolsuzluk, tek başına ele alınabilecek bir problem değil. İnsan bedeni gibi toplum da bir bütündür; bozulma bir noktada başlar ama bütün yapıyı etkiler.Kokuşma tüm toplumu sarar. Bu nedenle parça parça çözümler değil, eğitimden yönetime kadar her alanda köklü bir ıslah ve kendini yenileme cehdi gerekiyor. Bu çabanın merkezinde ise tevhid, vicdan ve ihsan şuuru yer alıyor.  Gerçekten inanmış ve ahlakı sindirmiş bir topluluk içinde yolsuzluk, şiddet ve anarşi çok daha az görülüyor.

Üçüncü önemli nokta, ümitsizliği büyütmemek. Yolsuzluğun her toplumda bulunabileceğini hatırlatan Gülen, Türk insanını kendi ülkesinden soğutmanın büyük bir yanlış olacağını vurguluyor. Eleştiri, topluma küskünlüğe dönüşmemeli. Bazen eleştirilerimiz bizi eleştirdiğimiz insanlara benzetebiliyor.

Dördüncü olarak niyet meselesi öne çıkıyor. Yolsuzlukla mücadele, siyasi hesaplarla değil, ülkenin iyiliği adına yürütülmeli. Aksi hâlde bu mücadele başka yanlışların kapısını açıyor. Yakın tarihte yaşanan örneklerde, acele alınan kararların yeni problemler doğurduğu açıkça görüldü.

Beşinci başlık ise dış itibar. Yolsuzluk, sadece içeride güveni değil, dışarıda ülke imajını da zedeliyor. Güven kaybının telafisi, çoğu zaman yolsuzluğun verdiği zarardan daha uzun sürüyor. Ayrıca bu tür meselelerin medyada ele alınış biçimi de büyük önem taşıyor. Medyanın görevi yıkmak değil, çözüm üretmek ve toplumu doğru bilgilendirmek olmalı.

Son olarak yönetimde şeffaflık ve hesap verebilirlik olmazsa olmaz. Devlet kapısı bir geçim alanı değil, hizmet makamı olarak görülmeli. Yanlış yapanlar makamlarını bırakıp haksız kazançlarını topluma iade ederek arınma yoluna gidebilirler; çünkü millet, doğruyu yapanı affetmeyi bilir. Ama bugünkü Türkiye ve misali siyasi rejimlerinde bunlardan bahsetmek bile absürt.

Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, 14 Aralık 2014 tarihinde hukuksuzca gözaltına alındı, 5 gün sonra tutuklandı. Sırf iktidarın politikalarını eleştirdiği ve yanlışlarını dile getirdiği için 4019 gündür haksız yere Silivri’de esir tutuluyor. Karaca ve benzerleri yolsuzluk sisteminin masum kurbanlarıdır. 

Sonuç olarak temiz toplum ve temiz yönetim uzun soluklu bir süreç. Hızlı çözümler cazip görünse de gerçek çözüm; eğitimde, ahlâkta, adil bir hukuk sisteminde ve niyette köklü bir yenilenmeyi gerektiriyor. Yolsuzluğu doğuran her yapısal ve insani sorunla yüzleşmeden sağlıklı ve güvenli bir düzen kurmak mümkün değil.

Yolsuzluk insanı bir yerde güldürse bile, bir gün öyle bir ağlatır ki ona, “Bunlarla karşılaşacağıma keşke ölüp gitseydim de toprak olsaydım!” dedirtir.

https://open.spotify.com/episode/33Ub2pGpvSWFjUA6l0lMdo?si=j62_jC4tQZK90ji0YyWRhQ


Bu haberler de ilginizi çekebilir