[Abdullah Aymaz] Yaşatmanın zevkini duyanlar

Samanyoluhaber.com yazarı Abdullah Aymaz'ın yazısı

SHABER3.COM

ABDULLAH AYMAZ 

Amerika’da bir arkadaşımız anlatmıştı: Hindistan’ın meşhur arabalarının patronu ve ülkenin bütün yer altı madenlerinin tek sahibinin kapısına yine bir gün Kimsesiz Çocuklar Vakfı temsilcisi gelmiş. Zaten daha önce çok gelmiş gitmiş ama bir türlü görüştürülmemiş. Artık bu sefer mutlaka ulaşmak arzusuyla çok ısrar edip karşısına çıkmış… Meselesini anlatmış. Adam o gün on bin dolar yardım etmiş… O günü çok huzur duymuş ve hoş bir zaman geçirmiş. Fakat bunun sebebini bir türlü anlayamamış. Zihninden hep şu mu, bu mu diye geçirmiş ama tam tespit edememiş.

Bir müddet sonra o temsilci bir daha gelmiş. Bu sefer elli bin dolar vermiş. Bakmış iç dünyasından bir sevinç huzur yükseliyor. Bunun üzerine onu çağırmış;  “Sizin ne kadar paraya ihtiyacınız var?” diye sormuş. O da “Üç yüz bin dolar” demiş. O da, o kadar parayı çıkarıp vermiş. Bakmış içini aynı huzur kaplamış. Artık, kendisi o kimsesiz çocukların arasına karışmış. Çocuklardan biri bacağına sarılmış ve böylece teşekkürünü belirtmiş… Bunun üzerine demiş ki: “O çocuğun bu hali, bana öyle bir mutluluk verdi ki, ülkenin bütün maden yatakları benim olduğu zaman duyduğum huzur ve sürurdan daha fazla bir mutluluk duydum.”

Cenab-ı Hak yapılan iyiliklerin mükâfatını onların içine yerleştirdiği için hemen peşin bir zevk ve lezzeti o iyiliği yapan kişi hissediyor. Pek çok himmet sahibi ağabeyden, “Siz, daha önce nerelerdeydiniz. Neden bize geç geldiniz? Evet ilk başta teklif edilen himmetleri vermek zor geldi. Âdeta baldırımızdan koca bir et parçası koparılıyor gibi geldi ama zamanla iş tadına vardık, verdikçe zevkle vermek istiyoruz!” dediler.

Bir ağabeyimiz şimdi merhum olmuş en çok himmet verenlerden bir iş sahibinden bahsediyordu: “O, yengenin ısmarladığı pek çok istekleri için ciddi pazarlık yapar ve aza indirmeye çalışır ve himmete gelince, hiç mi hiç düşünmezdi” dedi. 

Bütün canlılarda şefkat kahramanı annelerin, yavruları için nasıl canlarına varıncaya kadar her şeylerini ortaya koyuyorlar görüyoruz. Çünkü yaptıklarından büyük bir haz duyuyorlar. Üstad Hazretleri nasıl, “Yavrusunu köpeğin pençesinden kurtarmak için başını kaptıran tavuktan” misal veriyor. Belgesellerde de yavrusunu kapan aslana saldırarak onu kurtaran bir anne Zürafayı görüyoruz.

Bu Hizmet’in mütevellileri onun velileri gibidir. Nasıl öğrencilerin velileri, öğrencilerin her şeylerinden sorumlu oluyor. Yani, öğrenci okula devam ediyor mu? Defteri, kitabı var mı? Hasta mı? Bir ihtiyacı var mı? Bütün bu soruların muhatabı velileri olduğu gibi Hizmet’in de her şeyi ile mütevelliler muhatapları olmuşlardır ve Elhamdülillah bu zamana kadar büyük çoğunluk üzerlerine düşenleri bilhassa himmetleri ile en güzel şekilde, bazen de daha fazlasıyla yerine getirmişlerdir… Onun için bu fedakârlıklara hatta bu cefakarlıklara Cenab-ı Hakk’ın cihan çapında çok büyük lütufları olmuştur ve olmaktadır.

Üstad Bediüzzaman Hazretleri, çalışma ve sa’yü gayretteki lezzet ve saadeti bilmeyen tembel insanlara şöyle diyor: “Bil ki, Cenab-ı Hak, kemâl-i kereminden, hizmetin mükâfatını Hizmet içinde yerleştirmiştir. Amelin ücretini bizzat amelin içine koymuştur. İşte bu sır içindir ki, mevcudat, hatta bir nokta-i nazarda cansız câmid varlıklar dahi, fıtrî ve tekvînî emirler tabir edilen hususi vazifelerinde, tam bir şevkle ve bir çeşit lezzetle İlahî emirleri imtisal edip yerine getirirler. Arıdan, sinekten, tavuktan tut, Güneş ve Ay’a kadar her şey mükemmel bir lezzetle vazifesine çalışıyorlar. Demek hizmetlerinde bir lezzet var ki, akılları olmadığından âkıbeti ve neticeleri düşünmeden, mükemmelce vazifelerini îfâ ediyorlar. (…)

“Hem lezzet Hizmet’in kendisinde bir ücret bulunduğuna bir delil de şudur ki: Nebâtât ve ağaçlar, bir şevk ve lezzeti hissettirir bir tavırla Cenab-ı Hakk’ın emirlerini imtisal edip yerine getiriyorlar. Çünkü dağıttıkları güzel kokular ve müşterilerin nazarını celbedecek ziynetlerle süslenmeleri, sümbülleri ve meyveleri için çürüyünceye kadar kendilerini fedâ etmeleri, ehl-i dikkate gösterir ki, onların, İlâhî emrin imtisalinden öyle bir lezzetleri var ki, kendisini mahvedip çürütüyor.” (On Yedinci Lem’a, Sekizinci Nota) 

<< Önceki Haber [Abdullah Aymaz] Yaşatmanın zevkini duyanlar Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER