[Abdullah Aymaz yazdı] Sarp yokuşlar nasıl aşılır?

Rabbim, bizimle bizi başbaşa bırakmasın! Korkuyorum, yolun sarp yokuşunu tırmanırken yolda yıkılıp dökülenler var. İçimden çok hayıflanma geliyor.

SHABER3.COM

Sarp yokuşlar nasıl aşılır?
ABDULLAH AYMAZ  | Samanyoluhaber 

Haydar Polat Hocamız anlatmıştı: “Ayrancılarda merhum Hüseyin Yukarı Ağabey, kendilerinin yaptırdığı Kur’an Kursu’nun Bozyaka yurdu gibi bir yurt olması için bizi davet etti. Bir sabah namazından sonra Hocaefendi ile yola çıktık. Kursun avlusundaki küçük havuzun başında oturuyorduk. Telaşla Hüseyin Ağabey yanımıza geldi ve hoşbeşten sonra anlatmaya başladı: ‘Sabah namazından sonra biraz kestireyim dedim. Uyumuşum, rüyamda işte bu havuzun başındayız… Aynen böyle oturuyoruz. Şu karşımdaki yer çok yüksek yalçın bir duvar. Hocam siz, bizlere diyorsunuz ki, ‘Şu sarp duvara tırmanacağız!’  Ben de içimden ‘Mümkün değil!  Nasıl tırmanılabilir ki?’ Hocam siz, kalbimi okumuş gibi, ‘Bakın size nasıl çıkılacağını göstereceğim!’ deyip tırmanmaya başladınız. Sanki düz yolda gidiyor gibi çıkmaya başladınız. Biz de arkanızdan gelip tırmana tırmana yükseliyoruz. Hocam siz  çıktınız. Ama ben son halde güçsüz kaldım. Neredeyse düşeceğim. Birden siz yukarıdan elinizi gülerek uzatıp elimden tutup yanınıza aldınız. Çıktım bir baktım, çok güzel insanlarla ve dünyada görmediğim çokluk ve bollukla dolu nimetler her tarafta sergilenmiş vaziyette!..”   Sonra Hocaefendiden Hüseyin Ağabey bu rüyanın tabirini istedi. Hocaefendi de ‘Zaten yorumu üzerinde’ dedi.” 

M. Fethullah Gülen Hocaefendi 2002 Mayıs’ındaki bir sohbetinde şöyle demişti:
“Rabbim, bizimle bizi başbaşa bırakmasın!  Korkuyorum, yolun sarp yokuşunu tırmanırken yolda yıkılıp dökülenler var. İçimden çok hayıflanma geliyor. Ama kimi suçlayayım!  İnsan değişik şeylerle TEST  Edilmeyince, zaafını bilemezsiniz. EMANET  ediyorsunuz, İHANET  geliyor başınıza. Dünyevî isteklerin kalmadığı halde, hiçbir zaman nefsime güvenmedim. Tehlikeyle yakın olmak da istemem. Rüyamda bile istemediği şeyleri göstermemesi için çok yalvarıyorum. İçimde bir yara olanlar var. Şahsın gözlerinden mânâ çıkarıyorum. Sükut ediyorum ama, kendime ait çelişki yaşamaktan kurtulamıyorum. Bazıları kendilerini düşünüp keşke şöyle deseler: ‘Ben neyim?’ Değişik arkadaşlar kendilerine takılıp kaldılar. Kader beni buraya mahkum etti. Hasların (Bilhassa Üstadın ve talebelerinin) teri olan bu Hizmet’e ve masumların dualarına merhamet gerekmez mi?”
Üstad Hazretleri çok ince duygulardan, insanı insan yapan lâtifelerden bahsediyor. Ama bazı hata ve günahların yüzünden bazan söndüklerinden söz ediyor. (On Yedinci Lema, Üçüncü Remiz)

Hocaefendi de diyor ki: “Belli günahlar neticesinde yaprak dökümüne uğrayan bazı lâtifeler, TEVBE  MEVSİMİNDE  tekrar yeşerir, çiçek açar ve meyve verirler…”
“Şeytanın huzurdan kovulmasına sebep olan kibir ve şımarıklık gibi şeyler, insanın huzura  kabulüne sebep olacak şeyler değildir…
“Sevdiklerinizin hatırına neler yapmazsınız? Bir insanın hidayeti için elli defa ölmeye râzıyım.”
“Allah’a teslimiyet, hayırların devamına sebeptir.”
“Tohum burada atılır. Başaklar orada (âhirette) devşirilir. Her şey burada değirmene dökülür, orada muhafaza edilmiş olarak karşımıza çıkar. Her uhrevî varlık burada yaratılır, orada onlara hayat üflenir. Güzellikler burada ambalajlanır, orada ise bu ambalajlar, muhteşem, debdebeli, göz kamaştıran bir hayatın parçaları haline gelir. Bütün bunların sıkıntısız ve çilesiz îfası  mümkün müdür?
“İnsan kendi lâtîfelerini korumada bir nöbettar gibi olmalıdır.” Yani Üstad Hazretlerinin dediği gibi:  “Hazer etmeli, dikkatle basmalı, batmaktan korkmalı. Bir lokma (haramsa yememeli), bir kelime (tehlikeyse söylememeli) bir işarette, bir öpmekte batmamalı.”
“Girin sorumlulukların altına. Asırlardan beri yaşamaya mecbur olduğunuz bir hayatın vebalinden kurtarın neslinizi. Uydurma mazeretlerin ardına sığınmayın.”
“İşin mânâsı nereye dayanırsa dayansın, bizim ömrümüz olduğu müddetçe vazifemize devam edecek, kuruntulara  kapalı ve her zaman ümide açık yaşayacağız. Peygamberane azim içinde olanlardan olma bahtiyarlığı hiçbir zaman unutulmamalıdır. Bu hususta elli defa yalancı şafaklarla aldansak, elli defa sinek kanatlıları Heraklit diye alkışlasak, elli defa ateş böceklerini yıldız zannetsek… Dahası bütün bunlarda aldandığımızı hissetsek de beklemeye devam etmeliyiz. Biz mükemmel ve daha mükemmeli elde etmek için hiç durmadan koşmalı ve asla ümitsizliğe kapılmamalıyız.
“Bugünkü haliyle dünya, üzerindeki problemlerin ağırlığından iki büklüm…  İmdadına koşacak yiğitler bekliyor. Aksi takdirde içten çürümeler ve inkırazlara maruz dünyanın bu haliyle hayata medar zor görünüyor. Maddî ve mânevî musibetleri engelleyici İlahî Şemsiye desteksiz, sahipsiz kalmamalı.”
“Aksiyonumuz Allah’tan başkasına isnad edilemez…

(M. Fethullah Gülen Hocaefendinin 2002 yılındaki sohbetinden ) 
<< Önceki Haber [Abdullah Aymaz yazdı] Sarp yokuşlar nasıl aşılır? Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER